Sayın Başbakan R.T. Erdoğan Türkiye’nin önümüzdeki 10 yılını nasıl şekillendirecek? Her ne kadar 2023 programında hedefler konmuş ise de bunlar dünya konjonktürü değiştiği takdirde gerçekleştirebilecek mi? Önümüzdeki 10 yılda Türkiye’nin daha etkili, refah ve büyük bir lider ülke olması ile ilgili analizlerimiz dünyadan Türkiye’ye bakarak bir dizi raporlarımızla halkımıza sunulacaktır. Bu yazı dizimiz, ekonomi, sosyal politikalar ve siyasi politikalar kapsamında olacaktır.

EKONOMİ POLİTİKALARIMIZ
Sayın Erdoğan son on yılda ekonomi alanında Cumhuriyet tarihinde Atatürk’ten bu yana en büyük atılımları gerçekleştiren bir lider olarak tarihte şimdiden yerini almıştır. Fakat Atatürk’ün gerçekleştirdiği ekonomik reformlarında ilerisine gidebilmesi için önümüzdeki on yılda sadece Türkiye değil dünya konjonktür değişimlerini de düşünerek ne yapması gerekmektedir?
Her şeyden önce ekonomideki başarı “Cihanda Sulh Yurtta Sulh” politikasına bağlı olarak gelişecektir. Zira dünya politikalarının içinde olmayan bir ülke kendi içinde veya komşularıyla birlikte yetinmek zorundadır. Yani yöresel aktör olarak rol alabilir. Bu halkını ekonomik olarak ancak bir noktaya getirir, fakat dünya liderler liginin ilk sıralarında yerini alamaz. Bunun için şu sıralar uygulanmakta olan dış politika gayet yerinde olup daha da geliştirilmesi için analizlerimiz “Siyasi Politikalar” kapsamında irdelenecektir.

ERDOĞAN’LI EKONOMİ
Son on yılda bazı engellemelere rağmen Sayın Erdoğan ekonomide fert başına düşen yıllık geliri 3 bin dolarlardan 10 bin dolarlara çıkarmıştır. Son birkaç yılda 10 bin dolarlar seviyesinde bir doygunluk söz konusudur. Başka bir deyimle orta sınıf ekonomik yorgunluğu görülmektedir. Bu durum gelişme önünde en büyük engeldir. Bunu aşabilmemiz için 5 ve 10 yıllık zaman dilimine yayılacak yapısal kesin tarifli projeler uygulamamız gerekmektedir. On bin dolarlardan on beş-yirmi bin dolarlara sıçrama yapmak 15 binlerden 30 binlere çıkmaktan çok daha zordur. Bugüne kadar 10 bin dolarlara üretim ağırlıklı yüksek teknolojiye dayanmayan ürünlerle gelmiş bulunmaktayız. Şimdi artık ticari ve hizmet sektörüne ağırlık vererek ilerlememiz gerekmektedir. Bu ilerleme esnasında üretime dayanan sanayimizi yüksek teknolojik ürünler yapan sisteme hazırlamalıyız. Bu da Türkiye’nin artık kapalı ekonomik dönemde sahip olduğu bazı teknolojik kurumlara yönelmekten ziyade çoğu bu idare tarafından kurulan birçok üniversiteye doğrudan araştırma fonu ayırmakla mümkündür. Önümüzdeki beş yılda bu fon miktarının, yılda Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 0,7’sinin altında olmaması gerekmektedir. Bunun için daha önce de belirttiğimiz gibi idarenin en kısa zamanda 20-35 yaş grubundan oluşan bir milyonluk bir kitleyi ticari İngilizce bilen bir kitleye dönüştürmesi lüzumludur. Bu kitlenin devletin desteğiyle de bir yıl sonra dünya ticaret trafiğine katılması sağlanmalıdır. Bunun detayları da elimizde mevcuttur. Sayın Erdoğan’ın tabuları yıkıcı ve muasır medeniyetlerin üzerine çıkan vizyonu sayesinde bunlar kolayca aşılacaktır. Gelişme hızının önümüzdeki 10 yılda ortalama 8-10 aralığında olması teknik bir konu olup bunun Dünya konjonktürüne göre devamlı tedbirler alınarak sağlanması gerekmektedir. Önümüzdeki on yılda gelişmiş ülkelerin gelişme hızı ortalama 1-2 aralığında olurken BRICS ve yeni katılacak gelişmekte olan ülkelerin ortalama gelişme hızı 4-5 seviyelerinde olacaktır. Sayın Erdoğan idarede olduğu sürece biz bu gelişmelerin üzerine kolayca çıkacağız. O açıdan baktığımız zaman bizim oyumuz Sayın Erdoğan için bir nimet olmaktan ziyade Sayın Erdoğan’ın idaresi bizim için bir nimettir.

ERDOĞAN’SIZ EKONOMİ
Erdoğan’sız bir idare gerek sağda gerek solda olsun patinaj yapmaya yöneliktir. Sağdaki Erdoğansız bir idare uluslararası sıkı bir ilişkiyi en az 5 yılda kuracaktır. Bu da Türkiye için bir beş yıllık duraklama demektir. Diğer taraftan soldaki bir idare şu andaki on bin dolarlık fert başına düşen yıllık geliri bu seviyede tutmayı bırakın bunu daha da aşağı çekecektir. Zira şu andaki önemli sol partilerin idarelerinde etkin güç komünist ve kapalı ekonomik dönemlerden kalma yönetimlerdir. Bu yönetimlerin önümüzdeki on yılda etkinliğini kaybetmesi mümkün görülmemektedir. Aksi olursa gelecek yeni nesil sol kadro Türkiye’nin bilhassa uluslararası ekonomik arenada etkin rol alması en az 10 yılı alacaktır. Bunun ilk beş yılı dünya ekonomik savaşlarını anlamada, kalan beş yılı da buna intibak etmede geçecektir. Bu durumda yarın sol bir iktidarın idareye gelmesi halkımıza önümüzdeki on yıl için “sen şu anda sahip olduğunla yetin” demektir. Bu tespit Türkiye’deki sol iktidarların son yarım yüzyılda yapmış olduğu icraatların analizinden çıkmaktadır.

Bu bilimsel bulgular ışığı altında gönül isterdi ki kuvvetli bir muhalefet halk için iktidara yapıcı tenkitleriyle katkıda bulunuyor olsun. Halkımız kendi refah seviyesini artırmak için o parti bu parti demeden aklı selimiyle hareket etmek zorundadır. Ayrıca sadece ekonomik refah seviyesini değil manevi refah seviyesini de düşünmek gerekmektedir. On yıl sonra ekonomik olarak hala bugünkü durumda olmak istemiyorsak desteğimizi her ne kadar başka şikayetlerimiz olsa da bizi daha yukarılara çıkaracak Sayın Erdoğan’dan yana kullanmamız geleceğimiz için bir sigortadır.