İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın rövanşını alma karşılamasıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya-Osmanlı topraklarını paylaşımda İngiltere’ye karşı yenik düşünce İkinci Dünya Savaşı’nı başlatmıştır. 20. yüzyılın basında otomobilin günlük hayata girmesiyle İngiltere yakıt için çareler aramaktaydı. En ucuz yakıt, Osmanlı’nın da bilmediği Ortadoğu topraklarında bulunmaktaydı. Tarihçilerin de isteyerek belirtmediği gibi Birinci Dünya Savaşı petrol yüzünden çıkmıştır. Almanya ve Osmanlı birlikte savaşı kaybedince İngilizler, Osmanlı topraklarında petrolün olduğu bölgelerin İngilizlerin kontrolünde kalması şartıyla Lozan Anlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna onay vermişlerdir. Netice itibariyle 1914, Birinci Dünya Savaşı öncesi sahip olduğumuz 5 milyon kilometre kareden savaş sonrası 780 bin kilometrekarelik TC’ye kavuşmuşuz. Son yüzyıldan bu yana petrolün elimizden çıkmasıyla bizimle pek uğraşılmamış.

1958-2007 ASKERİ VESAYET DÖNEMİ
İngiltere’nin alışık olduğu kendi yöntemleriyle ülkeleri idare etme bu yüzyılda da devam etmektedir. Ancak son 5 yılda bu konuda sıkıntı çekmektedir. Geçmişte Türkiye ile işbirliği yapmak isteyen ülkeler İngiltere ve TSK’nin olumlu görüşünü alarak Türk hükumeti ile ciddi ilişkiler içine girmekteydi. Nitekim biz, bunları İngiltere’de 70’li ve 80’li yıllarda yaşadık. Son 10 yılda 1980 sonrası doğumlular da bunu bizzat hemen hemen her gün TSK görevlilerinin televizyonlarda sanki ülkeyi kendileri idare ediyormuş gibi görüntülerinden anlıyorlardı. Zira o günlerde ülke TSK mi yoksa sivil idare tarafından mı idare ediliyor diye diş ülkeler sorgulama yapmaktaydı. Bu anlamda Yargıtay'ın geçtiğimiz ekim ayı içerisinde almış olduğu karar en azından Türkiye'nin demokratik ülke olduğunu yurt dışı dostlarına göstermiştir. Gerçi hala yurt dışı kaşımalarla Türkiye sıkıntılara girmektedir. Bunun en son örneğini Gezi Parkı olaylarında ve olimpiyatları Japonya'ya kaptırmamızda yasadık. Zira BBC’nin Gezi Parkı olaylarını abartarak vermesi İngilizlerin de itiraf ettiği gibi olimpiyat komitesini Japonya'ya yönlendirmiştir. Tabii bundan en fazla etkilenen su andaki 20’li kuşak olmuştur.

Y-KUŞAĞI NE YAPMALI
Son 10 yılda iletişim alanında Avrupa’yı yakalamış ve bazı alanlarda daha da ileriye fırlamış bir Türkiye, ‘bilgisayar kuşağı’ dediğimiz yirmili yaş gurubunun önünü açmış bulunmaktadır. Bu kuşağın birbirleriyle didişmekten ziyade global kuşağın ne yaptığı ile ilgilenmesi hem kendi kuşakları hem de Türkiye için hayırlı olacaktır. Bu kuşağın nihai hedefi ise dünya toplumunda Türkiye'nin belirleyici olmasını sağlamasıdır. Bunun gerçekleşmesi son iki yıldaki gelişmelerden dolayı daha da kolaylaşmıştır. Zira gelecek yıl ilk defa ABD günlük 11 milyon varil petrol üretimiyle Rusya’yı geçecek ve petrole ihtiyacı daha da azalacak. Bunun anlamı ABD bölgemizde daha az aktivite gösterecektir. İşte bu aktivite boşluğunu Türkiye'nin doldurması gerekecek. Tabii ki bu da bilhassa ‘bilgisayar kuşağı’ ile sağlanacaktır. Batı’nın Türkiye'den istediği karşılıklı bağımlılık ve çıkar esasına dayalı Asya bölgesinde aktivite içerisine girmektir. Gelecek 10 yıl Y-Kuşağı için önemlidir. Son 10 yıldır bu kuşağın önünün açılması için çalışıldı. Şimdi de birinci ‘Demokratik Açılım’ paketiyle başlamak üzere bu kuşağın etkinliği arttırılacaktır. Tabii ki bunların prosedürü ve istikrarı için bu kuşağın sıkı sıkıya bu idareye destek vererek kendi önlerinin açılmasında katkı yapmaları gerekir. Artık bu kuşak da tıpkı global kuşak gibi milliyetçilik ve devletçilik zihniyetlerinin geçmiş yüzyılda kaldığını bilmektedir. Maalesef Türkiye'deki muhalefet partileri bu iki zihniyete hala sıkı sıkıya bağlılar.