Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Biz kendimize güveniyoruz. Gümrük Birliği'nin kapsamını genişletmek ve bu entegrasyonu derinleştirmek istiyoruz" dedi. Şimşek, Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır ile Türkiye'nin AB Daimi Temsilciliği'nde basın toplantısı gerçekleştirdi. 

AB'nin sadece Türkiye için değil, geçmişte birçok ülke için değişimin motoru olduğunu söyleyen Şimşek, "Türkiye de AB süreciyle birlikte gerçekten ekonomide önemli bir dönüşüm içerisine girmiştir. Son dönemde tabii ki AB'deki siyasi bir takım kaygılarla sorunlarla bu süreç tıkanmıştı. Fakat şimdi tekrar yeniden canlanıyor" diye konuştu.

Şimşek, bugün açılacak 17. faslın çok önemli olduğuna işaret ederek, "İnsanların tabii ki hayatına doğrudan doğruya dokunan bir fasıl. Çünkü eğer bir ülkede fiyat istikrarı varsa, makro finansal istikrar sağlanmışsa, o ülkede kalıcı refah yaratmak mümkün. Kalıcı refahın en önemli bileşenlerinden bir tanesi enflasyonunun düşük olması. Tabii ki kamu maliyesinde dengelerin güçlü olması ve dolayısıyla o ülkenin kredibilitesinin yüksek olması, bunlar çok önemli değişkenler. 90'lı yıllarda bunların olmaması halinde ne tür sonuçlarla karşı karşıya kaldığımızı gördük" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin 17. fasılda aslında oldukça ileri bir noktada olduğuna dikkati çeken Şimşek, şunları kaydetti:
"Çünkü bazı kapanış kriterleri olmakla birlikte esasında Türkiye gerek Maastricht kriterleri anlamında gerekse diğer kurumsal altyapı anlamında oldukça ileri bir düzeyde AB ile uyum içerisinde. Tabii bu fasıl geçmişte Fransa tarafından bloke edilmişti. Çünkü bu üyelik sonrasında bir takım süreçleri içeriyor. Özellikle yeni üyelerin mutlaka avroya, Avrupa Para Birliği'ne girmesi gerekiyor. Bu fasıl kısmen onunla da ilişkili. Türkiye, hem bütçe açığında hem de kamu borçlarının milli gelire oranında uzun bir süredir Maastricht kriterlerini tatmin ediyor. Bu kriterleri sağlıyor."

"0" bütçe açığı
Şimşek, Türkiye'nin ekonomik performansı ile ilgili de şunları söyledi:
"Bu sene genel devlet 0 bütçe açığıyla karşı karşıya. Yani Türkiye, bu sene bütçe açığını genel devlet anlamında, AB standartları anlamında 0 açık verecek. Bu birçok AB üyesinin performansına göre oldukça güçlü. Kamu borcunun milli gelire oranı da yüzde 34 civarında. Bu da AB ortalamasının neredeyse 3'te biri düzeyinde. Diğer iki Maastricht kriteri ise enflasyon ve faiz oranları ile ilişkili. Orada henüz arzuladığımız yerde değiliz. Fakat inanıyorum ki bu yasal reformlarla birlikte enflasyonu da kalıcı, düşük tek haneye düşürme imkanımız olacak. Böylece de faizlerin de kalıcı bir şekilde Avrupa normlarında düşük kalmasını sağlama imkanımız olacak."

Şimşek, Türkiye'nin aslında fiiliyatta 17. faslın gerektirdiği konularda çok güçlü bir altyapıya ve performansa sahip olduğunu belirterek, "Tabii kurumların kalitesi, uzun vadeli refah artışı açısından da çok önemli. AB sürecinin Türkiye açısından önemi, bir taraftan birinci sınıf düzenlemeleri siz uyarlıyorsunuz Türkiye'ye ve uygulama kapasitesi oluşturuyorsunuz, kurumların kalitesini arttırıyorsunuz" değerlendirmesinde bulundu.

"Bizim demografik yapımız uzun vadeli büyümeye son dererce elverişli"
Türkiye'nin nüfusunun oldukça genç olduğuna dikkati çeken Şimşek, "Dinamik bir nüfusa sahibiz. Bu bizim için muazzam bir avantaj. Bizde çalışma çağındaki nüfus yıllık yüzde 1,7 artıyor. AB'de yüzde 0,2 artıyor. Dolaysıyla bizim demografik yapımız uzun vadeli büyümeye son dererce elverişli" dedi.

"Maastricht kriterlerinin en zor olanlarına ulaşılmıştır"
Şimşek, Türkiye'nin reformlar ve yatırımlarla kurumların kaliteleri ve verimliliğini artırabilmesi halinde Avrupa ile arayı çok hızla kapatacağını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Nitekim AK Parti hükümetleri dönemi aynen böyle olmuştur. 2000'li yılların başına giderseniz satın alma gücü paritesiyle Türkiye'nin kişi başına milli geliri AB ortalamasının yüzde 30'u civarındadır. Bugün yüzde 55'i civarına ulaşmıştır. Dolaysıyla Türkiye son 10-13-15 yılda Avrupa ile arayı çok hızlı bir şekilde kapatmıştır. Önümüzdeki dönemde de bu hızla kapatma süreci devam edecektir.

Dolayısıyla Türkiye'nin hakikaten bu fasılla çok önemli bir aşama kaydettiği tescilleniyor. Çünkü reel anlamda bir yakınsama süreci başarılı bir şekilde yürütülmüştür. Maastricht kriterlerinin en zor olanlarına ulaşılmıştır. Önümüzdeki dönemde reformlarla diğer kriterler de sağlanabilecektir."

Şimşek, AB ile Türkiye arasında üst düzey ekonomik diyaloğun önemli olduğunu, AB ile ilişkileri genişletmek istediklerini anlatarak, şunları kaydetti:

"Bu çerçevede en önemli enstrüman Gümrük Birliği'nin çok daha ileri bir noktaya getirilmesidir. Yani hizmetler sektörünü, kamu alımlarını, tarımı da içerecek şekilde genişletilmesidir. Aslında bir anlamda geçmiş standartları kullanırsanız Avrupa Ekonomik Birliği'nde üyeliğin bütün boyutları ile gerçekleşmesidir. Bir siyasi birlik noktasına dönüşmeden önce AB, esas itibarıyla buydu. Türkiye bunları gerçekleştirmeye hazır.

Biz kendimize güveniyoruz. Gümrük Birliği'nin kapsamını genişletmek ve bu entegrasyonu derinleştirmek istiyoruz. Bu, şu açıdan da çok önemli. Dünyada çok önemli trendler var. AB, ABD ve Kanada ile bizden çok daha kapsamlı serbest ticaret anlaşmalarına gitme sürecinde. TTIP dediğimiz sürecin dışında kalamayız. O nedenle bizim mutlaka AB ile bu süreçte güçlü bir diyalog mekanizmasını oluşturmamız lazım."

 

"Türkiye'nin çok fazla bir eksiği yok"
Şimşek, Türkiye'nin 17. fasıl alanında fazla bir eksiği olmadığının altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu fasıl açısından bakarsanız Türkiye'nin çok fazla bir eksiği yok. Kapanış kriteri olarak öne sürdükleri birkaç husus var. Onlar zaten bizim rahat bir şekilde gerçekleştirebileceğimiz, aslında bugün itibarıyla gerçekleşmesinde beis görmediğimiz husular. Bir tanesi; Merkez Bankası meclis üyelerinin sürelerinin uzatılması... 3 yıl şu anda 5 yıla çıkartılması. Hani bağımsızlığı güçlendirir diye düşünülüyor.

Esas faiz konusunda kararı veren komitenin üyelerinin süresi 5 yıl. Dolayısıyla orada bir sıkıntı yok. Rahat bir şekilde gerçekleştirilebilir bir şey. Şu anda hükümet ve Merkez Bankası enflasyon hedefini ortak olarak belirliyor. AB normlarında bunun Merkez Bankasına bırakılması lazım. Bizde işleyen süreçte şu Merkez Bankası çalışıyor, ortaya bir enflasyon tahmini koyuyor, getiriyor önümüze, çok büyük bir tutarsızlık arz etmiyorsa bizde genelde 'okey' veriyoruz.

Dolayısıyla Merkez Bankasının enflasyon hedeflerini belirlemesi çok büyük bir sorun değil. Bu türden birkaç tane sembolik diye ben şahsen gördüğüm birkaç husus var. Onları Türkiye çok rahat bir şeklide yerine getirebilir. Avrupa'da siyasi ortam elverişli olsa bu fasıl çok hızlı bir şekilde sadece açılmaz aynı zamanda bu fasıl kapanır."

Şimşek, 17. faslın, kurumların kalitesi açısından getirdiği unsurlar olduğuna da değinerek, "Türkiye'de bir mali kural yok. Ama mali kural olmadığı halde Avrupa'nın en iyi bütçe performansına sahip ve en iyi borç dinamiklerine sahip. Yani, birkaç ufak ülkeyi bir kenara bırakırsanız Türkiye o açıdan son derece güçlü. Üstü örtülü bir mali kuralı en güçlü şekilde uyguluyoruz. Ortada çok başarılı bir performans var" şeklinde konuştu.

"Çok kapsamlı bir reform programımız var"


AB ile ilişkilerinin tekrar canlanmasının, Türkiye için yeni bir çıpa olduğunu söyleyen Şimşek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Çok kapsamlı bir reform programımız var. Bunların hepsi AB ile süreci de olumlu etkileyecek reformlar. Ama buna ilaveten, AB'yle sürecin yeniden canlanıyor olması, güçlü bir şekilde Türkiye'ye  yatırımcı ilgisi açısından da çok olumlu yansıyacağına ben inanıyorum. İstihdam için, yatırım için, kalıcı refah artışı için bugünkü fasıl önemlidir. Ama ilişkilerin canlanıyor olması yine bir o kadar önemlidir.

Avrupa süreci bizim açımızdan reformların yapılması açısından hala kritik bir öneme sahip. AB bizim için çok önemli bir referanstır. Bu, referans olmaya devam edecek."

Öte yandan, 17 No’lu Ekonomik ve Parasal Politika Faslı, bugün, Brüksel’de gerçekleştirilecek Türkiye- AB Hükümetlerarası Katılım Konferansı'nda müzakerelere açılacak. Ekonomik ve Parasal Politika Faslı'nın açılması ile Türkiye’nin katılım müzakerelerinde açılan fasıl sayısı 15’e yükselecek.

Ekonomik ve Parasal Politika Faslı temel olarak; üye devletlerin merkez bankalarının bağımsızlığı, kamu sektörünün merkez bankaları tarafından finansmanının yasaklanması ve kamu kesiminin finansal kurumlara imtiyazlı erişiminin önlenmesi konularını kapsıyor. Fasıl ayrıca pek çok alanda daha güçlü bir ekonomik yapı oluşturulmasını ve üye ülkeler arası ekonomik koordinasyonu güçlendirmeyi amaçlayan düzenlemeleri içeriyor.