Belki de ölmesi iyi oluyor...

Hangi ortaklığın, hangi birlikteliğin, hangi ilişkinin  " gerçekten" var olmuş olduğunu böylece daha iyi anlıyor insan. Günümüzde ballı kaymaklı, sonsuza kadar devam edeceğinden şüphe edilmeyen nice sarmaş dolaşlıklar, birer sabun köpüğü gibi yitip gidince, bütün suç hiçbir şeyden haberi olmayan bu hayvancağızın üstüne kalıyor.

İçilen suların bile ayrı gitmediği saatler, günler, haftalar ve hatta yıllar birlikte geçiyor iken an geliyor bu "derin" samimiyetler yerlerini mazide kalmış yaşanmışlıklara bırakıyor... Temeli sağlam bir zemine dayanmayan her ne kadar ilişki türü ( iş, eş, aşk, meşk...) varsa aradaki sağlam! dayanak ortadan kalktığında ne yazık ki en iyi ihtimalle "evvel zamanların hayaletleri" olarak anılarda yerini alıyor.

Yaşamında varolan kişi ve beraberliklere emek harcayan kişiler için bu durum üzücü ve yıpratıcı oluyor elbet, ama zamanla hayatın gerçeklerinden biri olarak kabul edip yoluna devam edebiliyor insan. Bu yola devam edebilme zamanı da kişinin tamamen kendisine bağlı olarak değişiyor. Bazen tüm ömrünü neden kendisine bu şekilde haksızlık yapıldığını, neden insanların çıkar ve menfaatleri ile hareket ettiğini  anlamaya çalışarak geçirenler de oluyor. Aslında bunun ne kadar beyhude bir çaba olduğunu idrak edebilmek gerekse de, herkes için göründüğü kadar basit ve kolay olamayabiliyor...

Yaşamınız boyunca  çok çok sevilen ve sayılan bir kişi dahi olsanız çeşitli cemiyetlerde edinmiş olduğunuz ilişkilerinizin en iyi ihtimalle binde biri hayatınızda kalmaya devam edebiliyor... İnsanların özellikle orta yaşın biraz üzerine çıktıklarında çekirdek aile fertleri ve eski kadim dostları dışında hayatlarında çok fazla "yeni ilişki"  olmasından kaçınmalarının temel nedenlerinden biri de "ölen öküz" etkisini  daha önce birkaç defa yaşamış ve deneyim etmiş olmaları olsa gerek..

Hayat şartları ve özellikle metropol yaşam etkisi ile de açıklanmaya çalışılan bu durum, temelde "karşılıklı bir beklenti " devam ettiği sürece dere tepe ve dağların aşılabildiği, ağzından alev fışkıran ejderhalar ile savaşılabildiği ve " her ne olursa olsun" sevgi nidaları içinde mutlu ve mesut yasanabildiği bir saadeti mümkün kılabiliyor..

Ta ki biricik öküzümüz bizi bırakıp gidene kadar...

Benim de şaşırdığım, üzüldüğüm, anlam veremediğim, kendimi çokça yıprattığım zamanlar oldu pek tabii ki..sonra daha az şaşırır, daha az yıpranır oldum. Sahip olduğum statüleri terk eylediğim vakit, ne sağlam! birlikteliklerin kimliklerle birlikte göç ettiğini gördüm...

Ama kalan sağlar benim oldu..ne kadar " gerçek" olduklarını anladıkça, bu hayatta en nihayetinde iyi günde de kötü günde de, hastalıkta da, sağlıkta da, zenginlikte de, fakirlikte de yanımda, yanıbaşımda çokça " candan öte can" olduğunu farkettim...

Ölen tüm öküzlere dua ettim, onlar olmasaydı halen bir fanusun içinde yaşıyor ve soluk almaya çalışıyor olacaktım... Derin derin nefes alabilmemi onlara borçluyum...

Allah hepsine rahmet eylesin...