Marka imajının yaratılmasında en büyük rol markaya yönelik iletişime düşmektedir.

Gelişen ekonomi, piyasa koşulları, artan rekabet ve tüketici beklentilerine paralel olarak KOBİ’ler, sadece üretim, satış ve kar amacının dışında hedef kitlelere ve tüm topluma karşı sorumluluğu olan kurumlar haline gelmeye başlıyor. Pazarlama alanında ise bu gelişmelerin büyük oranda iletişim ve özellikle de halkla ilişkilerle olduğunu görmekteyiz. Bu çerçevede, işletme amaçları doğrultusunda belirlenen hedef kitleler ile iletişim içinde bulunarak onları işletmenin fonksiyonel amaçları ve genel işletme amaçları doğrultusunda yönlendirmek ve yönetimin bu değişim ve yenilikler karşısında uygulamaya koyduğu çalışmalar, pazarlamaya yönelik halkla ilişkiler çalışmaları ile (MPR) toplumla paylaşılmaya başlandı. Pazarlama açısından, halkla ilişkileri daha çok pazarlama kampanyalarına destek olan bir reklam fonksiyonu eğilimi hala devam etse de, ülkemizdeki Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ) artık halkla ilişkilerin bir itibar yönetimi olduğunun farkına varmaya başladı. Kısa vadede satışları arttırmak ve uzun vadede markalaşmak amacıyla pazarlama faaliyetlerine destek veren KOBİ yöneticilerinin markalaşma hedefinin kaliteli üretim ve kaliteli ürün ile gerçekleşeceğine inanmaları, pazarlama faaliyetlerine ve halkla ilişkilere ayırdıkları bütçe ülkemizde artık bir bilinç oluştuğunun da bir göstergesidir. KOBİ’lerin, pazarlama iletişimi ve markalaşma konusunda bilgilendirilmesi, ülke ekonomimizin gelişmesi, ulusal ve global markalar yaratmamız açısından da çok önemli. KOBİ’ler şu an markalaşmaya daha fazla önem vermeye başladı. Bunun sebebi ise güçlü bir marka yüksek pazar payı ile yüksek satış ve kar anlamına gelmektedir. Marka, günümüzde işletmeden bağımsız olarak satılabilir bir değer olma özelliği kazanmıştır. Bir diğer önemli nokta güçlü markaların tüketicilerde bağlılık yaratmasıdır. Günümüzde gittikçe ağırlaşan rekabet koşullarında marka sadakati yaratmak, şirketler için çok önemli bir mesele haline gelmiştir. Ayrıca, güçlü bir marka şirketin yeni ürünleri için avantaj sağladığı gibi, rekabetçi saldırılara karşı marka gücü ve dayanıklılığını da artırmaktadır. Markanın işletme açısından sahip olduğu bu yararlara ulaşmak için temel nokta güçlü bir markanın yaratılmasıdır. Güçlü markanın yolu da markada oluşturulacak farklılaştırıcı değerle mümkündür. Şirketlerin güçlü bir markaya sahip olmaları temelde üç yolla mümkün. Bunlardan ilki ve en zoru, hiç kuskusuz bir markanın yapılandırılmasıdır. Diğer yollar ise şirketin sahip olduğu marka adını ürünlerine taşıması ve son olarak da uygun ve güçlü markanın satın alınmasıdır. Marka yönetimi, bu yöndeki çalışmaları planlayan ve yürüten süreçlerle ilgilenir. Marka imajının yaratılmasında en büyük rol markaya yönelik iletişime düşmektedir. İletişim sürecinde “kaynak” konumundaki pazarlama iletişimcilerinin temel amacı, marka kimliğini planlayarak tüketicilere iletmek ve arzu edilen marka imajını, alıcılarda oluşturmaktır. Bu uzun yolda ise iyi bir halkla ilişkiler ajansına her zaman ihtiyaç olacaktır.