Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, İhracatçı Zirvesi 2016 konuştu. Bakan Arslan, şunları söyledi:
“Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından düzenlenen bu önemli zirvenin ülkemiz, milletimiz, ekonomimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
İhracat, ülkemiz ekonomimiz açısından olmazsa olmazımız.
Ülkemizin bütün büyüme ve ileriye doğru var ettiği potansiyeli, bir bakıma ihracata borçlu.
Bizim ekonomimiz ancak ürettikçe, ihraç ettikçe ve buna dayalı bir büyüme elde ettikçe sağlıklı olarak gelişiyor.
Hak etmeden, o alın terini dökmeden içeride çok tüketmeye ve içeride suni bir refah artışına ulaşmak istiyorsak bu sürdürülebilir bir durum değil.
İşte bunun içindir ki, Türkiye için ihracat eşittir ekmektir.
Şöyle bir baktığımızda 2002 yılından bu yana gerçekten Türkiye’nin ihracat rakamları güzel bir şekilde gelişti, 36 milyar dolardan, 152 milyar dolara (2014) kadar çıktı.
2015 yılında ise parite etkisi, şu anda Ortadoğu bölgesinde yaşanan jeopolitik riskler ve ticaret ortaklarımızda büyümenin yavaşlaması nedeniyle yüzde 8,7 oranında daralma yaşandı (143,8 milyar dolara indi)
Ancak aynı dönemde dünya ihracat hacmi yüzde 11 daraldı.
Dolayısıyla Türkiye’nin durumu, özellikle de Avrupa’dan çok daha iyidir.
Üstelik ülkemiz diğerlerinden farklı olarak Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkasya, Karadeniz gibi kriz bölgelerinin çok yakınında bulunuyor.
Bütün dünyayı etkisi altına alan ve aslında 2008 yılından bu yana süren du derin istikrarsızlık ve ekonomik krizlere rağmen Türkiye, hedefleri doğrultusunda ilerlemeyi sürdürmesi takdire şayandır.
Küresel talebin zayıf seyrinin etkisiyle 2016 yılı Ocak-Eylül döneminde ihracatımız bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2,7 oranında daraldı. (104,2 milyar dolar)
Bu çerçevede 2016 yılında ihracatın 143,1 milyar dolar seviyesinde, 2017 yılında ise 153,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesini bekliyoruz. 
Yani potansiyelin hala çok altındayız.
Yani bu nüfusla bu toprak büyüklüğüyle, genç bir nüfusa sahip olduğumuzu da dikkate aldığınızda, ihracatta daha kat edecek çok mesafemiz var.
Bu nedenle, 2023 yılı için kendimize 500 milyar dolarlık bir hedef koyduk.
Bu iddialı ama iddialı olduğu kadar da gerçekçi bir hedef ve bu 500 milyar dolarlık hedefe ulaşmak içinde bir yandan devlet, bir yandan tüm sektörlerden ihracatçılarımız yoğun bir gayret içerisinde el ele çalışıyoruz.
Bunun için ne gerekiyorsa Hükümet olarak elimizde geleni ardımıza koymuyoruz.
Ulaştırmadan sorumlu Bakanlık olarak ulaşım ve erişim altyapısını ticaret için yeterli hale getirmeye çalışıyoruz.
Biraz önce söylemiştim; ülkemizin büyüme potansiyelini ihracata borçlu diye.
Keza ihracatımız da büyümesini; ulaşım ve iletişim altyapımıza borçlu.  
 
Bu kapsamda ulaşım altyapısına 14 yıllık süreçte zaten çok yatırım yapıldı.  
Yollar, havalimanları köprüler, demiryolları, Türkiye’nin her tarafında doğusunda, batısında hiç bölge farkı gözetmeksizin aynı standartta yatırım gerçekleştirildi.
Çünkü altyapı olmazsa üst yapı olmaz, altyapı olmazsa gelişme olmaz, altyapı olmazsa ticaret olmaz.  
İstediğiniz kadar üretin taşıyamazsınız, kullanıcıya ulaştıramazsanız.
Ulaşıp erişemediğiniz yer sizin değildir. Sizin olmadığı gibi oradan bir fayda elde etmenizde mümkün değildir.
Keza tarım ürünü üretirseniz ve ulaştıramazsanız, ürününüz çürür gider.
Sanayi ürününüz varsa Avrupa’ya satmak istersiniz ancak taşıma maliyetiniz üretim maliyetinin üzerine çıkarsa kimseye satamazsınız.
İşte biz ulaşım maliyetleri düşsün diye, üretilen ürün değerini bulsun diye çalışıyoruz.
Ülkemizin altyapı yatırımları ve büyük projeler konusundaki kararlılığı da bundandır.
İşte bu nedenle, bu yıl pek çok olumsuzluğun yanı sıra, bir de darbe girişimi yaşamış olmamıza rağmen, dünya çapında öneme sahip projeleri ardı ardına hizmete açtık.
Yenilerinin hazırlıklarını yürüttük.
30 Haziran’da toplamda 9 milyar dolarlık bir proje olan İstanbul-İzmir Otoyolunun İzmit Körfez Geçişini oluşturan Osman Gazi Köprüsünün biliyorsunuz açılışını yaptık.
26 Ağustos’ta otoyoluyla birlikte 3 milyar dolarlık bir proje olan İstanbul Boğazı üzerindeki üçüncü geçiş noktası durumundaki Yavuz Sultan Selim Köprüsünün açılışını gerçekleştirdik.
Boğazın altından hizmet veren raylı toplu taşıma sistemi Marmaray’ı 2013 yılında hizmete açmıştık. İnşallah önümüzdeki ay da, 20 Aralık’ta, yine Boğazın altından bu defa çift katlı, lastik tekerlekli araçlara hizmet verecek olan Avrasya Tünelinin açılışını yapacağız.
Hızlı tren projelerimiz devam ediyor.
Ankara-İstanbul ve Ankara-Konya’ya ilave olarak 2018 yılında Ankara-Sivas, Ankara-İzmir ve Bursa-Bilecik hatlarını devreye alıyoruz.
Bakü- Kars-Tiflis demiryolunun inşası bitti, bu yılsonuna onu da yetiştirmeye çalışıyoruz.
Çok yakında bu adımları da atmak suretiyle bizler uluslararası bazda gelişen, gelişmekte olan bir ülke olarak lafla değil icraatla bu adımları atacağız.
Böylece Londra’dan Pekin’e kadar kesintisiz demiryolu projesinin en önemli etabını da tamamlamış olacağız.
Gündemimizdeki yeni bir proje de Tekirdağ-Çanakkale-Balıkesir Otoyolunun en önemli güzergâhı olan 1915 Çanakkale Köprüsüdür.
Yaklaşık 5,5 milyar dolar maliyeti olan bu köprünün temelini de, inşallah önümüzdeki yıl 18 Mart’ta atmayı planlıyoruz.
Tabii dev bir projemiz daha var; Kanal İstanbul Projemiz.
Dünyada eşine az rastlanır bir eser olacak.
Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak olan Kanal İstanbul Projesiyle ilgili hazırlıklarımız da tüm hızıyla sürüyor.
İstanbul’da inşası ilerleyen yeni havalimanımız, Türkiye’yi bu alanda dünyada 1 numara haline getirecektir.
Sadece inşaat bedeli 10 milyar Euro’nun üzerinde olan bu projeden devlet olarak da 25 yılda yaklaşık 25 milyar dolar civarında kaynak elde etmeyi bekliyoruz.
Tamamı bittiğinde yılda 150 milyon yolcu kapasiteye sahip olunacak bu havalimanının 90 milyon yolcu kapasiteli ilk etabını 2018 yılında hizmete açmayı planlıyoruz.
Elbette tüm ulaşım modları ihracat çok yakından ilgilendiriyor ama deniz taşımacılığı bu anlamda belki de en önemli olanıdır.
Denizyoluyla taşıma yapmak demiryoluna göre 3.5, karayoluna göre 7 ve havayoluna göre 22 kat daha ucuzdur. 
Bu sebepten ötürü denizyolunda farklı şekillerde taşımacılık yapılıyor.
Özellikle 1956 yılında başlayan konteyner taşımacılığıyla birlikte ülkeler arası ihracat önemli ivme kazandı.
Bugün Türkiye’de yüklerin dünyaya ulaştırılmasında deniz taşımacılığı yüzde 85 paya sahip.
Ro-Ro, Konteyner, Kargo, Akaryakıt ve Tehlikeli Mal taşımacılığı gibi her alanda denizyoluyla taşımacılık gerçekleştiriyoruz.
Özellikle 2003 yılından itibaren dönemin Ulaştırma Bakanı, şimdiki Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın önderliğinde denizciliğe ayrı bir önem verildi.
Bu önem neticesinde Türkiye’nin denizciliği gelişti ve 2008 yılında Beyaz Bayrak’a geçtik.
Uluslararası sularda gemilerimiz daha az tutulur oldu.
Denizyolu taşımacılığıyla ilgili birçok düzenleme yaptık.
Elbette her geçen gün yeni sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Sorunlarınızı biliyoruz. Hem ihracatçıların hem de denizcilik sektörünün sorunlarını çözmek ve dünyadaki gelişmelere uygun hale getirmek için yoğun çalışıyoruz.
Türkiye’de 2003 yılında 152 uluslararası liman varken bugün itibariyle 172 uluslararası limana sahibiz.
Kabotajda elleçlenen yük miktarı 2003 yılında 29 milyon ton iken, 2016 yılı ilk 10 aylık dönemde elleçlenen yük miktarı 44,2 milyon tona ulaştı.
Denizyoluyla gerçekleştirilen dış ticaret taşımaları 2003 yılında yaklaşık 149 milyon ton iken, 2015 yılı sonunda 2003 yılına göre yüzde 119 artarak 416 milyon tona ulaştı.
2016 yılının ilk 10 ayında ise 258 milyon ton dış ticaret taşıması gerçekleştirildi.

Limanlarla birlikte liman bağlantı yollarını hem karayolu hem de demiryolu olarak yapıyoruz.
Bunlarla birlikte 20 adet lojistik merkezini planladık ve bunun 7 tanesini de hizmete aldık.
Bütün bu çalışmalarımız ülkemizin ihracatını artırmak için yapıyoruz.
Son dönemde ülkemizde yaşanan olaylar akabinde toplumun tüm kesimlerinde oluşan birlik ve beraberlik ortamının bize verdiği destekle, önümüzdeki dönemde yapısal reformları kararlılıkla ve hızla uygulamaya devam edeceğiz.
Yatırımlarımızı hız kesmeden, milletimiz için sürdüreceğiz.
Bu sayede, daha güçlü büyüyeceğimize ve hedeflerimize bir bir ulaşacağımıza inanıyorum.
Ticaret yapmak hele de uluslararası düzeyde küresel sermayelerin her tarafa ulaştığı bu dönemde ticarette başarılı olmak, ihracat yapmak ve ülkeye döviz girdisi elde etmek elbette kolay değil.
Bu alanda başarılı olmak için iyi hesaplar yapmak, dünyada gelişen olayları iyi takip etmek ve pozisyonları buna göre ayarlamak gerekiyor.
Elbette bilişim çağına girdiğimiz bu dönemde böyle bir ticaret yapmak mümkün değil.
İhracat yapanların kılı kırk yararak yola devam ettiğini ve en küçük gelişmelerden etkilenen çok hassas bir alan olduğunu çok iyi biliyorum.
Ama son 14 yılda Türkiye çok değişti, bu değişimle birlikte, ihracatçısı da, inşaatçısı da, imalatçısı da değişti…
Dünyayı okuyan, anlayan ve hızlı hareket edebilen bir yapıya kavuştu.
Bu olumlu potansiyel ihracatımız 36 milyardan 150 milyar dolar seviyelerine getirdi.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bu önemli zirveyi düzenleyen TİM yönetimi başta olmak üzere değerli katılımcılarımıza teşekkür ediyor, zirvenin ülkemiz ekonomisi ve ticareti için hayırlı ve uğurlu olması dileği ile hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum.”