2008 yılındaki ekonomik krizden olumsuz etkilenen Romanya geçen süre zarfında başarılı girişimcilerin yatırımlarıyla ayağa kalktı. Romanya ekonomisine canlılık kazandıran bu başarılı girişimcilerin içinde Türkler de bulunuyor. Gayrimenkul ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren Yapan Grup sektöre kazandırdığı başarılı girişimcilerle dikkat çekiyor. Bu girişimcilerden biri de Gülen Hashmi… İzmir doğumlu Hashmi, Hollanda’da başlayan yurtdışı kariyerine birçok yabancı ülkede edindiği iş ve eğitim deneyimlerini de ekleyerek yapı sektöründe adından söz ettirmeyi başardı.
Yapan Grup bünyesindeki Tempo Oteller Zinciri’nin genel müdürlüğünü yapan Hashmi, kısa zamanda önemli başarı elde etti. Hashmi, dünden bugüne geldiği noktayı ve yapı sektöründeki başarı öyküsünü Ekovitrin’e anlattı.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, girişimcilik hayatınız nasıl başladı?
İzmirliyim. İlk ve orta öğretim eğitimimi İzmir’de tamamladım. Sonra otel işletmeciliği okumak için Hollanda’ya gittim. 4 sene orada okuduktan sonra Hilton oteller zincirinde çalıştım.  İlk olarak Abu Dabi Hilton’a gittim ve orada iş deneyimi kazandım. Sonra bir süre Abu Dabi’de Sheraton zincirinde çalıştım. Daha sonra kendi aile şirketimizde bir imkan doğdu ve Bodrum’a gittim. 1996 yılı olması gerek, orada iki yıldızlı küçük Bitez Yalısı’nda otel işleterek Türkiye’de çalışma hayatıma başladım. Bu benim hayatımdaki en güzel tecrübelerden biri oldu. Daha sonra aile şirketimizde otelcilik ön plana çıkmaya başladı. Önce İzmir’de bir tane küçük otel işlettik ardından İstanbul’da Gayrettepe ve Mecidiyeköy’de iki rezidans işlettik. Sonrasında İzmir’e tekrar yeni bir rezidans açtık. 2004 yılında Romanya’da halen işletmesinden sorumlu olduğum 3 yıldızlı Tempo oteli açtık.
Son iki üç yıl içinde İstanbul’da sadece rezidans otel değil yıldızlı otel de açtık. Şu anda Tempo Oteller ve Rezidanslar Zinciri olarak 6 otelimiz var. Romanya’da ayrıca Airport Plaza dediğimiz ofis bloğumuz var. Yine Airport Rezidans dediğimiz satışa çıkarttığımız stüdyo dairelerimiz var. En son olarak da Sinagov Plaza dediğimiz bir outlet plaza inşaatımız mevcut. Bükreş’in biraz dışında bir yer, inşaatı devam ediyor.
Şirketimiz öncelikli olarak villa inşaatı ve satışı ağırlıktaydı. Şu anda bir Bodrum Yalıkavak’ta iki villa inşaatımız var. Son üç dört yıl içinde otellere döndük. Yakında yeni yatırımlarımız gelecek.

Romanya 2008 yılındaki krizi atlattı. Bu arada da Romanya’da iş yapan firmaların yarısı iş bıraktı. Siz bu süreçte neler yaptınız?

Biz bir şekilde bu durumu atlattık. Doluluğumuz azaldı, konaklama ücretlerimiz düştü ama yakta kalmayı başardık. 2009 öncesinde 90 avro olan oda fiyatları 45-50 avroya kadar düştü. Birçok otel bu süre içerisinde kapandı. Ama biz bu süreci zor da olsa atlattık.

Kriz döneminde yeni yatırımlarınız oldu. Bunu nasıl başardınız?
Evet herkes bu duruma şaşırdı. Biz bunu Airport Plaza ile gördük. O zaman maliyetler düştüğü için inşaat yapmak için uygun bir zamandı. Zaten arsa alınmıştı. Dolayısıyla yavaş da olsa devam etme kararı aldık. Ekonomide bazı dönemler çalkantılar olabiliyor. Her inişin bir çıkışı var. Öyle veya böyle düzelecek diye biliyorduk. Bu açıdan baktığımızda doğru bir karar verdiğimizi de biliyoruz. Olumlu sonuçlar alınca da herkes şaşırdı.

Romanya krizin etkilerini üzerinden atıyor. Yeni hamlesi var. AB’den ciddi kaynaklar alıyor. Bu dönemde sizin yeni yatırımlarınız olacak mı?
Yatırımlarımız olacak. Öncelikle Airport Rezidans’ta başladığımız son bir blok var. Onu bitirip oradaki daire satışlarımızı tamamlamak istiyoruz. Buna paralel olarak da Sinagov Outlet merkezimizi açmayı düşünüyoruz. Önümüzdeki yıl yatırım planlarımızı net olarak belirleyeceğiz.  Şu anda asıl amacımız mevcut inşaatlarımızı bitirmek.

İstanbul’daki yatırımlarınız ne durumda?
İstanbul’da yeni otel yatırımımız için arsa işi yapıyoruz. Son dört yıl içerisinde 4 otel açtık ve zincir haline geldik. Bu kolay bir süreç değil. Dolayısıyla bazı şeyleri daha da iyiye getirebilmemiz gerekiyor. Kalite standartlarından taviz vermeden yatırımlarımız sürecek.

Birleşmiş Milletler İnsanlık İçin Temiz Su Komisyonu’na Türk Başkan…
Gülen Hashmi, iş hayatındaki başarılı kariyerine eğitim hayatıyla taçlandırıyor. Sabancı Üniversitesi’nde yaptığı işletme mastırıyla yetinmeyen Hashmi, rotasını İngiltere’ye çevirdi ve  Avrupa Birliğinden kazandığı JAN MONE bursu ile İngiltere’de çevre politikaları yönetişimi üzerine ikinci mastırını yaptı. Hashmi’nin kariyer hedefleri bununla da sınırlı kalmadı. Şu an İsviçre’de doktorasını yapan Hashmi, Birleşmiş Milletler İnsanlık İçin Temiz Su Komisyonu Başkanlığı’na da seçilerek, kadın girişimcilere rol model oluyor.

Siz eğitim çalışmalarınızı da sürdürüyorsunuz değil mi?
İnsan sürekli kendini yenileme ihtiyacı hissediyor. Ben de eğitime çok önem veriyorum. Öğrencilik yıllarımdan beri çalışmayı hep sevdim. Elimde hep İngilizce sözlükle dolaşıyordum. Dolayısıyla içimde her zaman mastır veya doktora yapma isteği olmuştu.
Bu nedenle 4 yıl önceydi, mastır yapmaya karar verdim ve 15 yıl aradan sonra Sabancı Üniversitesi’nde işletme mastırı yapmaya başladım. Benim için çok değerli bir tecrübe oldu. Hemen sonrasında da İsviçre’de doktora işletmesine başladım. Fakat bir de sürpriz bir gelişme oldu. AB’nin bir burs programı var, özel sektörden o bursu kazandım. Türkiye’nin en prestijli burslarından birisiydi bu bahsettiğim JAN MONE bursu. Türkiye’de sadece 10 kişi almışlardı o zamanlar… Böylelikle İngiltere’de ikinci mastır yapma fırsatı da yakalamış oldum.
Bu mastırımı da çevre politikaları yönetişimi üzerine yaptım. Bu mastırın doktorama da katkısı oldu. Bana bir sürü fırsat kapısı açtı. 
Şu anda doktoramın son senesindeyim İsviçre’de. Lozan’da yapıyorum. Doktorayı yaparken yine bir fırsat doğdu, hükümet dışı kuruluşlar dediğimiz uluslararası bir yerde otel endüstrisi için bir proje yapma fırsatımız oldu. O projeye liderlik etmemi teklif ettiler. Şimdi Birleşmiş Milletler kuruluşu olan, uluslararası bir kuruluşta başdanışman olarak;  otel endüstrisinde insan haklarını ilgilendiren bir projede başdanışman olarak çalışacağım.  Otel endüstrisine bir takım standartlar getireceğiz. 2010 yılında birleşmiş milletler tarafından temiz içme suyu, temel insan haklarına dahil edildi. Otellerin su tüketimi çok fazla olduğu için özellikle otel endüstrisinde bir takım standartlar getirme ihtiyacı doğdu. İlk defa otel endüstrisine bu standartları getireceğiz. Bir bakıma da bütün oteller bunu uygulamak zorunda kalacaklar.  Önce davranan oteller bu işten karlı çıkacaklar. Bu durum da otellere hem karlılık açısından faydalı olacak hem de otellerin marka değeri artmış olacak. 
Ama biz bunu BM’nin kararından ziyade otellerin inisiyatif kullanabilecekleri bir strateji haline getirerek uygulamayı düşünüyoruz. Mesela otellere eğitsel ve görsel programlar hazırlayacağız. Bunların eğitimlerini vereceğiz. 10 tane pilot otelde su tüketimini ölçen bir sistem uygulayarak otellerin su tasarruflarını ve tüketim oranlarını belirleyeceğiz. Bu araştırma sonuçlarımızı diğer otellere sunacağız. 18 ay sürecek bir proje bu. Sonrasında projenin sürdürülebilir olması açısından otellere eğitim programları da hazırlayacağız.

Genç girişimcilere tavsiyeleriniz nedir?
Öncelikle şunu söylemeliyim, her şey hayal etmekle başlıyor. Artık gençlerimiz nasihat duymak istemiyor. Gözle görülebilir örnek olmak istiyorlar. Ben gençlere yaptıklarımla örnek olmak istiyorum, bunu arzuluyorum. Bir şey yapmak için geç olmadığını düşünüyorum. 38 yaşımdan sonra ben iki mastır, doktora ve uluslararası birleşmiş milletler projesinde çalışma imkanını yarattım. Sınırlarımızı zorlamamız lazım biraz. Her şeyin başı hayal etmekle başlıyor. Gönülden istemek, sonra elimizde geleni yapmak ve bazı şeyleri de olmuyorsa oluruna bırakmak, yani bazı şeyleri de kabullenmek. Bu üç bileşen bir araya geldiğinde başarı kaçınılmaz diye düşünüyorum.

Şirket içinde elde ettiğiniz bu başarıyı neye borçlusunuz? Personeliniz işinden memnun görünüyor...
Akıntıya karşı gelmememiz gerektiğini düşünüyorum. Tabi ki bilgilerinizi aktarmak istiyorsunuz, farklı konsept, canlı renkler, dinamik bir yapı, bir takım şeyleri test edip göstermek ve kanıtlamak istiyorsunuz.
Kültür faktörünün de göz ardı edilmemesi lazım. Bir ülkenin kültürü de ve bir şirketin kültürü önemli. Dolayısıyla öncelikle şirket kültürüne saygı duymamız gerekiyor. Onların değer yargılarına göre sistemi çalıştırmamız gerekiyor. Yani ‘bizim sistemimize ayak uydurursanız uydurun, uyduramazsanız güle güle’ zihniyeti hiçbir zaman bizim işletme kültürümüzde uygulanmadı. Her zaman saygıyla ve sevgiyle takım arkadaşlarımızla işbirliği içerisinde olduk. İşten ayrılan personelimiz o kadar az ki, yüzde bir. Yani gelen arkadaşlar ayrılmak istemiyorlar ve canla başla çalışıyorlar. Ben de bu durumdan gurur duyuyorum. Umarım otelcilik sektöründeki diğer firmalar da bu gerçeği göz ardı etmezler. Başka iş yapıyorsak o ülkenin kültürel değerlerine saygı duymamız gerekiyor ve onların isteklerine göre iş yapmamız gerekiyor. Ben kendimi birleşmiş milletlerde üst düzey bir konumda çalışırken hayal ediyorum. Böyle hayal etmek istiyorum. Yani gelecek için her zaman umutluyum diyebilirim.