İlk önce geçen ay ne oldu? Ne olmalıydı?
Diyerek konuya başlıyalım.

Açıkçası geçen yazımda aslında biraz değinmiştim bu konuya lakin böyle bir hata yada böyle bir şey yapabileceklerini öngöremedim ekonomi yönetiminin. Geçen ay dedim ki MB faiz arttırır. 4 lira civarında da seçime gidilir. Daha sonrada seçimin olmasıyla belirsizlik ortamı ortadan kalkar piyasalar önünü daha net bir şekilde görür. O yüzden erken seçim iyi ve doğru bir hamle diye yorumlamıştım. Ama yanılmışım. Gördük ki bu kadar basit bir yöntemi hükümet hayata geçiremedi. MB faiz arttırmadı. Daha doğrusu hiç bişey yapmadı. Sen faiz arttırsan da arttırmasan da zaten bankalar  faizi arttırmış. MB olarak reel faizi piyasanın faizine çekmek. Bu bile yapılamadı. Bu yapılamadığı gibi sanki borçlanma ihitiyacımız yokmuş gibi sessiz kaldı. Arkasından cumhurbaşkanı ihalelere talep gelmiyor diye gelmesi için Londra ya gitti. İşte orda film koptu. Çünkü talep gelmiyor borçlanamıyorsun cari açık veriyorsun. Döviz çıkışına tek sopan var faiz arttırmak ve bunu yapmıyorsun. Yapmadığın halde çıkmışsın Londra da finans piyasalarından para talep ediyorsun. Para piyasasını yönlendiren fonlar soruyor MB özerk mi ?diyorsun ki hayır başkana bağlı. Seçimi kaybedersen napacaksınız.? 2015 haziran daki gibi tekrar seçime götürürüm. Tarzında cümleler kurup bütün para piyasasını elinde tutan fon sahiplerine mesaj veriyorsunuz. Size bişey söylemek istiyorum artık eski dünya düzeni yok. Eskiden devlet Merkez Bankaları para sahibi güçlü olan taraftı. Şimdi ki dünya düzeninde para fonları dünyaya yön veriyor. Dolayısıyla para piyasalarının kanunları dinamikleri farklı. Para güvenli limanlarda en az risk in olduğu ve en fazla kazancın olduğu yere gider. Siz güvenli bir liman, güçlü bir ekonomi olduğunuzu, hukuk ve devlet düzeni olan, demokrasisi olan serbest piyasa ekonomisini benimsemiş bir ülke imajından çıkıp farklı bir mesaj verirseniz. O fon yöneticileri para akışını size yönlendirmez. Bu dünya para piyasalarının bir gerçeği. 

Bakın sevgili okuyucular geçen 15 yıl boyunca Türkiye parlayan yıldız, AB ye girecek, Demokrasiyi, hukuku benimsemiş, modern bir ülke görünümünde bir hikayesi vardı. Son 5 yıldır bu çizgiden kendi elimizle bambaşka bir noktaya gelmiş durumdayız. Ekonomisi inşaat taki büyümeyle bir noktaya kadar geldikten sonra son 5 yıldır hemen hemen her yıl seçim ve saçma sapan gerginliklerle geçirdik. 15 Temmuz bu ülkenin birleşmesi ve bişeyler yapması için bir fırsat gibi herkesi birleştirdiği noktada biz bu süreci üzülerek söylüyorum çok kötü geçirdik. Muhalefeti,iktidarı farketmiyor ülkedeki ayrışma ve siyaset eksenli günler geçirerek maalesef esas önceliğimizi ekonomiye ve gerçek sorunlarımıza veremedik. Çok iyi hatırlıyorum dolar 3 liradayken Bahçeli nin bir çıkısıyla başkanlık sistemi söylemiyle biranda para piyasaları karıştı ve ne olduğunu anlamadan dolar 4 liraya geldi. Neyse referandum da Evet çıktı. İktidar ın istediği oldu artık öncelik ekonomiye verilir derken biz gene dış dünya, Suriye sorunu, Afrin harekatı. Bunlarla boğuşup durduk. Aslında ekonomi piyasası referandum dan sonra hükümete prim de verdi dolar 4 liradan 3.70 lerin altına da geldi. Ama biz halen iç tarafta siyaset eksenli gündemlerle günlerimizi tükettik. Dış politikadaki gergin dil, ekonomi alamın da bir hamle yapılamaması ve en son gelinen noktada erken seçim. Erken seçimde bence piyasalar için olumlu olacak düşüncesinde olanlardandım. Fakat ekonomi yönetimi seçim öncesi piyasayı rahatlatıcı önlemler alır. Seçimden sonrada yeni Türkiye ile ilgili bir hikaye yazacaklarından açıkçası emindim. Ancak gelinen noktayı anlayamıyorum açıkçası bir şok tayım. Yani şunu algılayamıyorum. 2008 krizinde kriz bizi teğet geçecek diyen sayın Erdoğan’ın o müthiş hamlelerini göremiyoruz. 2008 krizinde Sayın Erdoğan hemen ekonomi kuruluna talimat verip sanki IMF le yeni bir anlaşma beklentisi yaratıp 1.5 yıl piyasaların bütün ateşini yükselten gelişmeleri bertaraf edip hiçbir sıkıntı yaşamadan o süreci atlatmamızın baş mimarıdır. Fakat 2014 yılından beri bu aklı bir türlü göremiyoruz. 2014 yılında FED faiz arttırım sinyalleri verirken bizim bu duruma hazırlıklı olarak önce küçük küçük faiz arttırımı yoluyla ateş yükselmeden tedbir alacağımızı umarken gelinen noktayı üzüntü ile izliyorum. Dünya faiz arttırım trendine girmişken siz eski yöntemler ve eski düzenle gidemezsiniz. Giderim derseniz gelişmekte olan ülkeler arasında bile negatif ayrışırsınız. Kredi derecelendirme kuruluşları not unuzu indirirken dış mihrakların bu değerlendirmelerini tanımıyoruz diyerek bu işi geçiştiremezsiniz. Borç yükü olan borcu çevirebilmek için geçmişte nasıl oyunu kuralına göre başarılı şekilde oynadıysanız. Ben bu oyundan çıkıyorum diyemezsiniz. Demeniz için cari fazla veren, bütçe fazlası veren, katma değeri yüksek marka yaratmış (G.Kore gibi) bir ülke olmanız lazım. Bunu yaratmadığınız sürece para piyasaları size borçlanacağınız aşamada bedel ödetir. Mehmet Şimşek bunu görüp faiz arttırımı yapma hamlelerinde bulunduğu sırada arkamdan iş çeviriyorsunuz derseniz. Arkanızdan değil önünüzden piyasa size bir bedel yada sopa gösterir. Bu iktisat matematiği! bu gerçeği yok sayamazsınız. Sayarım derseniz o zaman karşılığında bir çözüm önerinizi de hayata geçirin bizler yanılalım. Dolar 4.92 ye gelmiş bu satırları yazarken MB ve Ekonomi kurulu hiçbir açıklama yapmıyor. Bakan Berat Albayrak kur daki yükselişi seçim ve kriz zamanları böyle oynaklıklar olup deyip geçiştiriyor. Ben anlayamıyorum bu tutumu. Dolar %25 değer kazanmış bir ülkede hemde yaklaşık 20-25 günde acaba ekonomi yönetimi şirketlerin kur zararlarının ne noktaya geleceğini düşünemiyorlarmı. Kaç tane şirketin kur farkından batma noktasına gelebileceğini. Bankaların piyasaya para vermede maliyetlerini yükselteceğini. Piyasada para bulmanın zorlanacağını ekonomiyi yöneten insanlar bunu göremiyorlarmı. Bu işin çaresi nedir çıkın açıklayın. Bizim görmediğimiz yada yanıldığımızı izah edin yada ne yapacaksanız hemen yapın biz susalım. Ama yani hiç bişey yapmayıp seçimde iktidar tekrar iktidar olunca herşey düzelecek demek bana açıkçası hiç gerçekçi gelmiyor. Geçen ayki yazımda da söylemiştim. Akıl la hareket etmezsek 2001 yılındaki krizi mumla ararız diye söylemiştim. Bu sözümün arkasındayım ama inanın ben yanılmak istiyorum. 2001 krizinde kamu yükü borcu fazlaydı. Şimdi reel sektör zor durumda eğer siz bu borç yükünüzü çeviremezseniz kamu da krize girer ondan sonra hep beraber krizin babasını yaşarız. 

Çok fazla lafı dolandırmak istemiyorum. Teknik olarak bilgim dahilin de piyasa fiyatlaması yorumlarımı yapayım. Bu ekonomik kurulu bi şey yapmazsa dolar-TL tahminim ilk etapta 5.50-70 civarı bir yere gider. Kriz daha da büyür seçimde mevcut iktidar kalır hala aynı yöntemlerle devam ederse 1 yıla kalmaz 8.TL nin üstünde Dolar-TL kuru olur. Faiz ise 20-30 bandına gelir. Bu benim kötümser senaryom. Yani bugunki gibi bişey yapılmazsa olacak olanlar bunlardır. Muhtemelen 7 haziran a kadar bişey yapılmazsa 5 liranın üstünde bir dolar kuru göreceğiz. 7 haziranda 200-300 b    az puan faiz arttırımı yapılmazsa 100 puan gibi bir arttırım yapılırsa faiz arttırımından sonra dolar biraz aşağı gelir sonra tekrar yukarı yönlü hareketlenir. Seçimlerde ne olur bilemiyorum. Tek bildiğim seçimden sonra gelecek olan iktdarın hemen OHAL ı kaldırması ve hukuk-demokrasi anlamında adımlar atması piyasalara güven vermesi gerekir. Daha sonra da ekonomi anlamında yapısal reform paketini uygulamaya geçirmesi lazım. Kim iktidar olursa olsun bunları yapmazsa daha çok krizli günler bizi bekliyor demektir.  
İş dünyası, para piyasalarında bir istikrar oluşmazsa yatırım yapmaz. Çünkü önünü göremez. Önünü görmesi için seçimlerden sonra kim iktidar olursa olsun yapısal reformlar ve para piyasalarına güçlü bir ekiple güven vermesi lazım. Bu yapılmazsa lafla peynir gemisini yürütemezsiniz. Parlemanto da güçlü bir hükümet oluşmazsa bu güven anlamında olumsuz bir durum olur. O yüzden parlemanto da güçlü bir hükümet olması lazım. Çünkü cumhurbaşkanı Erdoğan olup parlemanto da muhalefet in çoğunluğu olacak bir seçenek te güvensizlik ortamını körükler. Mutlaka güçlü bir hükümet olmalı muhaefet tarafı yani millet ittifakı kazanırsa parlemantoyu, cumhurbaşkanı da onun desteklediği aday kazanmalıki ilk etapta siyaset mekanizmasındaki güven oluşsun. Eğer mevcut iktidar cumhur ittafakı parlemantoyu alır sayın Erdoğan seçimi kazanırsa bu ilk etapta piyasaların güvenle bakabileceği bir tablo olur ama onun arkasından OHAL kaldırılır yapısal reformlar devreye alınırsa o zaman bizi bazı şeyler teğet geçer. Ancak aksi durumda bugün yaşadıklarımızdan daha farklı bişey yaşayableceğimizi düşünmüyorum. Seçimler konusunda tek dileğim dediğim gibi parlemanto ve başkan adayının aynı ittifakın olduğu bir tablo para piyasaları için olumlu olacaktır. 

Yakın zamana yani seçimlere kadar ki dönemde yapılması gereken acil MB bir hamle yapıp piyasa faiz oranı ile Reel faizi aynı düzeye çekmelidir. Aksi takdirde bu şuna benziyor pokerde karşındaki elini görüyor ve sen halen blöf yapıyorsun gibi bir durum olur. O yüzden bu süreci geçici bir süre piyasaların ateşini söndürecek önlemleri alın ondan sonra iyi bir kadro ile ülke yönetimininin bundan sonraki süreci için bir projeksiyon ortaya koymalısınız. Bunu yapmazsanız bence seçimlerde de çok güçlü bir destek oluşacağı kanaatini her geçen gün kaybedersiniz.

Tekrar buluşmak dileğiyle….