Suriye, batı ile doğu arasında bir pazarlık sahası haline geldi ve Türkiye de bu pazarın arasında kaldı ve iyice sıkıştı. Şimdi yapılması gereken dış politikada ‘proaktif’ siyasetle güçlü bir aktör haline gelerek bu pazarlıkta üvertür oyuncu değil, başrol oyuncusu ya da oyun yapıcı haline dönüşmek.

Arap Baharı hareketleriyle birlikte Suriye’de başlayan iç savaş Rusya’nın olaya dâhil olması sonucu yeni bir evreye girmiştir. Rusya burada rejim güçlerini desteklemekte, ABD ise muhaliflerle birlikte çeşitli Kürt oluşumların bölgeye hâkim olmasını arzu etmektedir. Son günlerde rejim güçlerinin Rusya’nın desteğiyle birlikte Suriye’de güç kazanmaları dikkat çekmektedir. ABD Kürt gruplarını destekleyerek onların özellikle Suriye’nin kuzeyinde idari ve askeri olarak yerleşmelerini sağlamaktadır.

Suriye rejiminin Rusya destekli faaliyetleri en son İdlib bölgesindeki harekâtıyla devam etmiştir. İdlib bölgesinin Hatay vilayeti ile komşu olması nedeniyle Türkiye’nin hassasiyeti ortadadır. Zira Türkiye, Rusya ve İran ile 4-5 Mayıs 2017 tarihindeki Astana toplantısında bu bölgeyi “İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi” ilan etmiştir. Bu harekât açık bir şekilde bu kararı yok saymakta ve alınan kararların bir değeri olmadığını ifade etmektedir. ABD yanlısı Batı ülkelerinin kınadığı bu harekât Türkiye bugüne kadar uyguladığı politikalara karşı açık bir tehdit oluşturmaktadır.

Türkiye’nin ABD ile yaşadığı sorunlara rağmen bu tür harekâtlar Türkiye’nin batı kulübüne yaklaştırmaktadır. Türkiye’nin çaresiz kalarak Rusya’dan S-400 füze sistemi satın alması ABD’nin reaksiyonu ile sonuçlanmıştır. Bu doğrultuda ABD, Türkiye’nin de dâhil olduğu F-35 projesinden uzaklaştırma girişiminde bulunmuş ve yaptırımlar uygulayacağını söylemiştir. Bunun üzerine Türkiye cari dış politikalar uygulamaya başlamıştır. Örneğin Türkiye, Rusya’dan S-400 alımından sonra bunları NATO sistemine dâhil etmeyeceğini ve pasif rolde kullanacağını açıklamıştır. Çünkü Türkiye’nin Batı kulübü ile olan angajmanları çok fazladır. Bu nedenle Suriye’deki gelişmeler konusunda hem Rusya’yı, hem de ABD’yi rahatsız etmeyecek şekilde cari politikalar uygulamaktadır.

Suriye’nin batı ile doğu arasında bir pazarlık sahası haline gelmesi dikkat çekicidir. ABD’deki Neocon’lar ile İsrail’in arzuları doğrultusunda Ortadoğu bölgesi tam bir bataklık haline dönüşmüştür. Bu bataklığın oluşturduğu askeri ve idari güçsüzlüğün on yıllarca durumunu muhafaza edebileceği tahmin edilmektedir. Bu bataklığa çekilmek istenen Türkiye’nin özellikle Türk Kara Kuvvetleri’nin önemli miktarda asker göndermesi ve bu yolda Türkiye’nin son gücünün etkisizleştirilmesi arzu edilmektedir. Bu durumdan sadece Batı değil Rusya’da istifade etmek istemektedir. Türk askeri konvoyuna Suriye rejim güçlerinin saldırması bu duruma işaret etmektedir. Neticede Suriye, Batı ile Doğu arasında bir pazarlık sahası haline gelmiş ve Türkiye’de bu pazarın arasında kalmış ve iyice sıkışmıştır. Şimdi yapılması gereken dış politikada “Proaktif” siyasetle güçlü bir aktör haline gelerek bu pazarlıkta üvertür oyuncu değil, başrol oyuncusu ya da oyun yapıcı haline dönüşmektir.