2014’ün ilk çeyreğini değerlendirmek için tüm veriler henüz gelmedi. Çıkan son makroekonomik veriler Ocak ayına ilişkin. 2013’ün son çeyreğine baktığımızda ekonomideki büyümenin henüz bir daralma emaresi göstermediğini görüyoruz. 
Sanayi üretimi yılın son çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre daha hızlı artmış durumda. Dış ticaret açığı ve cari açık ise 2013’te yükseldi. Bu veriler ışığında 2013 yılında ekonomik büyümenin yüzde 4 civarında gerçekleşeceğini söyleyebiliriz. Ancak 2014’e ilişkin beklentiler daha olumsuz.
Öncelikle geçen yılın ikinci yarısından itibaren hem Fed’in tahvil alım programını azaltma sinyallerini vermesi, hem de ülkede artan siyasi çalkantı ortamı finansal piyasaları olumsuz etkiledi.  Buna ek olarak, cari açığın artmaya devam etmesi ve ithalattaki ve kredilerdeki artışın sürmesi Merkez Bankası ve BDDK’nın çeşitli makro ihtiyati önlemler almasına yol açtı. Enflasyondaki yükselme de önlenemedi. Bunun yanı sıra döviz kurundaki artış, Merkez Bankası’nın gerekli faiz artırımlarını yapmaktan çekinmesi ve son olarak 17 Aralık 2013’ten sonra artan siyasi belirsizlik ve kaos ortamı hem para piyasalarını hem de sermaye piyasalarını oldukça olumsuz etkiledi. Merkez Bankası maalesef Ocak ayında yaptığı normal PPK toplantısında bu çalkantıya gerekli yanıtı veremedi ve Ocak sonunda olağanüstü bir faiz artırımı yapmak zorunda kaldı.  Bu faiz artırımı dövizdeki yüksek artışı biraz sınırladı.  Ayrıca tüketici kredilerine sınırlama getiren önlemler de bu yılın Şubat ayından itibaren yürürlüğe girdi.
PİYASALARDAKİ DALGALANMA DURULDU
Son ekonomik ve mali verilere baktığımızda, Merkez Bankası’nın faiz artırımdan sonra döviz piyasalarındaki dalgalanmanın biraz durulduğu gözleniyor. Türk Lirası’ndaki aşırı değer kaybı önlense de lira dolar ve euro karşısındaki zayıf seyrini sürdürüyor. Merkez Bankası bir yandan da artan enflasyonla mücadele etmeye çalışıyor. Ancak geçen yıl sonunda yapılan bazı vergi artışlarının ve döviz gecişkenliğinin etkileri bu yıl enflasyonun yüzde 8’lerin altına inmesini zorlaştıracak gibi görünüyor.
Ocak ayına ilişkin son sanayi üretimi verileri üretimde henüz bir azalmanın başlamadığını göstermekte. İhracatçı sektörlerin üretiminde artış olduğu izleniyor. Ancak bu üretim artışının yılın daha sonraki aylarında sürmesi çok olası gözükmüyor. Siyasi belirsizlik ve seçim ortamı, döviz ve faizlerdeki artış, vergi artışları ve maroihtiyati önlemlerin de etkisiyle sanayi üretiminin gelecek aylarda daha yavaş artacağını tahmin ediyoruz. İlk çeyrek verileri ise şu an için biraz daha olumlu.  Ancak 2014 yılı için ekonomik büyümenin gerek küresel ölçekte para politikalarındaki olası sıkılaşmanın etkileri, gerek Türkiye’deki siyasi ve ekonomik olumsuzlukların bir yansıması olarak yüzde 2.5-3 civarında gerçekleşmesini bekliyoruz.
Cari işlemler açığına baktığımızda ise Ocak ayı verileri açıkta bir daralmaya işaret ediyor. İthalattaki sınırlı artış, altın dış ticaretindeki dengelenme ve döviz kurundaki artışın da tetiklediği ihracat artışının etkisiyle açık daraldı. Bu eğilimin bu yıl ekonomik büyümedeki yavaşlama ve AB pazarlarındaki tedrici düzelmenin etkileriyle devam etmesi beklenebilir. Ancak Ocak ayı verileri, 17 Aralık’tan sonra ortaya çıkan siyasi belirsizlik ortamıyla birlikte ülkeden ciddi miktarda fon çıkışı olduğunu ve Merkez Bankası’nın da bunu dengelemek için 5.8 milyar dolar döviz rezervi kullandığını gösteriyor. Ödemeler dengesinin finansman tarafında ciddi bir bozulma görülüyor. Zaten bu durum Ocak ayında döviz piyasalarına aynen yansımış durumda.
BÜYÜME BEKLENTİSİ AŞAĞI YÖNLÜ
Bütçede 2014’ün ilk iki ayında olumlu performans sürüyor. Ancak geçen yıla göre hafif bozulma var. Halka arz ve özelleştirme gelirlerinin bu yıl düşme olasılığı, vergi gelirlerinde de ithalat ve ekonomide yavaşlama ile birlikte azalma olması beklentisi, ayrıca seçim dönemi harcama ve yatırımları bu yıl bütçe açığının artacağına işaret ediyor.  Öte yandan, 2013’te işsizlik oranı yüzde 9.7 olarak gerçekleşti.  Aralık dönemine ilişkin veriler ise işsizliğin yüzde 10’u bulduğunu gösteriyor. Ancak mevsimsellikten arındırılmış veriler daha olumlu. Bu yıl yukarıda söz ettiğimiz gibi ekonomik büyümenin çeşitli etkenler dolayısıyla yavaşlaması beklentisi işsizliğin de yılsonu itibariyle yüzde 10’un üzerine çıkması olasılığını gündeme getiriyor.
MB TEKRAR FAİZ ARTIRIMINA GİDEBİLİR 
Para piyasalarına baktığımızda; Merkez Bankası’nın Ocak ayı sonunda yapmak zorunda kaldığı sert faiz artırımından sonra faiz oranlarının (tahvil) yüzde 11’ler civarına oturduğunu görüyoruz. Fed’in tahvil azaltım prıogramına devam etmesi ve bunun etkisiyle gelişmekte olan ülkelerden çıkan fonların gelişmiş ülkelere kaymaya başlamaları, Türkiye’de faizleri yükseltici bir etkide bulunacak. Ayrıca Merkez Bankası’nın iyimser tahminlerinin aksine enflasyonda düşüş olmasını bekliyoruz. Seçim döneminden sonra hükümet enerji zamlarını da gündeme alabilecek. Bu şartlar altında faizlerdeki yüksek seyrin önümüzdeki aylarda da devam etmesi olasılığı var. Öte yandan, enflasyon baskılarının artması ve küresel piyasalarda gelişmekte olan ülkelerdeki çalkantının bir krize dönüşmesi, ABD’den faiz artırım sinyalleri gelmesi halinde Merkez Bankası yılın ikinci yarısında tekrar bir faiz artırımına gidebilir. 
DOLAR/TL PARİTESİ 2.20-2.25 ARALIĞINDA SEYREDER 
Türk Lirası’nın durumuna bakıldığında ise mevcut Fed politikalarının devamı, gelişmekte olan ülkelerden fon çıkışlarının sürmesi ve Türkiye’de siyasi risklerin artması gibi beklentilerle TL’deki zayıf seyrin bu yıl sürmesini bekliyoruz. Bu nedenle dolar/TL paritesinin 2.20-2.25 arasındaki dalgalanmasının devam edeceğini öngörüyoruz. Seçim sonrasında da paritede düşüş olmasını ve TL’de güçlenme olmasını da bekliyoruz. Hatta siyasi riskin artması halinde TL’deki değer kaybı hızlanabilir.
Dövizin ve faizin yüksek seyrini koruyacağı düşünüldüğünde, ülkede siyasi risk ve belirsizlik ortamı da hesaba katıldığında 2014 için borsada olumlu bir seyrin yakalanmasının zor olacağını düşünüyoruz. Ayrıca Ukrayna, Suriye ve Ortadoğu’da devam eden siyasi çalkantılar bu yıl da Türkiye’yi olumsuz etkilemeye devam edebilir; bu da borsa endeksinin düşük seyrinin sürmesine yol açabilir.  Bu şartlar altında borsa yatırımcılarının hisse bazındaki gelişmeleri dikkatle izlemeleri ve yatırım kararları konusunda profesyonel yardım almalarını öneriyoruz. Bunun dışında TL faizlerindeki yükselme geçmiş yıllarda negatif faiz veren mevduat ve tahvil yatırımlarının bu yıl daha cazip olacağını gösteriyor.  Mevcut dalgalanma göz önüne alındığında ise döviz yatırımları ise bu yıl daha riskli görünüyor.