2014 yılına girerken” başlıklı yazımıza (*) şu cümleyle başlamışız: “Ekonominin büyüme hedefi aşağıya, enflasyon yukarı yönlü değişiklik istiyor” ve devam etmişiz, “Öyle anlaşılıyor ki ekonomimizin yumuşak karnı olan bütçe açıkları, cari açıklar, sıcak para hareketleri ile yatırımlar, üretim, ihracat ve sonuçta işsizlik sorunu önemini koruyor.”
2014 yılı sonuna geldiğimizde görüldüğü gibi büyüme aşağı, enflasyon, işsizlik tırmanışta yatırımlar yavaşlamış piyasada likidite azlığı ve durgunluk hakim. Ekonominin büyümesi son yıllarda adeta bir bocalama geçiriyor. İşsiz sayısı 3 milyonu aşarak genel oran yüzde 10,5 seviyesine çıkmış durumda, bu oran genç işsizlerde yüzde 19,5 diplomalı işsizlerde ise yüzde 23, mutlaka yapısal reformlara ihtiyaç var.

TÜRK EKONOMİSİNİN PERFORMANSINI
Hükümetçe açıklanan OVP 2015-2017 Orta Vadeli Programda (**) büyüme yüzde 4, enflasyon yüzde 6,6 tasarruf oranı yüzde 15,2 olarak öngörülmüş. Aslında rekabet gücü yüksek bir ülke olabilmemiz açısından bu hedefler yeterli olmayıp nüfus artışını da dikkate alacak olursak her yıl en az yüzde 5 normalde ortalama yüzde 7'nin üzerinde bir büyümeyi hedef almak ve gerçekleştirmek zorundayız.
Ekonomimizin geleceği açısından önem taşıyan döviz kuruna gelince; programda  2017 yılı için $=2,41 TL öngörülmüşken, ABD Doları Aralık 2014 itibariyle bu değerleri aşmış bulunuyor.
Diğer taraftan dış borcumuz 401 milyar dolar seviyesinde seyrederken bunun 241,9 milyar doları özel sektöre ve bankalara ait ve 78 milyar doları kısa vadeli olduğundan kurun hızla tırmanması borçlu işletmeleri önümüzdeki günlerde sıkıntıya sokacak seviyelerde gelişiyor. Piyasayı etkileyen unsurlardan biri olan sıcak para hareketinin ise dikkatle izlenmesi ayrı önem taşıyor.

EKONOMİK BÜYÜMENİN ÖNÜNDEKİ RİSKLER
Geriye dönüp baktığımızda her seferinde belirttiğimiz gibi ülkemizde ekonominin önündeki en büyük riskleri şöyle sıralayabiliriz…
a) 2015 yılında yapılacak seçiminde etkisiyle siyasi partiler arasında giderek artan gerginlik ve suçlamalarla siyasi istikrara bağlı olarak, bölgeler ve kesimler arasında sosyal barışın hızla bozulması
b) Siyasi tercihlerin ekonomik tedbirlerin önüne geçmesi. 
c) Sınırlarımızda devam eden açık savaşın ve terör olaylarının tehlikeli şekilde gelişme eğilimi. 
d) Özel sektör önündeki tekrar belirgin hale gelen Devletçi bürokratik engeller.
e) Enerji güvenliğimizin teminindeki zorluklar. 
f) Yatırım ortamının iyileşmesi açısından güvenin sağlanamaması.
g) OSB Organize Sanayi Bölgeleri, KSS Küçük Sanayi Siteleri, KOBİ Kuruluşlarını ve girişimciliği yeterince teşvik edemeyişimiz. 
h) Sanayinin teknoloji öncülüğünde gelişmesini sağlayacak AR-GE çalışmalarına 2014 tarihi itibariyle harcanan fon tutarının GSMH'ya oranı yüzde 0.98 seviyelerinde oysaki hedef yüzde 2 alınmıştı. Bu önemli konuda yeterince fon ayrılamayışı. 
k) Ekonomi eylem planı hakkında ki yazımızda (***) belirttiğimiz gibi özel sektör öncülüğünde yatırım – üretim – ihracat seferberliği önündeki tüm engellerin kaldırılarak yapısal değişikliklerle yeniden radikal bir sanayi politikası benimsenememesi.
Ekonomimizin önemli sorunlarından biri olan cari açık ancak; tasarruf tedbirleri, ihracat pazarlarımızın genişletilmesi, ihraç ürünlerimizin çeşitlendirilmesi, ithalatta kalite ve kantite bakımından yerli üretimi olan ara malların ithalatının yerli üretimle karşılanabilmesi ve lüks ithalatın önlenmesi ile kontrol altına alınabilir.
Halkı bezdiren bir sorun olan işsizlik hastalığı ise; ancak yatırım ve üretimle önlenebilir bu nedenle yatırım güven ortamının iyileştirilmesi tasarrufların artması ön koşul olarak görülmektedir.

2015'TE TÜRKİYE'Yİ VE KÜRESEL PİYASALARI ETKİLEYECEK GELİŞMELER
Son günlerde bir taraftan Suriye – Irak, Ukrayna gerginliği ile başlayan ABD – AB ile Rusya arasındaki uyuşmazlık ve uygulanan ambargo sonucu rublenin yüzde 60 gibi değer kaybetmesi, diğer taraftan petrolün varil fiyatının son altı ayda 115 dolardan 60 dolar seviyelerine inmesiyle en önemli ticaret ortağımız olan Rusya'da oluşan ekonomik kriz sonucu alacaklarımız erirken, ihracat pazarımız daralmakta, turizm pazarımızda ise Almanya’dan sonra 4,3 milyon kişiyle yer alan Rus turistlerin azalması turizm gelirimizi de olumsuz yönde etkilemektedir.
Geçen altı ayda petrol ödemelerimizde 11,9 milyar dolar tasarruf sağlamamız, ithalatın azalması cari açıkta kısmi gerileme sağlasa da, yeterli ve sağlıklı bir gelişme olarak görülmemektedir.
Kaldı ki önemli bir hizmet alanımız olan dış müteahhitlik alanında da Rusya başta olmak üzere Irak – Suriye olayları etkisiyle 2013 yılına göre iş hacmi 10 milyar dolar azalarak 22 milyar dolar seviyesine gerilemiş durumdadır.
2015 yılına dünya ekonomileri üzerinde; açık savaşlar, terör olayları ABD – AB – Rusya arasındaki anlaşmazlıklar, enerji fiyatları ve ABD Merkez Bankasının (FED) uygulamalarının etkili olacağı anlaşılmaktadır. 
OECD Eylül 2014 raporunda dünya ekonomilerinde büyümenin zayıf ihtimal olduğu belirtilerek, tüm gelişmiş ekonomilere ait büyüme belirtileri aşağıya çekilmiş durumdadır.
Bu sebeplerle Türkiye'yi yakından ilgilendiren gelişmeler sonucu; ülkemizde siyasi risklerinde etkisiyle 2015 yılının 2014 yılından daha riskli olacağı görülmektedir.