(Zulüm ve Haksızlık karşısında susan dilsiz Şeytan mıdır?)

İsrail devleti 1948 yılında Birleşmiş Milletler'in tanımasıyla kuruluşunu tamamladıktan sonra Filistin topraklarımda acı bir türlü dinmedi. Özellikle de her yıl ramazan ayında Kadir Gecesi'nden bir gece önce Yahudiler Mescid-i Aksa’yı işgal edip, kan akıtmaya devam ediyor.

Kendimi bildim bileli her yıl Kadir Gecesi Mescid-i Aksa'da bir İsrail saldırısı oluyor. O yüzden ne zaman kadir gecesi yaklaşsa ''Yeni bir katliam daha olur mu?'' diye endişeleniyorum.

Neden mi? Biliyorum ki o mukaddes gece için Mescid-i Aksa'ya ibadet yapmaya giden silahsız masum insanlara İsrail askerleri ya da fanatik yahudiler sardırıp kan dökecek. O kutsal geceyi acıya boğacaklar. 1989 yılından bu yana her aralıksız Kadir Gecesi arifesinde başlayan İsrail zulmü on binlerce kadın çocuk genç ihtiyar için bir mezalim gecesine dönüşüyor.

1989 yılında ilk defa İsrail askerleri planlı bir sekilde Mescidi-i Aksa’yı basıp işgal etmek istedi. O gece Mescid-i Aksa'da ibadet etmek için bulunan Müslümanlar direndi. Çok kanlı bir saldırı oldu. İsrail askerleri gözü dönmüş masum kadın ve çocuklara acımasızca silah sıktı. Sabah Mescid-i Aksa'da 100 kişinin cansız bedeni öylece duruyordu.

Yaralananların sayısı belki 10 katı daha fazlaydı. 1989 yılı kanlı Mescid-i Aksa baskının ardından üç beş gün sonra Kudüs gittim. Mescid-i Aksa’da ölen şehitlerin kanları daha kurumamıştı. Birçok belge topladım. Türkiye'ye döndüm. O dönem Türkiye Gazetesi'nde çalışıyordum. “Ağlayan Kudüs “diye 7 gün süren yazı serisi hazırladım.

Birçok kişi ile yaptığım röportajlar yayınladım. İçlerine barış yanlısı Yahudi siyasetçiler, Filistin Kurtuluş Örgütü üst düzey yöneticileri ile BM Orta Doğu Merkezi üst düzey yetkililer de vardı. Gazetede “Ağlayan Kudüs “ diye bir manşet attım. Tüm gözlemlerimi ve fotoğrafları yayınladım. Dünya belki de Yahudi katliamını böylece o belgeler ve fotoğraflarda bir kez daha en çarpıcı haliyle gördü.

Peki, sonra ne oldu?

Her zaman olduğu gibi dünyayı yöneten siyasetçiler bir iki kınama ve olayı unutturma, üstünü örtme yarışına girdiler. Dünya sessiz kaldı. Bir tek sesi çıkan lider ise merhum Erbakan’dı. “Sonuna kadar Filistin. Zalim İsrail “dedi. Filistin’in zulümden kurtuluş gününü göremeden ahirete intikal etti.

1989 yılından bu yana açın bakın gazete kupürlerini İsrail her yıl özellikle ramazan ayında Kadir Gecesi ve arifesinde Mescid-i Aksa'ya saldırmayı bir görev bilinci içinde tekrarlıyor. Her yıl Ramazan Bayramı'nda Filistin topraklarında, Kudüs'te, Batı Şeria’da ve Gazze'de katliam yapıyor.

2021 yılı, 8 Mayıs‘ı 9 Mayıs a bağlayan gece (kadir gecesi) İslam dünyasında Müslümanlar ibadetler geçirmek için yine ellerini semaya açacak dualar edecek. Dün İsrail'de ise sosyal medya da yayınlanan çağrılarda kadir gecesi 30 bin kişilik fanatik Yahudi grubu ile Mescid-i Aksa’yı basacaklarını ilan ettiler. Ama fanatik Yahudilerin önünü açmak için İsrail askerleri Mescid-i Aksa’yı bir gece önceden bastı. Gecenin bilançosu 250 ağır yaralı kadın, çocuk ihtiyar. Hepsi sivil ve sadece ibadet etmek için Mescidi Aksa’ya giden masum sivil halk.. Dün gece Kudüs de İsrail askerleri Mescidi Aksa’yı basarken birçok yayın kuruluşu canlı yayın yaptı. Sanki bir işgal provası yapılıyor gibi yayınlardı. Dünyada ses çıkmadı. Ankara tepki vermekte gecikmedi. Ankara yine Filistin’in açılarına sessiz kalmadı. Sabaha kadar diplomasi çalıştı. En ilginç çağrı büyük şeytan ABD den; Biden ‘in adamlarından geldi.

“Taraflara itidalli olmaya davet ediyoruz.”

Bu Biden ‘in adamlara gerçekten saf mı, yoksa bilinçli mi? Taraflar dediği kim? Bir tek saldırgan var. O da İsrail askeri ve silahlı polisleri. Diğerleri camiye girmiş masum insanlar. Silah sıkılan açık hedef yapılan insanlara itidal çağrısı ne demek? 1989 yılından beri Allah biliyor, her yıl ramazan ayını sevinçle karşılarken Kadir Gecesi yine mi Mescid-i Aksa’yı basıp kan dökecekler diye içim açıyor. Buna bir çözüm için Hristiyan dünyasından medet ummak çok safça bir durum. Ama bugün sessiz duran Hristiyan dünyası bilmiyor mu, Kudüs üç dinin en kutsal merkezi. Mescid-i Aksa’nın duvarının Hristiyan dünyasının Kıyamet kilisesi ya da diğer adıyla Hz. İsa’nın yeniden dirileceği yer olarak da bilinen “Kutsal Diriliş kilisesi “var. Yine Mescidi Aksa’nın duvarının dibine bitişik Yahudilerin “Ağlama duvarı” ve Süleyman Mabedi bulunuyor.

Eğer Mescidi Aksa yıkılırsa (Yahudiler her yıl adım adım yıkıyor) ya da bir şey olursa Hz. İsa’nın Kıyamet -Diriliş kilisesi de yıkılacak.. Bunu şimdi görmüyor olabilirler ama “Zulme sessiz kalan, zulme uğrar” bunu da akıldan çıkarmamak lazım.

Arap liderlerinin yakın çevresi sanki İsrail gizli servis elemanları tarafından kuşatılmış gibi. Onların derdi İsrail ile değil, komşularıyla… Orta Doğu ve körfez ülkelerinde Arabistanlı Lawrence’ının yetiştirdiği ekip çok iyi çalışıyor.. Neredeyse şehir şehir, köy köy herkesi birbirine düşman yapmayı başarmışlar.

Gelelim bugüne;

Eğer 1.5 milyar Müslüman alemi tek ses tek yürek “KATİL DEVLET İSRAİL” İsrail demiyorsa, diyemiyorsa ,bu ülkelerin liderleri zulmün karşısında susuyorsa, zalime karşı bir şey yapmıyorsa, oturup bekleyip sadece dua ediyorsa önce imanını mı tazelemeli… Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana zulüm gören müslüman halk ne yapmalı? Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Müslümanların yaşadığı coğrafyada sürekli zulüm gören sürekli, işkencelere maruz kalanhala devam eden 5 önemli bölge var. Birincisi Çin işgalindeki Doğu Türkistan, İkincisi uzak doğu Asya'da Mynmar (Burma)’da Arakan Bölgesi’nde yaşayan Müslüman halkı Üçüncüsü ise Filistin ( Orta Doğu da Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs-Mescidi Aksa Dördüncü bölge ise Afganistan ve işgal altındaki Kaşmir, Önce Ruslar sonra Amerikalılar Afganistan’ı yakıp yıktılar. Kurtarıcı rolünde gittiler. Yakıp yıktılar. Beşinci bölge Yemen ve Suriye.. (Suriye’de halkın büyük bir kısmı göç ederek zulümden kurtuldu. Türkiye ve birçok ülkede şimdilik göçmen olarak yaşıyor. Yemen ise hala yokluğun açlığın zulmün sürdüğü bir yer)

Bu bölgelerde bölge de doğup büyüyen herkes eğer Müslüman dinini kabul etmişse mutlaka zulüm görmüş ve görüyordur… (Yer yüzünde son 50 yılda en çok zulüm gören İslam toprakları arasında Bosna Hersek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Ermenistan’ın işgali altındaki Dağlık Karabağ ile Rusya’nın güdümündeki Çeçenistan ile Ukrayna toprakları içinde iken Rusya tarafından ilhak edilen Kırımda da uzun süren zulümler ve katliamlar yaşanmıştı. En son Dağlık Karabağ geçen yıl Ermeni İşgalinden kurtuldu.)

Zalimler zulmünü sürdürüyor. Dünya izliyor.

Özellikle de 1.5 milyar Müslüman halkın yaşadığı adına İslam topraklarında zulüm giderek şiddetini artırıyor. Dünya'nın her yerinde Müslüman halk bütün çareleri devleti yönetenlerden bekliyor. Her şey devlet yapsın istiyor. Bu Allah’ın emri değil ki, Allah herkese akıl fikir vermiş. Onu kullanın ey kullanım demiş. İnsanları doğru yola yöneltmek için peygamberler göndermiş, 4 kutsal kitap indirmiş. Bu kutsal kitaplarda yaşam tarzının nasıl olacağını rehber olarak sunmuş. Kitap indirilen kavimlerden biri de Yahudiler.

Peki Yahudiler kendilerine indirilen Tevrat’ın hükümlerine göre mi davranıyorlar, Yoksa Siyonist felsefeye göre mi? 1989 yılından bu yana, her yıl ramazan ayında kadir gecesi yaklaşınca yüreğimi! Mescidi Aksa daki katliamın açısı yakar kavurur. 7 Mayıs 2021 gecesi de yaşananları önce sosyal medya,ve sonrasında bazı haber kanallarından izleyince; geçmiş bir daha bir film şeridi gibi gözlerimin önünde canlandı.

“Zülüm insanları yakıp kavuruyor.”

Yaşlı bir bayanın acımasızca silahının tetiğine basan İsrail askerine ”Siz kimsiniz de bizi buradan uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz. Bizi engelleyemezsiniz. Komutanı Hz. Muhammed olan ümmet size boyun eğmez. Burası onun emanetidir. Aksa ağlıyor. Bizi savunacak Müslümanlar nerede” diyor. İşte tam da burası filmin koptuğu yer. Kadın kadrajdan çıkıyor. 

Sonra; 

Bir avuç kadın hep bir ağızdan şehadet getiriyor ve “ Kanımızla canımızla sena Fedayız ey Aksa “ diye haykırıyorlar.. Allah yardımcıları olsun. İsrail askerleri savaşacak direnecek tüm gençleri ve çocukları ya katletmiş, ya da hapishanelerde. Geriye sadece yaşlı kadınlar kalmış. Onlar da “ Kanımızla canımızla sana fedayız ey Aksa, biz seni koruyacağız” diye direniyor… Ortalık silah sesleriyle inliyor. Tepkilere baktım. Özellikle Yemen de Müslümanlara bomba yağdıran Suudi Arabistan Prensi’nin sesi çıkmıyor. Mısır televizyonlarında Sisi’nin tepkisini göremedim. İran’dan ses çıkmıyor. Libya da Hafter güçlerine savaş uçakları gönderen BEA şeyhinin sesi kesilmiş… 

Sanki hepsinin kıblesi ABD doları… 

1.5 milyar Müslümanın yaşam biçimini şekillendiren Amerikan dolarına göre değil, Allah’ın emirlerine göre şekillendirmeleri gerekmez miydi? İslam ülkelerini yönetenlerin bir kısmı, ABD ne derse; bir kısmı Rusya, bir kısmı Çin, bir kısmı da İngiltere, ya da AB ne derse ona göre politika belirliyor.

Peki 1.5 milyar Müslüman ne yapacak?

Bu gece duamız Dünya'da tüm zulüm gören Müslümanlar için.

Allah zalimlere fırsat vermesin…Amiin...