Yaramaz çocuk yetişkinlerin tanımı ile hareketli, söz dinlemeyen ve uslu durmayan çocukları ifade etmektedir. Uslu olmayan çocuk aslında o sırada ilgisini çeken başka bir şeyle uğraşmaktadır. Çocuk, merakını giderebilecek biçimde davranışlar sergiliyorsa bu güvende olduğunun işaretidir ve ebeveyn olarak bu güveni sağlayabilmek çocuk gelişimi için önem taşır.
Eğer çocuk kendini rahat hissetmezse ebeveynin yanından ayrılmaz ve her daim yaptıklarından öte bir davranış sergilemez. Bu da çocuk için ebeveyninin dikkat etmesi gereken önemli bir durumdur. Yaramazlık yapan çocuğun içinde bulunduğu durum onun sınırları belirleyemiyor oluşundan kaynaklıdır. Yani aslında yaramaz çocuk yoktur, sınırları öğretilmemiş çocuk vardır.
Peki çocuklar neden böyle davranırlar ?
Çocuğun kendini güvende hissetmesi ve nerede duracağını bilmesi, sınırlarını öğrenmesiyle ilgilidir.
Sınırlarını bilmeyen çocuk; öfke krizleri yaşar, söz dinlemez, hakaret eder, yalan söyler, başını sürekli derde sokar, uyum problemleri gösterir, usul âdâb bilmez, başına buyruk davranır, sürekli inatlaşır yani davranış problemleri gösterir.
Sınır, herşey demektir çünkü sınır, bir ihtiyaçtır. Duygusal ihtiyaçlarımızın dengesidir. Çok müsamaha göstermek ve çok baskı göstermek arasındaki belirgin çizgidir. Bu çizgide olan çocuk kendini, çevresini keşfeder ve olumlu benlik algısı oluşturur. 
Çocuklar sınırları bilmeden dünyaya gelir, sınırları öğretecek olan ebeveynlerdir. 
Uzman Klinik Psikolog Müjde Yahşi
Peki sınırları nasıl öğretebiliriz, bunun dengesi ne olmalıdır?
Çocuklar duygularını, davranış tepkileri ile yansıtır ve bu yolla iletişim kurarlar.
Mesela kendi oyuncağını vermeyen ağabey ya da abla karşısında küçük kardeş öfkelenebilir, ağlayabilir ve öfkesini çevresindeki oyuncaklara zarar vererek gösterebilir.
Bu durumda ağlayan çocuğa şöyle söyleyebiliriz: “Ağabeyin/ablan sana kendi oyuncağını vermediği için çok öfkelisin ve şu anda etrafındaki oyuncaklara zarar veriyorsun. Oyuncaklar yerlere fırlatmak için değil, onlarla oyun oynamak için var. Dilersen senin odana geçip hacıyatmazı ya da bir yastığı yumruklayarak öfkemizi atabiliriz.”
Bu konuşma tarzıyla öncelikle duygu ve davranış yansıtması yapmalıyız ve sonra sınır cümleleri kullanmalıyız ve hemen akabinde alternatif sunmalıyız.
Çocuğumuzun öfkesi hala yatışmıyorsa ve oyuncaklara zarar vermeye devam ediyorsa bu durumda: “Oyuncaklara zarar vermeye devam ettiğinde uzun bir süre oyuncak almamamı da seçmiş olursun” diyerek yanlış davranışın bedelini ödemesini öğreterek seçim hakkını çocuğa vermeliyiz.