Covid-19 pandemisinin küresel ekonomiye büyük bir darbe vurduğu şüphesiz. Ancak bu krizin de sonu gelecek. Küresel ekonomi, özellikle dijital teknolojiyle birlikte yaşanan dönüşümle yeni bir yapılanmaya gidiyor. Türkiye, bu dönüşümün gerisinde kalmamalı.

Geçtiğimiz aylarda Ekovitrin’de yayımlanan bir söyleşide Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede, bu dönüşümün altyapısını oluşturduklarını ayrıntılı bir şekilde anlatmıştı. Bilgi ve veri, küresel sermayenin en önemli kaynağı haline geliyor. Her birinin marka değeri Türkiye’nin neredeyse yıllık milli gelirine denk gelen Facebook, Google, Amazon, Ali Baba gibi dünya bilişim ve e-ticaret devleri, Covid-19 pandemisinin ardından dünyaya hükmedecek sistemin altyapısını da inşa ettiler.

Aşı çalışmaları da muhtemelen bu “Küresel Dijital Baronlara” hizmet sunacak olan bir yapılanmanın uzantısını oluşturuyor. Yapay zeka teknolojisine ve dijital dönüşüme ulaşmaya çalışan değil, önüne geçen, katma değeri yüksek ürünler üretip, bunların ihracatını gerçekleştiren bir ekonomi ve büyüme modeline geçiş yapmalıyız. İhracata odaklı büyüme modeline yapılan yatırımların ekonomiye geri dönüşü hızlı olmaktadır. Altyapı yatırımlarına evet ama, toprağa gömülen paraların ekonomiye geri dönüşü daha uzun süre alıyor.

Türkiye, yıllardan beri dış ticaret açığı veren bir ekonomiye sahip. 2020 Ocak-Ekim döneminde dış ticaret açığımız 40 milyar doların üzerine çıktı. Cari açık ise ilk 9 ayda 28 milyar dolar seviyesindeydi. 30 Haziran itibarıyla Türkiye’nin dış borç stoku 421,4 milyar dolar, net dış borç stoku 244,4 milyar dolar olarak hesaplandı. TCMB’nin istatistiklerine göre, rezervlerin toplam değeri 85 milyar dolar. Dolar rezervi ise 43,7 milyar seviyesinde. Toplam rezervler, Aralık 2019’da 106,3 milyar dolardı.

Aynı dönemde 81,2 milyar dolar rezervimiz vardı. TCMB’nin brüt döviz rezervleri 20 Kasım’da 3 milyar 337 milyon dolar artışla 43 milyar 711 milyon dolara çıktı. Brüt döviz rezervleri 13 Kasımda 40 milyar 374 milyon dolar seviyesindeydi. Ancak yaklaşık son bir yıllık tabloya bakıldığında döviz rezervlerinde 41 milyar dolarlık bir erime göze çarpıyor. 2019-2020 ihracat rakamlarına göz attığımızda ise şöyle bir tablo çıkıyor: 2019 yılı 1 Ocak-31 Ekim dönemi 10 aylık ihracat toplamı 149,2 milyar dolardı. 2020 yılının aynı döneminde toplam ihracat 135,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2019 yılında toplam 180,2 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. 2020 yılı sonunda bu rakamın 167,2 milyar dolar olarak gerçekleşmesi hedefleniyor.

Dünya mal ihracatı toplamı 18 trilyon 350 milyar dolar. Türkiye’nin bu yıl sonu itibariyle hedeflediği rakam 167,2 milyar dolar olduğu hesap edilirse, ülkemizin dünya toplam mal ihracatından aldığı pay yüzde 0,91. Yüzde 1 bile değil. Türkiye’nin, dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefini gerçeğe dönüştürebilmesi için dünya toplam ihracatındaki payını yükseltmesi gerekiyor.

EKONOMİDE ÇIKIŞ İHRACATLA OLUR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mart 2003’de ilk defa Başbakan olduğu ve 59. AK Parti Hükümetini kurduğunda Kürşad Tüzmen, Dış Ticaret ve Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevine getirilmişti. Tüzmen, aynı görevi 60. Hükümet döneminde de sürdürdü. Türkiye’nin dış ticaret politikasının şekillenmesinde ve ihracatın artışında önemli rolü olan Kürşad Tüzmen, hiç unutmuyorum bir görüşmemizde; “Bakanlık yaptığım dönemde hükümet olarak ihracata dayalı bir büyüme modelini benimsemiş ve 2023 yılı için 500 milyar dolar ihracat hedefini ortaya koymuştuk. Bu gerçekçi ve erişilebilir bir hedefti” demişti. Kürşad Tüzmen, 500 milyar dolarlık hedefin bugün 250 milyar dolara çekilerek yarıya indirildiğini de ifade ediyor. Kürşad Tüzmen’e göre, Türkiye’nin 500 milyar doları yakalayacak, hatta geçecek potansiyeli mevcuttu, ancak fırsat kaçırıldı. Kürşad Tüzmen’in şu sözlerinin altını çizmek gerekiyor: “Bugün aslında ihracat artışı için ideal bir döviz kuru sözkonusu. Ekonomide kısır döngüden çıkışımız ihracat sayesinde olur, başka türlü olmaz. KOBİ’lere sonuna kadar destek vermek çok önemli.” İhracatın kitabını yazacak kadar tecrübeye sahip olan bir bürokrat, siyaset ve devlet adamı olan Kürşad Tüzmen’in sözlerine tamamen katılıyorum. Türk ekonomisinin, Türkiye’nin büyümesi yeni bir ruhla ve inançla ihracat seferberliği yaparak gerçekleşecektir. Kürşad Tüzmen’in dediği gibi, fırsat kaçırılmış olabilir, ancak bu fırsatı yeniden yakalamak mümkün. Dünyadaki bütün güçlü ekonomiler ihracatla büyüdüler. Türkiye olarak biz de buna odaklanmalıyız.

MURTAZA KARANFİL: “TİCARİ BAŞARI YETERLİ DEĞİL, GÖNÜL BAĞI DA KURMALI”

Karanfil Group Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda DEİK Türkiye-Libya İş Konseyi Başkanı olan Murtaza Karanfil ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Aralık sayımıza kapak konusu olan bu özel röportajda başarılı işadamının yaptığı açıklamaların altını çizmek gerekiyor. Murtaza Karanfil, küresel ekonomiyi tehdit eden pandemi krizine rağmen, yatırıma ve ihracata hız kesmeden devam ettiklerini belirtiyor.

Libya, Cezayir ve Ortadoğu ülkelerine ihracat yapan Karanfil Group Yönetim Kurulu Başkanı Murtaza Karanfil, 2021 yılı itibariyle ihracatlarını yüzde 50 oranında artırarak 100 milyon doların üstüne çıkarmayı hedeflediklerini söylüyor. Murtaza Karanfil, ihracatta yakaladıkları başarının altında yatan ticari sırrı ise şöyle açıklıyor: “Karanfil Group, kurulduğu günden bu yana ticaret yaptığı Libya’nın kültürü ve sosyolojik yapısını iyi analiz etti. Bunun sonucunda da Libya’da sadece ticari başarı elde etmedik, bir gönül bağı da kurduk. Libya ile yürüttüğümüz ticari faaliyetler sonucu bugün ihracat sıralamasında üst sıralara çıkmış durumdayız.” Sayın Murtaza Karanfil’i ve Karanfil Group’u tebrik ediyorum.

Türkiye’nin ihracatta elde edeceği başarıda, Murtaza Karanfil’in de dediği gibi ticaret yaptığımız ülkelerle yalnızca ekonomi köprüleri değil, aynı zamanda bir gönül bağı da kurmak gerekiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dış ticaretteki vizyonunun da bu olduğunu düşünüyorum. Aralık ayı ile birlikte bir yılın sonuna geldik. Covid-19’un yol açtığı küresel kriz umarız 2021 yılında son bulur. Huzurlu ve sağlıklı günler dileğiyle…