Değişen dünya düzeninde ayakta kalabilmek için her geçen gün yeni trendler ortaya çıkıyor. Bunlardan biri de koçluk. Uzun yıllardır özellikle gelişmiş ülkelerde ve hemen hemen her alanda uygulanan koçluğun ülkemizde yer bulması yakın bir zamana rastlıyor. Türkiye’de uygulama alanına hem geç giren hem de sadece yönetim kademelerinde veya sınırlı, özel alanlarda uygulanan koçluk tam anlamıyla hak ettiği değere ulaşamadı. Peki, nedir koçluk? Sade bir anlatımla “bir yerden, başka bir yere ulaşabilmek için doğru seçeneklerin bulunmasını sağlayan” kişiye koç, yapılan bu eğitime ya da faaliyete ise koçluk denir. Yol gösterici olarak ifade edilen koç, alanında tecrübeli ve gerekli donanıma sahip olmalı. Aksi halde koçluk yapılan kişi gerekli faydayı sağlayamaz. Koçluk, işi yapma değil; bilgisini, tecrübesini paylaşarak ve doğru sorular sorarak koçluk alan kişinin hedefine en kısa sürede ve en iyi şekilde ulaşması için gerekli yolları keşfetmesini öğretmek. Sorun üreten veya o anda sorunlarla meşgul bir beyin doğru seçenekleri göremediğinden dolayı yanlış kararlar alınmakta ya da en verimli kararlar alınamıyor. Bunun sonucunda ise yaşamın her alanında performans kayıpları yaşanıyor. İşte koçluk; yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmayan, çeşitli nedenlerden dolayı en etkili yolu göremeyen kişilerin gelecek görüntüsünün menzilini uzatıyor. Tıpkı gece karanlığında araba kullanırken kısa farlarla gitmek yerine uzun farlarla gitmek gibi. Hatta farlar hiç çalışmıyor ve mutlaka gitmeniz gerekiyor ise yavaş yavaş, usul usul gidersiniz. Kısa farlarla ortalama bir hızda ve biraz daha güvenli ama hala tedirgin bir yolculuk yaparsınız. Çünkü ansızın önünüze ne çıkacağını kestirmeniz mümkün değil. Fakat uzun farlarla gittiğiniz zaman daha hızlı ve daha güvenli yol alabilirsiniz.

Önünüze hangi engel çıkıyor ise önceden gerekli tedbirleri alma şansınız vardır, tabi uyuyarak araç kullanmıyorsanız! Görüldüğü üzere koçluk, kişileri hedeflerine en iyi ve en kısa sürede ulaştırmak. Ama asla şoförlük yapmak değil. Şoförlüğü yine koçluk alan kişi yapar, en önemli tüyoları koç sayesinde sorgulayarak, uygulayarak öğrenme süreci gerçekleşir. Başka bir ifade ile koçluk, kaza yapılma ihtimali yüksek durumları şoförün keşfetmesini ve buna göre en doğru kararları almasına yardımcı olmak. Bir nevi tecrübelerin bireyden bireye, nesilden nesile aktarılması olarak da değerlendirilen koçluk; kişinin, kurumun ve ülkenin verimliliğine olumlu katkılar sunuyor. Dolayısıyla eğer bir ülke olarak güçlü olmak istiyorsanız, bir işletme olarak rekabet eden değil rekabet üstü olmak istiyorsanız, birey olarak iş arayan değil, aranan ya da iş kuran olmak istiyorsanız koçluğu ön sıralara almanız önemli ve hayatınızın vazgeçilmezi yapmanız çeşitli yararlar sağlayacak.

Toplum olarak koç nedir, koçluk nedir hala yeterli düzeyde bilinmiyor. Bilenlerde ne kadar doğru biliyor, ne kadar doğru algılıyor? Nasıl ki sosyal medyayı bile asli amaçları dışında kullanarak diğer dünya ülkelerine göre hızlı bir sürede tüketmiş isek, korkarım ki koçluğu da tam olarak anlayamadan tüketmiş olacağız. Merdiven altı diye tabir edilen, sadece birkaç seminer ya da konferansa katılmış olan kişiler tarafından yapılan koçluk eğitimleri “yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder” sözünü hatırlatıyor. Mantar gibi kontrolsüz bir şekilde, her köşe başında koçluk hizmeti adı altında eğitim verenler önlemez ise eğer, ülkemizde koçluk daha doğmadan kürtaj olmak zorunda kalacak. Bunun bedelini ise ülke olarak tepeden tırnağa hepimiz ödemek zorunda kalacağız. O yüzden yaşam kalitesine bu kadar katma değeri olan, kişisel gelişim sağlayan bir sistem sağlıklı bir şekilde doğmalı ve büyümeli. Daha müreffeh bir hayat herkesin isteği, beklentisi. Bunun birçok reçetesi olmasına karşın, en etkili antibiyotik olarak ifade edebileceğimiz ise koçluk. Her bireyin koçluk eğitimi alması ve başkalarına da -gerekli donanıma sahip kişilerin- koçluk yapması toplumsal refahın artmasına topyekün katkı sağlayacak.