Pandemi döneminde dünyanın
eve kapanmasıyla birlikte başta
sağlık olmak üzere, gıda ve
lojistik sektörleri bir hayli önem
kazandı. Evinden çıkamayan insanlar, ihtiyaçlarını
internet üzerinden sağlamaya
çalıştılar.Her kriz kendi fırsatlarıyla
beraber gelir. Dünyada eşi görülmemiş
pandeminin, ekonomik boyutlarının yanı
sıra, tüketim alışkanlıkları, ihtiyaç hiyerarşisi
üzerinde de değişim baskısı yaptığını
görmek gerekir. Bu süreci aslında
hem ulusal, hem de uluslararası düzeyde
değerlendirmek gerekir.
“Tedarik Zinciri Paradigması” diye tanımlayacağım
bu zincirin her bir halkasının,
paydaşlık değer önermesiyle, tüm
bileşenlerinin eş güdümlü değişimine ihtiyaç
vardır. Tedarik zinciri oyuncularının,
şirket bazında değişimlerinin yanı
sıra, kurumsal/sektörel bazda da değişmesi
için, bütün tarafların, tek bir amaç
etrafında toplanması zaruridir.
Konunun uluslararası boyutuna bakarsak,
Çin, Rusya, ABD, AB arasında
devam eden küresel ticaret savaşları,
pandemi sonrasında, çok daha fazla keskinleşecek
ve özellikle de ABD-Çin arasında
“ticaretin 3. Dünya savaşı” daha
şiddetli yaşanacaktır. Pandeminin
ABD’de yarattığı travma, bu savaşın sebeplerini
hızlandıracaktır. Küresel boyutta
ticari kartların yeniden dağıtılacağı
aşikârdır. G20 Zirvesi’nin ilk liderler toplantısında,
pandemi ve sonrasında dünya
ticareti derinlemesine ele alınacak ve
ürün güvenliği ve üretim güvenliği ile ihracat
ve ithalat güvenliği ve garantileri,
tekrar gözden geçirilecektir. Özellikle
Milletlerarası Ticaret Odası, pandemi
döneminde yaşanan mallara el konulması
veya yüksek fiyat verilerek satış yönünün
değiştirilmesi olaylarının bir daha
yaşanmaması için, yaptırımlar içeren bir
düzenleme yapacaktır. Yapmalıdır da.
Türkiye pandemi sırasında, başta sağlık
sektörü olmak üzere, lojistik, gıda, perakende
gibi sektörlerde başarılı bir sınav
verdi. Pandemi sonrasında avantajlı
duruma geçti. Türkiye, jeoekonomik ve
jeostratejik konumunu doğru değerlendirirse,
dünyada söz sahibi olabilir. Zira
ülkeler arasında güven sorunu oluşması
ve acil müdahalede geç kalınması, Türkiye’yi
tedarik zincirinde ön plana çıkartabilir.
Şunu söylemek gerekir ki dünyada
arz sağlayan ülke olan Çin bir süre, devre
dışı kalacaktır. Bu boşluğu da küresel
ekonominin oyuncularından olan Türkiye
doldurmalıdır. Uluslararası Satınalma
ve Tedarik Yönetimi Federasyonu
(IFPSM) Üst Yöneticisi (CEO) Markku Ilmari
Ossian Henttinen; “Türkiye’nin ulaşım
akışlarının ortasında iyi ve özgün bir
konuma sahip, bu konum, Türkiye’deki
tedarikçilerin tedarik zinciri alanına önderlik
edebilmesi için doğal, devasa bir
potansiyel sunuyor.” Demesi de buna en
güzel işarettir.
Klasik Tedarik Zinciri deyince; Üretici-
Toptancı/Perakendeci-Müşteri bileşenleri
akla gelir. Bu üçlünün birbirleriyle
etkileşimde ise bilgi akşı ve malzeme/
ürün akışı (taşıma/lojistik) çok etkindir.
Bu korelasyondan birinde akış sekteye
uğrarsa, sistemde arızalar ve gecikmeler
kaçınılmazdır.
Bugün klasik tedarik zincirinden modern
tedarik zincirine evrilmek gerekiyor.
Bunun yeni adına; “Teknoloji Odaklı
Tedarik Zinciri Ekosistemi (TOTZE)” diyebiliriz.
Yeni sürecin tanımını ise şu şekilde
yapabiliriz: “Üretici-Perakendeci-
Teknolojik Güvenlik/Risk Analizi-İnsan
Kaynakları-Müşteri” şeklindedir. Güvenlikten
kasıt ise; ürün, müşteri bilgileri, şirket
marka güvenliğidir.
Rekabete açık, kaliteli ürün üretimi
zaten tedarik zincirinin olmazsa olmazıdır.
Müşteri ise Arz-Talep dengesinin en
önemli varlığıdır. Alıcı-Satıcı arasında, tedarik
zincirinin kesintisiz oluşması için,
yüksek teknoloji kullanılması, yapay zekalar
ile inovasyonun birlikte harmanlanması
gerekir. İnsan kaynaklarının kişisel
ve kurumsal eğitimlerinin yanı sıra,
teknolojik eğitimden de geçmesi gerekir.
Lojistik ise tedarik ekosisteminin en
önemli halkalarından biridir ve bu alanda
insan kaynaklarının eğitimi, kalitesi
ve zaman planlaması çok daha önemli
ve değerlidir.
Ezberler bozuldu. Dünya yeni normali
tanımlamaya çalışıyor ve bu yeni normale
nasıl uyumlaşacağının algoritmalarını
hazırlıyor. Öncelik, tarım, sağlık,
gıda, enerji, perakende ve tedarik zinciri.
Çünkü farklı formlarda da olsa pandemi
önümüzdeki yıllarda devam edecek. Risk
analizi penceresinden bakarsak, dünya
ticareti, ülkelerin kendilerine yetmesi, ihracat-
ithalat döngüsünün tanımı ile birlikte
kriz yönetiminde pragmatik olma
zamanıdır.