2050 yılına kadar, dünya nüfusunun yüzde 30 artması ve insanların yüzde 60’ının şehirlerde yaşaması öngörülüyor. Bir yandan demografik yaş ortalaması yükselirken, diğer yandan da kutuplar erimeye devam ediyor. Global boyuta sahip ‘iklim için okul grevi’ (İngilizce: ‘Fridays for Future’) hareketi, çevre kirliliğinin iyice hızlandırdığı, iklim değişikliğinin durmaksızın ilerlediğini gözler önüne seriyor. Kentsel yaşam alanlarımız, küresel enerji tüketiminin yüzde 70’inden ve toplam global emisyonların yüzde 75’inden sorumlu. Bu ve diğer birçok metropol hayat sorunlarını, yakın gelecekte, ‘akıllı şehirler’ (İngilizce: ‘smart cities’) tarafından çözülmesi ümit ediliyor.

BİR ŞEHRİN ‘AKILLANMASI’

Akıllı bir şehirde, enerji, mobilite, kentsel planlama, mahalli yönetim ve iletişim alanlarındaki modern teknolojik ögeler, popülasyonun yaşam kalitesini artıracak şekilde birbiriyle bağlantılıdır. Bunun arkasında sürdürülebilirlik ilkesi vardır. Şehir, yüksek seviye dijitalleşmeden dolayı sosyal, ekonomik ve (her şeyden önce) ekolojik olarak faydalanır. Bu hedefe, büyük bir şehirdeki günlük, nispeten manuel, rutin işlemlerin ve koşulların yerini otomatik, elektronik ve koordineli süreçler aldığında ulaşılır. Büyük resme bakıldığında, “akıllı şehir” tüm bileşen ve bireyleriyle beraber, tabiri caizse, “nesnelerin internetinin” (İngilizce: “Internet of Things”, IoT) bir parçası haline gelir.

‘AKILLI ŞEHRİN’ ÖZELLİKLERİ

Akıllı bir şehir: sürdürülebilir, kaynak tasarruflu ve özel güvenlik önlemleri sayesinde daha yüksek bir yaşam kalitesi sunar. Her şeyden önce, kamu güvenliğine yönelik zeki çözümler, akıllı bir şehirde anahtar bir rol oynar. Suç oranındaki etkin azalma, her şehirde, sakinleri için konfor faktörünü artırır. Sürücüleri boş park yerleri konusunda bilgilendiren akıllı park çözümlerine ek olarak, akıllı aydınlatma sistemleri de yine dijital şehirlerin özelliklerindendir. Bu doğrultuda, örneğin aydınlatma koşulları ve yoğunluğuyla alakalı bilgiler, sensörler aracılığıyla kaydedilir. “Bulut” (Ingilizce: “cloud”) bazlı analitik sistemler tarafından kıyaslanır ve değerlendirilir. Bu şekilde, şehir aydınlatması mevsim veya güneş ışığı gibi dış etkenlere göre optimal bir şekilde ayarlanır. Sonucunda, enerji tüketimi ve maliyeti azalır. Hava kirliliğinin takibi ve bağlantılı geliştirilen optimizasyon önlemleri gibi, akıllı atık (çöp) toplama faaliyetleri de şehirlerde sürdürülebilirlik faktörünü artıran bazı diğer faktörler. Kalıpsal bir tarif ve yapıya sahip, standart “akıllı şehir” konsepti yok kesinlikle. Konu alanı kapsamlı, karmaşık ve çok sayıda aktöre sahip olduğundan, gelecekteki kentsel planlama için bir master planının olması maalesef imkânsız. Yine de son yıllarda literatüre giren tanımlamalardan ve birçok metropolde hayata geçirilen projelerden yola çıkarak, bazı karakteristik rol modele sahip tarifler sunmak istiyorum:

  • Şehir sakinlerinin artık kendi araçları yok. Toplum “araçları ortak kullanmayı” yani paylaşmayı benimsemiş durumda. Sipariş işlemi için, kullanıcıya akıllı yazılımlar (uygulamalar) sunan “robot taksiler” (otonom sürüş) yolcuları A’dan B’ye güvenli bir şekilde taşımakta. Otonom araçlar, trafik bilgilerini kendi aralarında internet vasıtasıyla paylaşır ve trafik yoğunluğuna göre, rotalarını bağımsız (özerk) olarak optimize eder.
  • Çöp kamyonları artık eskisi gibi planladıkları rotaları ezbere ve körü körüne takip etmek yerine, otonom sürüş kabiliyetine sahip araçlar, sırf çöpün gerçekten boşaltılması gereken yerlere gider. Akıllı çöp kutu ve konteynerleri, sahip oldukları sensörler sayesinde doluluk oranları hakkındaki bilgiyi, atık toplamadan sorumlu şirketin merkezi sistemine iletir. Böylece, şirket filosu sırf “nokta atışlar” yapar.
  • Bina kapıları ne zaman otomatik açılması gerekiyor? Klimalı soğutma sistemine gerçekten ihtiyaç var mı? Su anda hangi su boruları arızalı? …Geleceğin “ağ bağlantılı” akıllı binaları tüm bunları ve daha fazlasını biliyor. Bu tür modern yapılar, akıllı şehirlerin önemli bir parçası. Akıllı evler, kaynakların daha ekonomik ve amaca yönelik etkin kullanılmasını sağlıyor. Birbirleriyle bağlantılı ve kendi aralarında veri alışverişi olması, kolektif açıdan tüm sokak, mahalle ve semte fayda sağlıyor.

HANGİ KENTSEL ALANLAR ‘AKILLI’ OLMALI?

Dijitalleştirilebilen her şey dijitalleştirilmeli! Internet ağına dahil edilebilecek her nesne, dahil edilmeli. Sözkonusu dönüşüm, kentsel yaşamın ve sosyal altyapıların birçok yönünü etkiler. Bunlar:

  • Akıllı Mobilite: Akıllı şehirlerdeki birçok yenilikçi teknoloji, akıllı mobilitenin hayata geçmesini destekliyor. Dijital çözümler sunan yerel toplu taşıma, araç paylaşım platformları ve gelişmiş bir altyapı, şehir trafiğini baştan aşağı değiştirir.
  • Akıllı Araç Parkları: Almanya’nın Münih şehrinde yaşayan insanların yılda ortalama 2,5 günü araçlarına park yeri aramakla geçiyor! …Dijital park sistemleri, park yeri aramayı basitleştirmeye yardımcı olmakta. Boş park yerleri IoT sensörleri aracılığıyla tespit edilir ve gerçek zamanlı olarak kullanıcıya (sürücüye) iletilir. Akıllı park uygulamaları ile kullanıcılar, otopark yerlerini önceden rezerve edebilir ve park süresini çevrimiçi (online) uzatabilirler.
  • Akıllı Atık Yönetimi: Üst bölümde de izah ettiğim üzere, dijitalleşme aynı zamanda kentlerin çöp toplama faaliyetini de optimize etmekte. Özel dar bant IoT sensörleri sayesinde çöp kutuları akıllı hale gelir ve dolum seviyelerini gerçek zamanlı olarak merkezi işletim sistemine iletir. Bu da çöp kutularının taşmasını ve araçların “boş sefer” yapmasını önler.
  • Akıllı Binalar: Ağa (internete) bağlı binalar, özellikle sakinleri için güvenli, enerji açısından verimli ve konforludur. Kullanıcı davranışını kaydeden akıllı IoT sensörleri sayesinde ışık ve oda sıcaklığı hedef kitleye ve çevre koşullarına göre uyarlanabilir. Örneğin, internet ağına dahil tehlikeli elektrikli cihazlar, küçük çocuklar evin belirli bir odasına girer girmez, gerçek zamanlı olarak devre dışı bırakılabilir.
  • Akıllı Güvenlik: Modern bir akıllı şehirde sokak lambaları da güvenliğe katkı yapar. Sadece yoldan geçenlere bir WiFi erişim noktası sunmakla kalmaz, aynı zamanda polisi aramak için bir acil durum düğmesine de sahip olabilirler. Kamusal alanlar, sokak lambalarına entegre edilmiş kameralar kullanılarak izlenebilir.

‘AKILLI ŞEHİRLERİN’ AVANTAJLARI

1. Kaynakların verimli kullanımı: Akıllı şehirleri daha sürdürülebilir hale getirerek kaynak kullanımını azaltabiliriz. Bu şekilde şehirler çevre dostu olur, doğanın korunmasına katkıda bulunabilirler.

2. Artan yaşam kalitesi: Akıllı şehirler gelecek odaklıdır ve yükselttiği toplumsal güvenlik ile karakterize edilir. Polis gibi acil ve ilk yârdim servisleri, şehrin genel durumunu çok daha iyi gözlemler ve daha etkin değerlendirme (aksiyon) imkânına sahip olurlar.

3. Ekonomik büyüme: Akıllı ve geleceğe yönelik şehirler, şirket yatırımları açısından bir cazibe merkezi haline dönüşür. Bunun sonucunda, belediyenin vergi gelirleri ve kentin istihdamı artar.

4. Akıllı mobilite konseptleri: Akıllı park çözümleri, bağlantılı araçlar ve diğer ağ bağlantılı mobilite bileşenleri (örneğin trafik ışıkları), şehir trafiğinin akışını ve yolculuk konforunu artırır.

AKILLI ŞEHİR ‘ZORLUKLARI’

Gerekli kentsel dönüşüm şüphesiz uzun bir süreç. Halihazırda akıllı şehirlere öncülük eden metropol rol modeller olsa da, çoğunluk halen kentsel ihtiyaçları karşılayabilecek dönüştürücü, entegre çözümleri hayata geçirmekte zorluklarla karşı karşıya. Akıllı şehir teknolojilerini uygularken, kente ve bölgeye has sorunlar ortaya çıkabilir, ancak söz konusu çözümlerin entegre aşamasında temel olarak üç büyük zorluktan bahsedebiliriz: Finansman, insan ve veri.

FİNANSMAN

Finansman zorluğunu hem izah etmek hem de anlamak çok basit. İster akıllı sokak aydınlatması ister otomatik nesne tanıma uygulamaları, trafik izleme sistemleri veya benzeri yazılımlar, bu çözümler her zaman maliyetlidir. Normal şartlar altında zaten kısıtlı bütçelerle boğuşan belediyelerin bu derdi üzerine, “Koronavirüs” salgın süreci, tuz biber oldu resmen.

BİREYLER

Denklemin “insan” kısmı, farklı kuruluşların (ister özel ister kamusal), vatandaşların yararına yeniveya daha entegre hizmetler oluşturmak için birlikte çalıştığında, sürekli ön plana çıkmakta. Bu tür çalışmaların olmazsa olmazı, klişe sorunu daima genel proje sorumluluğudur. Kamu idareleri genellikle akıllı şehir teknolojilerini erken bir aşamada tanıtma konusunda daha çekimser ve isteksizdirler. Olası olumsuz bir sonuç, prestij ve dolayısıyla oy kaybını beraberinde getirir. Özel sektör şirketler ise, bu tür çalışmalarda ekseriyetle daha cesaretli oldukları bilinir…Hayatın birçok alanında olduğu gibi, en geç başarılı bir prototip veya projenin sahiplenmesi hususunda “ortak” birimler arasındaki fikir ayrılıklarına sıkça rastlanır.

VERİLER

Veriler söz konusu olduğunda, bunları paylaşmak ve çeşitli birim sistemlerine entegre etmek kritik önem taşır. Birçok ortaklaşa yürütülen proje, paydaş teknolojilerin farklı sistemlerden gelen verileri entegre edemediği için olumsuz sonuçlanmakta. Kuruluşlar arası veri entegrasyonu sorunu aşılsa dahi, bu seferde organizasyonlar arasında veri paylaşımı konusunda fikir ayrılıkları boy gösterir. Doğal olarak firma ve kuruluşlar, verilerinin ne zaman ve nasıl paylaşıldığı ve bunlara kimlerin erişim hakki olduğu konusunda tam kontrole sahip olmak istiyorlar.

‘AKILLI ŞEHİR’ ÖRNEKLERİ

Kentsel sorunlarına akıllı çözümler bulmaya çalışan, dünyadaki bazı yenilikçi şehirlerden örnekler paylaşmak istiyorum:

AMSTERDAM

Amsterdam da yıllardır akıllı bir şehre doğru dönüşme gayretinde. 2016 yılında bu çaba mükâfatlandırıldı ve şehir “İnovasyon Başkenti Ödülüne“ layık görüldü. Belediye yönetimi, nüfusunu yeni projelerin geliştirilmesine başarılı bir şekilde dahil ediyor. Örneğin, “Amsterdam Akıllı Vatandaşlar Laboratuvarı” (Ingilizce: “Amsterdam Smart Citizens Lab”) bilim insanları, sıradan vatandaşlar ve tasarımcılar için bir platform olarak oluşturuldu. Mevzubahis özgün çalışma gurubunda, “tabandan yukarıya ilkesi” (Ingilizce: “bottom-up”) doğrultusunda yaşam standardını yükseltebilecek fikirler geliştirilmekte. Amsterdam’da şehir trafiği koordinasyonu, 2.400 araç detektör istasyonu ve 140 kameranın yardımıyla, neredeyse otonom olarak çalışan, kendi kendini düzenleyebilen bir sistemle gerçekleşmekte. Sistem ayrıca, örneğin çok katlı kamusal otoparklarda, park yerlerinin rezervasyonunu da yönetmekte. Şehir tarafından derlenen tüm verilere bir portal üzerinden ulaşmak mümkün. Söz konusu bilgi portalı, 32 şehir idaresinden, 12.000 güncel açık kaynak veri setine sahip.

SEUL

Kore’nin başkenti Seul, sokaklara bataryalı otobüsler için endüksiyon halkaları kuran dünyadaki ilk şehirlerden biri. Bu sayede araçlar seyir halindeyken şarj edilebiliyor. 2012’den beri, bireysel idari departmanlar arasındaki iş birliğini basitleştirmeyi ve aynı zamanda vatandaşların hassas kişisel verilerini korumayı amaçlayan bir “Şeffaf Devlet Yönergesi” mevcut. Vatandaşlara, yetkililerle doğrudan iletişime geçmek için dijital bir platform sunulmakta. İletişimin diğer yönünde ise, belediye yöneticileri yine aynı platform vasıtasıyla, şehir sakinlerine yeni projelerinin tanıtımını yapabilmekte. Şehrin her metro istasyonunda rastlana bilinen “sanal dükkanlar” zaten uzun yıllardan beri çok başarılı bir şekilde yaygınlaşmış durumda. Böylece zaman sıkıntısı çeken Koreliler, akıllı telefonlarını kullanarak, akşam yemeklerini sanal restoranlardan sipariş edip, menülerini evlerine ya da alternatif bir teslim alma istasyonuna yönlendirebilmekte.

YINCHUAN

Çinli yöneticilerde akıllı şehirler konusunda oldukça aktif. Yaklaşık 200 proje arasında, özellikle bir şehrin yaratıcı projeleri göze batmakta: Yinchuan! Yaklaşık 2 milyona yakın bir nüfusa sahip olan şehir, şimdiden çok sayıda yenilikçi projeyi hayata geçirmiş durumda. Bunlardan biri, otobüste nakitsiz ödeme işlemi. Araçlara entegre edilmiş kameralar, yolcunun yüzünü saliseler içinde tanımakta ve bilet ücretini otomatikman banka hesabından kesmekte. Sonuç itibariyle, otobüse biniş süreleri önemli ölçüde hızlı gerçekleşmekte. Başka bir örnekte ise: Akıllı telefonunuzu kullanarak sipariş ettiğiniz yiyeceğinizin eve teslimatını beklemenize gerek kalmıyor. Siparişinizi şehrin dört bir yanına yayılmış, çok sayıdaki, soğuk hava depolarından birinden kolayca teslim alabilmeniz mümkün. Yinchuan’ın başarısı, nüfus, binalar, altyapı ve ekonomi hakkında mekânsal ve coğrafi bilgileri kaydedip, yönettiği devasa bir veri tabanına dayanmakta. Bağlantılı diğer bir uygulama veri tabanı ise ayrıca trafik ve ulaşım, eğitim kurumları ve belediye kamu hizmeti hakkındaki enformasyonları içermekte. Her iki veri tabanı birlikte, belediye idarecilerinin kararlarının temelini oluşturmakta ve dolayısıyla vatandaşlara etkin hizmet sağlanmasına vesile olmakta.

SİNGAPUR: DÜNYANIN EN AKILLI ŞEHİRLERİNDEN BİRİ

720 kilometrekarelik bir alanda, 5,8 milyonluk popülasyonuyla Singapur, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri konumunda. Bu durum hükümet açısından bir takım zorlukları beraberinde getiriyor. Singapur, etkili toplumsal yaşamı sağlamak adına, akıllı teknolojilere ciddi yatırımlar yapmakta. Örneğin, şehir geneline yayılan bir sensor ağı olan “Singapur Akıllı Ulusal Vizyon Çerçevesi”, toplanan trafik verilerini (yayalar, ulaşım araçları vb.) analiz edip değerlendirerek, kent-devlette daha iyi bir trafik akışı sağlıyor. Söz konusu ağın açık kaynak ilkesi sayesinde, Ulusal Araştırma Vakfı’nın sanal Singapur’un üç boyutlu dinamik şehir modelini inşa ettiği işbirlikçi veri platformu da dahil olmak üzere, tüm veriler hem özel kişiler hem de şirketler tarafından kullanılması serbest. Şirketler, bu pratik modeli kullanarak, uygulamaya (su yönetim sistemleri, akıllı bina hizmetleri veya izleme çözümleri) geçmeden önce teorik test imkânlarına sahip oluyorlar.

KOPENHAG: 2025’TE DÜNYANIN İLK KARBONNÖTR AKILLI ŞEHRİ

Danimarka için verimli, uygulaması kolay bir çevre politikası uzun süredir devlet gündeminin üst sıralarında yer almakta. Bu bağlamda yüksek bir motivasyona sahip olan başkent, son yıllarda “akıllı şehir” olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. İskandinav kenti, özenle inşa edilmiş ve doğru donanıma sahip bir altyapı mevcut olduğunda, alternatif mobilitenin ne kadar konforlu ve kullanıcı dostu olabileceğini kanıtlıyor. 2017 yılında “Incubator Copenhagen Solutions Lab’in” öncü izleme bilgi sistemleri uluslararası kamuoyunun dikkatini çekti ve çok sayıda ödüle layık görüldü. Hava kalitesinden, enerji tüketimine, atık yönetiminden, trafik, otopark, tüketici alışkanlıkları, bağlantılı binalar ve Kopenhag yaşamının çok daha fazla alanlarını, topyekûn veriye dönüştürebilmek mümkün. Bu bilgiler daha sonra kentsel yaşamın her alanında (özellikle mobilite) verimliliği artırabilmek için analiz edilebilir, ölçülebilir ve karşılaştırılabilir hale getiriliyor. Bu önlemler doğrultusunda, bisiklet sürücülerinin akıllı şehir Kopenhag’da dolaşmasını kolaylaştıran uygulamalarda geliştirildi. Örneğin, akıllı telefon ekranına bir bakışla, bir sonraki yeşil trafik ışığına kavuşmak için, ne kadar hızlı pedal çevirmeleri gerektiğini görebiliyorlar ve kullanıcı tavsiyelerine göre, optimize edilmiş rota önerileri elde edebiliyorlar. Trafik optimizasyonu için yenilikçi fikirlerle Kopenhag, CO2 emisyonlarını önemli ölçüde azaltmak ve hatta 2025 yılına kadar tamamen karbon nötr hale gelmek istiyor. Tüm dünyada gözlemlenebilen bu ve benzeri çalışmalar, akıllı şehirlerin sadece vatandaşlarının yaşam kalitesini artırma potansiyeline sahip olmadığını, aynı zamanda şehirlerin daha verimli ve sürdürülebilir hale gelmesine de önemli katkılarda bulunma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.

SON TOPLAM

“Akıllı şehirlere” hala uzun vadeli bir gelecek senaryosu gözüyle bakmak çok vahim bir yanlış olur. Bu oluşuma, ciddi zaman ve bütçe ayıran global büyükşehir sayısı her geçen gün artmakta. Aktardığım bazı projelerinde gösterdiği gibi, dijital “akıllı şehirler” pek yakın gelecekte “realite” haline dönüşeceği su götürmez bir gerçek. Dur durak bilmeksizin genişleyen internet “ağı”, insanların gelecekteki kentsel yaşamlarını kökten değiştirmekte. Artık altın değil, taşı-toprağı “dijital” olacak büyükşehirlerin!