İstanbul Sanayi Odası (İSO), küresel iklim değişikliği ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi sürdürülebilirlik çerçevesinde uluslararası ticarette yaşanan yeni sistemleri göz önünde bulundurarak belirlediği sürdürülebilirlik vizyonu kapsamında 10 sektör için hazırladığı yol haritalarını açıklamaya devam ediyor.

İSO'nun bünyesindeki 55 meslek komitesinin gruplandığı 10 ayrı sektör için küresel pazarda yüksek katma değer üretmek ve sürdürülebilirlik yetkinliklerini artırmak amacıyla hazırladığı rehberlerden ikincisi "gıda ürünleri sanayi" için oldu.

İSO Gıda Ürünleri Sanayi rehberi, gelecek dönem sürdürülebilirlik çalışmaları için sektöre özel yol gösterici öncelikleri ve takip göstergelerini sunmak amacıyla hazırlandı.

Rehberde, AB'ye yoğun bir şekilde ihracat yapan Türk gıda sektörünün Avrupa Yeşil Mutabakatı'nda belirtilen düzenlemelerin devreye girmesiyle çeşitli riskler ile karşı karşıya kalacağı, Komisyon’un Döngüsel Ekonomi Eylem Planı'nda açıkladığı gibi sera gazı emisyonlarının hesaplanmasını ve raporlanmasını talep ederek "karbon azaltımını doğrulanmış emisyon raporlarından kontrol edecek bir düzenleyici çerçeve" geliştireceği belirtildi.

Avrupa Yeşil Mutabakatı çağrısında yer alan "Tarladan Sofraya" stratejisinin gelecek 30 yıl içerisinde AB'nin tarım ve gıda stratejisinin temelini oluşturduğuna dikkati çekilen rehberde, gıda sektörünün buna şimdiden hazırlanması gerektiği vurgulandı. Bu doğrultuda dünya tarımsal üretim değerinin yaklaşık yüzde 5'ini üreterek 7. sırada, gıdaya yönelik tarımsal üretimde de 10. sırada yer alan Türkiye için AB tarafından belirlenen bu stratejinin büyük önem taşıdığı kaydedildi.

Rehberde, "Bu stratejinin temel hedeflerini ise AB gıda sisteminin çevresel ayak izini azaltmak, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı karşısında gıda güvenliğini sağlamak ve tarladan sofraya rekabetçi sürdürülebilirliğe ve yeni fırsatlardan yararlanmaya yönelik küresel bir geçişe öncülük etmek oluşturuyor." denildi.

Su kaynakları ile ilgili iklim riskini yönetmek önemli

İSO Gıda Ürünleri Sanayi rehberinde, gıda sektörünün sürdürülebilirlik öncelikleri arasında yer alan "çevre üzerindeki etkileri azaltmak" konusunda bazı bilgilere de yer verildi.

Buna göre, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine bakıldığında dünya nüfusunun 2050 itibarıyla 9,7 milyar olması beklenirken, gıda talebinin karşılanabilmesi için küresel gıda üretiminin yaklaşık yüzde 70 artması gerekiyor.

Dünyanın sınırlı kaynakları her geçen gün artan insan nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalırken, aşırı nüfus da yoksulluğu artırıyor. Ayrıca, iklim değişikliği sebebiyle tarımsal ürün deseninin değişme riski bulunuyor. Bu bakış açısı ile su kaynakları ve ham madde ile ilgili iklim risklerini yönetmek tarımsal üretim aşamasından itibaren ön plana çıkıyor.

Kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılmaması doğa üzerinde baskı, ekonomik faaliyetler üzerinde de tehdit oluşturuyor. Bu nedenle çevresel etkiyi en aza indirmek, yaşam kaynağı olan toprak, su ve biyoçeşitliliği korumak, enerji ve su verimliliğini artırmak, karbon salımlarını azaltmak ve sıfır atık hedefiyle faaliyet göstermek büyük önem taşıyor.

Çevresel öncelikler, hızla değişen yasal mevzuatlara, müşteri ve yatırımcı taleplerine uyum ve küresel rekabet gücü açısından da büyük önem taşıyor.

2019 yılında dünyada 2 milyar insanın güvenli, besleyici ve yeterli gıdaya sürekli olarak erişemediği tahmin ediliyor. Son trendler devam ederse açlıktan etkilenen insan sayısının 2030 yılına kadar 840 milyonu, yani dünya nüfusunun yüzde 9,8'ini aşması öngörülüyor. Diğer taraftan, yetişkin obezitesi 2012'de yüzde 11,8 iken, 2025 yılına kadar 2012 seviyesine göre yüzde 40 artması bekleniyor.
Bu kapsamda, paydaşlarla ortak hareket ederek sağlıklı ve besin değeri yüksek ürünler geliştirmek, iklim değişikliğine dayanıklı sürdürülebilir tarım uygulamalarını yaygınlaştırmak, sürdürülebilir ve yerel ham madde tedariki ile tarımsal uygulamalara odaklanmak, operasyonel mükemmellik, kalite, gıda güvenliği ve lojistik gibi alanlarda çevresel, sosyal ve etik koşulları takip etmek ve geliştirmek büyük önem taşıyor.

Yeşil Mutabakat'ta gıdanın satın alınabilirliği korunuyor

Avrupa Yeşil Mutabakatı'nda belirtilen stratejide, gıdanın satın alınabilirliği korunurken, tedarik zincirinde daha adil ve ekonomik getiriler üretilmesi hedefleniyor. Bu doğrultuda sürdürülebilir gıdanın aynı zamanda en uygun fiyatlı olmasını sağlamak adına AB tedarik zincirinin rekabet gücünü ve adil ticareti teşvik etmek ile yeni iş fırsatları yaratmak gibi dönüşüm amaçları belirlendi.

Çevresel stratejilerin yanı sıra gıda zincirini etkileyen sosyoekonomik faktörler Avrupa Sosyal Haklar Sütunu'nda yer alan temel ilkeler çerçevesinde uygulanacak. Ayrıca Avrupa Komisyonu, bir izleme çerçevesiyle birlikte sorumlu iş ve pazarlama uygulamaları için bir AB Davranış Kuralları geliştirecek ve kurallar ilgili tüm paydaşlarla birlikte oluşturulacak.

İSO'nun "gıda ürünleri sanayi" grubu rehberinde çalışma kapsamına dahil edilen meslek komitelerinde, hayvansal gıda ürünleri sanayi, bitkisel gıda ürünleri sanayi, kakaolu, şekerli ürünler ve içecekler sanayi, öğütülmüş tahıl ve unlu mamuller sanayi ile endüstriyel yemek sanayi bulunuyor.

Gıda ürünleri sanayi özelinde Avrupa Yeşil Mutakabatı’nda öne çıkan konular ise şöyle: "Herkes tarafından kolayca erişilebilen sağlıklı gıda, sürdürülebilir bir etiketleme çerçevesi, sürdürülebilir gıda sistemlerinde paketlemenin kritik önemi, tek kullanımlık plastiklerin azaltılması, yeşil badana (ürün, hizmet veya firmanın geneli için çevre dostu ya da sürdürülebilir olduğuna dair bir algı yaratmak amacıyla yürütülen ancak gerçeği yansıtmayan pazarlama faaliyetleri) yapılmaması, tüketicilere gıdanın kaynağı, besin değeri ve çevresel ayak izi hakkında dijital araçlar üzerinden bilgi verilmesi, pestisitlerin kullanım oranının 2030'a kadar yüzde 50 azaltılması ve gübre kullanımının yüzde 20 azaltılması, 2030’a kadar tarım arazilerinin en az yüzde 25'inin organik tarım yöntemleri kapsamında olması, gıda kaybı ve atıklarının azaltılması."