Bakliyat ürünleri, daha az suya ve gübreye ihtiyaç duyması, toprağı koruyarak verimliliğini artırması ve sağlıklı besin kaynağı olması nedeniyle tüm dünya tarafından ‘’geleceğin gıdası’’ olarak kabul ediliyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından 2016 yılında ilan edilen “10 Şubat Uluslararası Bakliyat Yılı” 2022 teması “Sürdürülebilir Bir Gelecek için Besleyici Tohumlar” olarak belirlendi.

Her yıl artan dünya nüfusunun ihtiyaç duyduğu gıda talebinin karşılanmasında baklagiller en önemli besin gruplarından biridir. Bakliyat ürünleri, daha az suya ve gübreye ihtiyaç duyması, toprağı koruyarak verimliliğini artırması ve sağlıklı besin kaynağı olması nedeniyle tüm dünya tarafından ‘’geleceğin gıdası’’ olarak kabul ediliyor. Ülkemiz mutfağının da vazgeçilmezi olan geleneksel besin kaynağı baklagiller binlerce yıldır yemek kültürümüzün büyük bir kısmını oluşturuyor. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendiren prebiyotik özellikleri sayesinde vücudun hastalıklara karşı etkin savunma sistemine destek olmaları nedeniyle de baklagiller pandemi sürecinde ayrı bir önem kazandı.

Küresel iklim değişikliği ve salgın sürecinde ön plana çıkan “gıda güvencesi ve beslenme güvenliğini” dikkate alarak bakliyat üretiminde sürdürülebilirliğin sağlanması önem arz etmektedir. Dünya genelinde yapılan araştırmalarda önümüzdeki süreçte kuraklık başta olmak üzere olumsuz iklim koşullarının devam edeceği öngörülmektedir. Bu nedenle çevreye duyarlı sürdürülebilir üretim modellerine yönelmeliyiz.

Bakliyat çevre açısından benzersiz çözümler üretir, toprağı korur. Karbon salınımını azaltıcı özelliği ile küresel ısınmaya karşı fayda sağlar. Ayrıca; havadaki azotun ve potasyumun toprağa aktarılması açısından ekolojik özelliklere sahiptir. Yetişirken toprağa nitrojen takviyesi yapar ve bu şekilde toprağın ömrünü uzatır.

TÜRKİYE BAKLİYATTA ÖNEMLİ AVANTAJA SAHİP

Türkiye, sahip olduğu bu potansiyeli değerlendirirse bakliyat ihracatında söz sahibi ülkeler arasında yer alabilir. 1990 yılında ülkemizin nüfusu 56 milyon 473 bin, 2021 yılında 84 milyon 680 bin. Nüfus artış oranı yüzde 50’dir. Nüfus arttıkça tarımsal ürün ve gıda ihtiyacı artmaktadır. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin 1990 yılında yaklaşık 20 milyon dekar kuru baklagil ekili alanı ve bu alandan elde edilen 2 milyon 12 bin ton düzeyinde üretim hacmi bulunuyordu. 1990 yılındaki ekim alanları 2021 yılına gelindiğinde yüzde 55 azalışla 9 milyon 123 bin dekarda kalmıştır. TÜİK 2022 1. tahminine göre baklagillerin üretim miktarının bir önceki yıla göre yüzde 25.5 artarak 1 milyon 322 bin ton olarak gerçekleşeceği öngörüldü. Ancak; 1990 yılına göre yüzde 34 daha düşük üretim öngörülmektedir.

Türkiye 1988 yılında toplam 1 milyon 40 bin ton mercimek ile dünya üretiminde ve ihracatında birinci sırada ve 1990 yılında 860 bin ton nohut üretimi ile de dünya nohut üretiminde Hindistan’dan sonra ikinci sırada yer almıştır. 1994 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi’nin yemeklik tane baklagilleri alım kapsamından çıkarması nedeniyle, başta mercimek ve nohut olmak üzere ekilişler azaldı. 2019 tarihinde Tarım ve Orman Bakanlığı‘nın baklagilleri “özel ürün” statüsünde değerlendirmesi neticesinde ekim alanlarımızda artış yaşanmaya başlandı. 1990 yılında 210 bin ton olan fasulye üretimi verilen desteklerle 2021 yılında yüzde 45 artışla 305 bin tona yükselmiştir. Fasulyede olduğu gibi o yılların üretim oranlarına ulaşacağımız kanaatindeyim. Bakliyat üretiminde hem iç tüketimi karşılamada hem dış ticarette istenilen konuma ulaşacak potansiyelimizin olduğuna inanıyorum.

2016’DAN İTİBAREN BAKLİYAT ÜRETİMİNDE VE TÜKETİMİNDE ARTIŞ

Dünya bakliyat üretiminin 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19 artarak 102 milyon ton seviyesine ulaştığı belirtilmektedir. Son bir yılda yıllık 7.7 kg olan kişi başı dünya bakliyat tüketimi yüzde 9 artarak 8.3 düzeyine çıkmıştır. TÜİK verilerine göre Türkiye’de kişi başına düşen bakliyat tüketimi 1995 yılında 20.1 kilogramdan 2021 yılında 14.5 kilograma gerilemiştir. Ülkemizde 1995 yılında kişi başına nohut tüketimi 8.2 kg iken 2021 yılında 5.1 kg, toplam mercimek tüketimi 7.8 kg iken 2021 yılında 5.7 kilograma düşmüştür. Kişi başına düşen kuru fasulye tüketimi 3.4 kilogramla değişmemiştir. Yeşil mercimek tüketimi 1995 yılında kişi başına 2.2 kg iken 2021 yılında 0.8 kilograma gerilemiştir.

Bakliyatlar; besin değeri açısından yüksek kaliteli protein kaynağı olduğu için yetersiz beslenme ve obezite ile mücadele de değerli bir besin kaynağıdır. Bilim insanları katkı maddesi içeren işlenmiş hazır gıdaların, fast food tüketiminin ve hareketsiz yaşam tarzının çocuklarda vitamin eksikliği, kansızlık, zeka düşüklüğüne ve obeziteye neden olduğu ifade ediliyor. Türkiye’de her 4 çocuktan 1’i fazla kilolu yada obez. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Ofisinin 3 Mayıs 2022 tarihinde yayınladığı son rapora göre Türkiye, yüzde 32 oran ile Avrupa’da yetişkin nüfusta obezitenin en yüksek olduğu ülke. Ayrıca, rapordaki verilere göre Türkiye’de yetişkin nüfusun yüzde 66.8’i fazla kilolu, obez olarak nitelendirilenlerin oranı ise yüzde 32.1. Geleneksel sofralarımızın baş tacı olan bakliyat ürünleri lifli yapıları ve içerdikleri bitkisel proteinler sayesinde sağlıklı beslenme diyetlerinde de tercih ediliyor. Türkiye’de ilk bakliyat reklamını veren ve tanıtımını yapan Reis Gıda olarak, 2009 yılında yaptırdığımız araştırma verilerine göre Türkiye’de obezite ile mücadele edilmesi gerekliliği ortaya çıktı ve bunun ışığında “obezite önlenebilir” sosyal sorumluluk projemizi gerçekleştirmeye karar verdik. Dönemin Cumhurbaşkanı ile görüşerek Başbakanı da bilgilendirerek çalışmalarımıza başladık.

Obezite çocuklar ve gençler arasında hızla yayılan günümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri olduğuna dikkat çekerek besleyici tohumlar olan bakliyat ürünlerinin tüketiminin artması için “Geleneksel Lezzetler vurgusuyla Sağlıklı Nesiller” kampanyamızı başlattık. “Abur Cubur Olacağı Budur, Abur Cubura Karnımız Tok, Anne Yemeği, Evde Yemek Var” gibi projelerle sağlıklı beslenme kampanyamızı büyüterek sürdürülebilirliğini sağlıyoruz. Ayrıca; ata mirası olan bakliyat tohumlarının gelecek nesillere aktarılmasına vesile olabilmek için tohum şirketi kurarak 2020 yılında Bolu ilimizin Çamyayla Kadın Kooperatifiyle başlattığımız “Reis Bakliyat Köyü” projesinin ikincisini 2021 yılında Niğde’nin Çarıklı köyünde gerçekleştirdik. 2022’de üretime devam ettik. Bu proje kapsamında yerli ve yerel bakliyat çeşitlerinin güvence altına alınarak üretimde sürdürülebilirliğinin sağlanması ve istihdam kapısı oluşturulması hedeflenmektedir.

DÜNYADA BAKLİYAT ÜRETEN ÜLKE SAYISI ARTIYOR

Yaklaşık 40 yıl önce bakliyat sektöründe ülkemiz ile kıyaslanamayacak kadar geride olan Kanada, Amerika, Arjantin, Rusya bakliyat üretiminde son yıllarda yüksek bir ivme kazandırarak ihracatta söz sahibi oldular. Sektörün geleceğini önceden öngören bu ülkeler bugün bakliyat dış ticaretinden en önemli payı almaktadırlar. 1980’li yıllarda kayda değer bir mercimek üretimi bulunmazken tohumunu Türkiye’den temin eden Kanada, dünya üretiminin yüzde 40’ını ihracatının ise yüzde 55’ini karşılıyor. Şu an dünya mercimek üretiminin ve ihracatının ilk sırasında yer almaktadır. Hububat üretiminde büyük başarılar elde eden Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Kırgızistan’da bakliyat üretiminde önemli adımlar atılıyor. 1990’lı yıllarda bakliyat dış ticaretinde ismi dahi anılmayan Rusya şu an dünyanın en önemli bakliyat ihracatçısı konumunda.

Artan nüfusun gıda ve protein ihtiyacının karşılanması ve kırsalda gelirlerin artışı için bakliyat üretimi artırılmalıdır. Türkiye, baklagillerde hem kendi ihtiyacını karşılayabilecek hem de ihracat yapabilecek potansiyele ve üretim kültürüne sahiptir. Ülkemiz için teknoloji ağırlıklı katma değer yaratabilen bir tarım sektörü, sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi de beraberinde getirecektir.

Tarım ve gıda, ülke nüfusunun daha iyi beslenmesi, milli gelire ve istihdama katkı sağladığı gibi sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması, ihracatta dış ticaret fazlasıyla ödemeler bilançosu üzerindeki olumlu etkileri gibi nedenlerle vazgeçilmez stratejik bir sektördür.

1976 yılından bugüne gıda sektöründe çalışan biri olarak;

Tarım, artık köylünün veya tek başına çiftçinin tarımsal faaliyeti olmaktan çıkmıştır. Tarımın yükü sadece kırsalda yaşayanlara yüklenmemeli. Geleceğin tarımı sermaye ve teknoloji desteği istiyor.

Devlet değişen koşullara bağlı olarak üretimin içerisinde daha fazla yer almalıdır.

GIDA VE ENERJİNİN ÖNEMİ ARTIYOR

Dünya yeni bir döneme giriyor. Bu dönemde gıda ve enerji daha da önemli hale gelecek. Günümüz şartlarında ülkelerin güç unsurlarının sadece askeri ve savunma konuları olmadığı anlaşılmıştır. Özellikle gıda ve suyun; savaş ve çatışmaların sebep ve sonuçlarında etkili olacağı öngörülmektedir. Tarım ve gıda sektörüne önem veren ülkeler küreselleşen dünyada süper güçler arasında yer alarak söz sahibi olacaklardır.