Gelelim son güne ve Rize’nin biraz da tarihi ve doğal güzelliklerini anmaya...

Yoğun geçen “GastroRize Günleri”nin üçüncü gününde sabah erkenden kalkılıp, balık avına çıkılarak Rize’li balıkçıların tecrübeleri deneyimlendi. Ardından önce Fırtına Deresi’nde hem yöresel ürünlerden oluşan bir kahvaltı tadımı hem de gezi gerçekleşti.

Fırtına Deresi’nde bizi ağırlayan Osmanlı Restaurant’ın sahibi bizlere özel olarak Rize Tereyağı, Rize Balı, Rize Muhlama, Rize Peyniri, Tandır Ekmeği, Mısır Ekmeği, Sebzeli Kaygana, Rize Balı, Rize Kavurma, Köy Yumurtası,...gibi tamamen doğal ve yöresel lezzetlerden oluşan bir kahvaltı sunumu yaptı.

Fırtına Deresi; tarihi köprüsü, çağlayan deresi, orman ve dağ manzarası ile gerçekten tablo gibiydi. Aslında orada bir tüm günü ve saatlerinizi ayırıp vakit geçirmek gerekir ki ancak bu eşsiz manzara ve doğanın tadına varın.

Fırtına Deresi’nde rafting gibi çeşitli spor aktiviteleri de yapılabiliyor. Tam derenin üzerine kurulan salıncaklarda salllanarak da hem farklı ve adrenalin dolu bir tecrübe hem de aynı zamanda sosyal medya için güzel kareler yakalayabiliyorsunuz.

Bu eşsiz manzaralı ve lezzetli kahvaltı sunumu hepimizin hafızalarında iz bıraktı. Mesela benim için kahvaltıda en önemli şeylerden biri kaliteli bir tereyağı ya da zeytinyağıdır. Ve “Rize Tereyağı ve Balı” en beğendiklerimden oldu, bunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Tabii ki; “Mavi Yemiş Reçeli”ni de unutmamak lazım.

Rize Çayı ise; başlı başına ayrı bir gastronomik tad. Çaylar içinde en lezzetli çaylar arasında yer alıyor. İçimi zor değil. Tadı hafif ve aromatik. O güzel çay tadı ve kokusunu alabiliyorsunuz. Ben şahsen çok koyu ve tadımı zor, acı ve yoğun çay tatlarını pek tercih etmiyorum. Kahvede de çok kavruk ve acımsı tadları pek tercih etmem. Ama tabii çayı çay yapan içindeki L-Theanine, kateşin, flavonoidler, flavonoller,... gibi birbirinden değerli maddeler... GastroRize Konferans’ında gerçekleştirdiğimiz panellerde ve konuşmalarda bu konuya da bol bol değinen birbirinden değerli konuşmacılarımız oldu.

Çay; eğer doğru demlenir ve içilirse adeta bir şifa deposu. Tabii ki özellikle “Rize Çayı”...

Sıradaki duraklarımız Palovit Şelalesi, Zilkale ve Ayder Yaylası idi. Palovit Şelalesi; kendinizi yağmur ormanlarında hissettiren müthiş bir atmosfer içinde. Aslında her bir ziyaret noktası başlı başına bir gün ayrılması ve tadına varılması gereken noktalar. Uzun uzun kalıp, doğanın kalbinde huzur bulmak istiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.

Şelaleleri, dereleri, çayları, denizi, ormanları, bitki örtüsü, dağları ve yaylaları ile Rize; çok güzel...

Benim Rize’ye ilk gidişim olsa da aslında Rize camiasına hiç yabancı değilim. Yaklaşık 4,5-5 yıldır Rize camiasının birbirinden değerli ileri gelenlerinin yer aldığı ve artık ailem gibi olan “Rize Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı” ile çalışmaktayım.

Rize Vakfı; 1989 yılından günümüze siyaset, sanat, spor, sağlık, eğitim, sanayi ve iş dünyası mensubu 2000 civarında Karadenizli seçkin üyesi ile başta eğitim, sosyal ve kültürel dayanışma alanlarında istanbul’da boğazın en güzel mevkisinde Sarıyer’de, aralıksız hizmet veren önemli bir sivil toplum örgütü.

Vakfın önemi; amaçlarının kutsallığı kadar sahip olduğu üye profilinden de kaynaklanmakta.

Rize Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı Yönt. Kur. Bşk. Orhan Keçeli ile

Başkanlığını ünlü siyaset ve işadamı Orhan Keçeli’nin yaptığı Rize Vakfı Yönetiminde Karadenizin seçkin işadamları yeralmakta. Başkanvekilleri arasında, Mahmut Ekşi, Sedat Tavukçuoğlu, ve denizcilik sektörünün önde gelen isimlerinden Cengiz Kaptanoğlu’nu sayabiliriz. Yine yönetim kurulu üyeleri arasında: “Spor Camiasından Renkli Bir İsim Abdurrahim Albayrak, Eski DGM Başsavcısı Hukukçu Engin Baltacı, İşadamı Mehmet Akdağ, MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Dr Muhammed Şahin, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, İşadamı Mustafa Saral, Sıtkı Mataracı, Murat Kamil Gümüş, Temel Eryılmaz, Özcan Sümer” gibi isimler yer almakta.

Rize Vakfı Yönt. Kur. Üyesi Abdürrhaim Albayrak ile

Vakfın 2000 civarında üyeleri arasında Prof. Dr. Mehmet Haberal, Mehmet Cengiz,Kemal Kızılhan, Engin Keçeli, Tevfik Yamantürk, Nevzat Kalkavan, Alpaslan Karakan, Niyazi Mete, Tahir Kıran, Metin Kalkavan,

Bilal Ekşi, Cemil Kazancı, Gündüz Kaptanoğlu , Eray Kapıcıoğlu , Erol Evgin, ibrahim Ekşioğlu , Rüstem Eyüboğlu, Enver Yücel, Temel Kotil gibi ülkemizin her alanda gelişip kalkınmasında önemli rol üstlenen değerli işadamı, sanayici, eğitimci, sağlık ve sanat elçisi değerleri yer almakta. Ayrıca Fenerbahçe’nin efsane başkanlarından Ali Şen’i de Rize Vakfı’nın fahri üyeleri arasında sayabiliriz.

Rize Vakfı’nın şeref üyesi ise; “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’”dır.

Rize’nin en güzel gastronomik tadları, insanının dürüstlüğü, toprağına bağlılığı, vatanseverliği, güvenirliliği, temizliği, çalışkanlığı, misafirperverliği, sıcak kanlılığı ve daha sayabileceğim birçok özelliğini vakfımız, vakıf başkanımız, vakıf yönetim kurulumuz ve Rize’nin tüm değerlerini taşıyan mütevazi ve değerli insan vakıf genel müdürümüz Yılmaz Ekşi vesilesiyle ben de tanıdım ve yaşadım.

Şimdi “GastroRize” ile ise; bütün bu değerlerini bizzat yerinde gidip görme ve yaşama fırsatı buldum.

Bu anlamda Rize Belediye Başkanı Sn.Rahmi Metin, Başkan Yardımcısı Sn.Kemal Genç, Rize Kültür Turizm Müdürü Sn.Esra Alemdaroğlu ; bu değerleri en güzel şekilde koruyup, yaşatıp daha da ileri taşımak adına gece gündüz demeden çalışıyorlar. Rize’ye gönül verdikleri o kadar belli ki... Kendilerini yürekten tebrik ediyorum.

Rize’de bahsetmeden geçemeyeceğim son bir konu da; Rize ve Rize’lilerin misafirperverlikleri... Misafir olduğumuz “Babillon Hotel & Spa”da bunun en güzel örneğini yansıttı. Lobiden, restaurantına, oda servisinden, temizlik ve hijyenine, ihtiyaç doğrultusunda hemen çözüm üretmeleri, güler yüzlü ve nazik çalışanları ile Rize’de kaldığımız süre boyunca bizleri en güzel şekilde ağarladılar. Aslında kaldığım odanın manzarası bile başlı başına “Babillon Hotel”de kalmaya değerdi. Otelin sahibi Sn.Özcan Sümer Rize Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi aynı zamanda. Kendilerini Rize’de böyle güzel bir işletme kurdukları için takdir etmemek mümkün değil. Biliyorsunuz ki; her şehrin kalkınmasında önemli rol oynayan özelliklerden biri de; bölge insanının artık başka bir şehirde yaşasa bile kendi doğduğu topraklara yatırım yapması.

Bu yüzden Rize’li iş insanlarımızın Rize’ye yatırım yapması çok değerli...

Son olarak; Rize Ticaret Borsası Genel Koordinatörü Sn.Hasan Önder’e ve Türkiye’nin en şık ve lezzetli Karadeniz Restaurantı Nalia’nın Sahibi Süleyman Tarakçı’ya, tam bir Karadeniz kadını olan hem değerli bir iş insanı hem de kadınlar için var gücüyle çalışan Ayşe Er ve Sevgili Şenay Peker’e , Fotoğrafları ile destek katan Gazeteci Osman Can, BTA Executive Chef Ertan Korkmaz’a ve Öğretmen Pakize Çetin’e misafirperverlikleri için teşekkür ederim.

Değerleri, misafirperverlikleri, eşsiz lezzetleri ve gastronomisi ile bir araya geldiğinde hem kültür, hem doğa, hem mimari yapı, hem gastronomi, hem de çay hasatı gibi özel deneyimler yaşamak isteyenler için Rize; bir cevher...

Tüm dünyadaki dostlarıma tavsiyem; siz de bir gün mutlaka Rize’ye gidin ve tüm bu güzellikleri Rize’de deneyimleyin.