ÖZEL RÖPORTAJ: SİNAN SAYGI

Gerek Türkiye gerekse dünya genelinde yağışların azalması, kuraklık tehlikesini beraberinde getiriyor. İklimde yaşanan değişkenlikler, şehirleşme olgusunun artması ve yeşil alanların azalması, kuraklığı doğuran diğer önemli nedenler olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye genelinde yağışlar, 2020 yılında yüzde 3,7 oranında azaldı. Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü V. Kaya Yıldız, Türkiye’de kuraklık tehlikesinin hangi boyutta olduğunu ve yaptıkları çalışmaları Ekovitrin’e anlattı.

Gerek dünyada gerekse Türkiye’de yağışların azalmasıyla birlikte kuraklık tehlikesi ortaya çıktı. Bu durumu değerlendirir misiniz?

Sizin de belirttiğiniz gibi iklimdeki değişkenlikler, yağış miktarındaki azalma, şehirleşmenin fazla olması, ormanlık ve yeşil alanların azalması, kuraklığın dünyada ve ülkemizde şiddetli olarak görülmesine neden oluyor.

KURAKLIK KAVRAMI

Bir bölgenin nem miktarındaki geçici dengesizliğin o bölgedeki su kıtlığı ile ilişkisi olarak tanımlanır. Kuraklık tabii bir iklim hadisesi ve herhangi bir zamanda herhangi bir yerde meydana gelebilir. Yeryüzünde 31 çeşit tabii afet olup, kuraklık bunların ilk sırasında yer alıyor. Ülkemizde kuraklık hep oldu, ilk defa tanışılan bir husus değil. Kuraklık, genellikle yavaş gelişir ve uzun bir süreklilik gösterir. Atmosferik tehlikeler içinde tahmini en zor, etkileri çok geniş olan. Kuraklık, su kaynaklarını etkileyecek, bu da içme, kullanma ve sanayi için su temininde ve hidroelektrik enerji üretiminde olumsuzluklara sebep olacak. Kuraklık hesaplamalarında, bir bölgedeki yağış ve evapotranspirasyon arasındaki dengenin uzun süreli ortalaması göz önünde bulundurulmalı.

  •  Yağışların tesirleri (yağış yoğunluğu, sayısı), 
  • Yüksek sıcaklık,
  • Şiddetli rüzgar ve
  • Düşük nem miktarı gibi değişkenler kuraklık üzerinde etkili olur. Kuraklık yalnızca fiziki bir hadise veya bir tabiat olayı olarak görülmemeli. İnsanların ve onların faaliyetlerinin su kaynaklarına olan ihtiyacı sebebiyle toplum üzerinde çeşitli tesirleri var. Uzun süreli kuru hava, bitki, orman ve su kaynaklarında azalmaya sebep oluyor. Bu yüzden ciddi olarak çevre, ekonomi ve sosyal konularda problemler ortaya çıkabilir.

KURAKLIĞIN ETKİLERİ

Tarıma Etkisi

Kuraklık sebebiyle verim düşüyor, sulama yapılamıyor dolayısıyla; ürün çeşitliliğinde ve ürün miktarında azalmaya sebep oluyor.

Taşkın Afetine Etkisi

İklim değişikliği sadece kuraklık olarak tezahür etmez. Yağış rejiminin değişikliğine de sebep olur. Ani, yoğun ve kısa süreli yağışlar görülebilir. Kuraklık sebebiyle suyu azalan akarsu yataklarına müdahale artar. Bunun neticesinde can ve mal kayıpları üzücü boyutlara ulaşabilir. Bu durumda taşkın yönetiminin önemi daha da artar.

İçme Sularına Etkisi

İçme ve kullanma sularında miktar ve kalite bakımından sıkıntılar beklenebilir. Su sıkıntısı ve bilhassa kuraklığın arka arkaya birkaç yıl sürmesi halinde mevcut barajların kafi gelmeyeceği düşünülüyor.

Enerji Üretimine Etkisi

Hidroelektrik enerji üretiminde bilindiği üzere suyun gücünden istifade ediliyor. Su miktarındaki azalma hidroelektrik enerji üretimini menfi olarak etkileyecek.

Çevreye Etkisi

Özellikle sulak alanlarda kurumalar, ormanlık alanlarda ve kuraklıktan etkilenecek bitki türlerinde azalmalar ihtimal dahilinde. Bütün bu değişikliklerin iklim üzerine menfi bir etkisinin olması muhtemel.

Türkiye’de kuraklık sorununa baktığımızda karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor? Türkiye kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya mı?

Türkiye, yarı kurak iklim bölgesinde olan bir ülke olup, yağışlar, mevsimlere ve bölgelere göre farklılık gösterir. Karadeniz Bölgesi’nde ortalama yıllık yağış miktarı 2.500 mm iken, İç Anadolu Bölgesinde Konya, Karapınar civarında 250 mm’ye kadar düşüyor. Özellikle son yıllarda kendini daha fazla hissettiren küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden biri de Türkiye. Bu sebeple ülkemizde su kaynaklarının sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde yönetimi, son derece büyük ehemmiyet arz ediyor. Öncelikle Türkiye geneli yağışlar ile alakalı genel bir değerlendirme yapılacak olursa, hidrolojik bakımdan ülkemizde 1 Ekim ile 30 Eylül tarihleri arası “Yağış Yılı” olarak kabul edilir.

Misal olarak 1 Ekim 2019 ile 30 Eylül 2020 tarihleri arası bir yağış yılı. Türkiye geneli yağışları, 2020 su yılında (1 Ekim 2019-30 Eylül 2020) uzun yıllar normallerine göre yüzde 3,7 azalma gösterdi. Bölgesel olarak en fazla azalma yüzde 15,7 ile Marmara Bölgesi’nde gerçekleşirken, yağışlardaki en fazla artış yüzde 18,3 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde gerçekleşti. 1 Ekim 2020-13 Ocak 2021 tarihleri arasında Türkiye genelinde kümülatif yağışlar ortalamasında uzun yıllar ortalamalarına göre yüzde 48 oranında azalma ve 2020 su yılına göre de yüzde 38,5 oranında azalma meydana geldi. Ülkemizin genel yağış ve su durumuna kısaca göz atacak olursak;

  • Ülkemizde uzun yıllar yağış ortalaması 574 mm.
  • Ülkemize düşen toplam yağış miktarı 450 milyar m3 olarak ölçülüyor.
  • Yıllık toplam kullanılabilir su miktarı ise 112 milyar m3 olarak tahmin ediliyor.
  •  Türkiye’nin nüfusu hâlihazırda takriben 83.155.000.
  • Dolayısıyla kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.347 m3. Yukarıdaki bu değerleri incelediğimizde Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığı görülebilir. Ülkemizin su kaynakları, tek elden çok iyi bir su yönetimi ve işletmesiyle ancak kendi kendine yetebilecek durumda.

İSTANBUL’DA SU PROBLEMİ YOK: İstanbul iline su sağlayan barajların doluluk oranı ortalaması bugün itibariyle yüzde 29,9 olup şu anda hiç su gelmese dahi İstanbul’un yaklaşık 3,3 aylık ihtiyacını karşılayacak su, rezervuarlarda mevcut. Ayrıca her yıl olduğu gibi önümüzdeki kış aylarındaki yağışlarla birlikte baraj giriş akımlarındaki artış neticesinde İstanbul’da herhangi bir su problemi yaşanması beklenmiyor.

“SU ARTIK ÇOK KIYMETLİ”

DSİ olarak Türkiye’de su konusunda uyguladığınız stratejiler nelerdir?

Su günümüzde daha önce hiç olmadığı kadar kıymetli hale geldi. Zira aşırı nüfus artışı, kontrolsüz sanayileşme, plansız kentleşme ve kirlilik sınırlı su kaynaklarımızın üzerindeki baskıyı giderek artırıyor. DSİ Genel Müdürlüğü tüm bu etkenlerin ağır yükü altında bulunan su kaynaklarımızın korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere eksiksiz olarak aktarılması maksadıyla çalışmalarını yoğun biçimde sürdürüyor. İlgili kurum, kuruluş ve tüm paydaşlarla işbirliği içinde gerek gıda güvenliğinin temini gerekse enerji arz güvenliğinin sağlanması açısından kilit role sahip olan su kaynaklarımızın optimum seviyede değerlendirilmesi çerçevesinde projeler geliştirilmekte ve hayata geçiriliyor.

DSİ Genel Müdürlüğü, su tasarrufu, küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadelede çalışmalarını iki kalem altında topluyor. Su arzının artırılması ve su talebinin azaltılmasına yönelik tedbirler olarak isimlendirilen bu çalışma kalemleri ile İklim değişikliğinin etkilerinin daha az hissedilmesine yönelik uyum faaliyetleri yürütülüyor. Su arzının artırılmasına ilişkin tedbirler kapsamında depolama kapasitesi artırılmaya çalışılıyor. Bu doğrultuda artan su ihtiyaçlarını karşılayacak nispette ve gelecek su ihtiyaçlarını belli oranlarda garanti altına alacak yer üstü ve yer altı barajları ve göletler inşa ediliyor. Atıksu arıtma çalışmalarıyla da arıtılan suların tekrar kullanıma sunulması vesilesiyle su arzının artırılmasına katkı sağlanıyor. DSİ tarafından yürütülen ikinci kalem çalışmalarını “Su Talebinin Azaltılması” oluşturuyor. Bu çerçevede suyun tüketicisine ulaşması esnasında ortaya çıkan kaybın önlenmesine yönelik faaliyetler yürütülüyor. Bu çalışmalarla tarımsal sulamada su kaybının önüne geçen modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması, yeraltı suyu rezervinin emniyetli seviyede tutulmasına yönelik olarak uygulanan sayaç sistemi de talebin kısıtlanması yönünde büyük önem taşıyor. Ayrıca belediyeler tarafından şehir şebekelerinin eskiliğinden kaynaklanan kayıpların önlenmesi de son derece önemli.

“ÖNEMLİ PROJELERİ HAYATA GEÇİRİYORUZ”

Devlet Su İşleri (DSİ) olarak kuraklık tehlikesine karşı neler yapıyorsunuz? Yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız?

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüz özellikle küresel ısınma ve iklim değişikliği ile birlikte sıklığı, etki alanı ve şiddeti artan kurak periyotların etkilerini asgari seviyeye indirmek için çalışmalarını genel olarak 2 ana başlık altında topluyor. Su arzının artırılmasına ilişkin tedbirler ve su talebinin kısıtlanmasına yönelik tedbirler olarak özetlenebilecek bu çalışmalar kapsamında önemli projeler hayata geçiriliyor.

BARAJ, HES VE GÖLETLER KURAKLIĞA KARŞI EMNİYET SUBABI

Su arzının artırılması çalışmaları kapsamında DSİ tarafından bugüne kadar 876 adet baraj (2003 yılından bu yana bu sayı 600) ve hidroelektrik santral ile 651 adet gölet inşa edildi. Bunun yanında özel sektör tarafından inşa edilen 645 adet hidroelektrik santral de ülkemizin depolama kapasitesine büyük katkı sağlıyor. Bu tesislerimizin depolama kapasitesi toplamda 178 milyar metreküpün üzerine çıktı. İstanbul ilimizin bir yıllık içme, kullanma ve sanayi suyu ihtiyacının 1,2 milyar metreküp olduğu düşünüldüğünde, 178 milyar metreküplük depolama kapasitesinin değeri daha iyi anlaşılacak. Depolama tesislerimiz yağışlı dönemlerde biriktirdikleri suları kurak periyotlarda; tarımsal sulamanın, sanayimizin ve vatandaşlarımızın hizmetine sunuyor. Özellikle yarı kurak iklim kuşağında bulunan ülkemiz açısından bu depolama tesisleri hayati önem taşıyor.

YERİNDE VE DERİNDE DEPOLAMA: YERALTI BARAJLARI

İklim değişikliği ve nüfus artışının etkisiyle depolama yapılarının önemi giderek artıyor ve alternatif depolama yapıları değer kazanıyor. Yeraltı barajları bu alternatifler arasında ilk sırada yer alıyor. Bu çerçevede DSİ tarafından daha önce inşa edilmiş örnekleri bulunmakla birlikte ortaya çıkan su ihtiyaçları bunlara yenilerinin eklenmesini gerekli kıldı. Bu kapsamda Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan “Yeraltısuyu Suni Besleme ve Yeraltı Barajları Eylem Planı” ile yarı kurak coğrafyada bulunan ülkemizin su rezervine katkıda bulunulması maksadıyla 2023 yılına kadar 100’ün üzerinde yeraltı barajı inşa edilmiş olacak. Yeraltı barajları kırsal kesimdeki vatandaşlarımıza daha kaliteli ve sürekli su sağlanması açısından önem taşıyor. Ülkemizde özellikle alüvyon tabanlı vadilerde yeraltı barajı için uygun noktalar bulunuyor. Bu yapılarda küçük çaplı sulamalar ile köyler ve beldelerin içme suyu ihtiyacını karşılamaya yetecek miktarda yeraltı suyu depolamak mümkün.

YAĞIŞLAR YÜZDE 3,7 AZALDI: Türkiye geneli yağışları, 2020 su yılında (1 Ekim 2019-30 Eylül 2020) uzun yıllar normallerine göre yüzde 3,7 azalma gösterdi. Bölgesel olarak en fazla azalma yüzde 15,7 ile Marmara Bölgesi’nde gerçekleşirken, yağışlardaki en fazla artış yüzde 18,3 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde gerçekleşti.

ATIKSU: HEM SORUN HEM FIRSAT

DSİ Genel Müdürlüğü, 02.11.2011 tarih ve 662 sayılı KHK ile Atıksu Dairesi Başkanlığını kurarak bu sektördeki çalışmalarına hız verdi. DSİ bu alanda geliştirdiği projelerde atık suların kazanılarak yeniden kullanılmasını ilke edinen bir yaklaşım izliyor. Bu yaklaşım neticesinde aslında bir sorun olan atık su, arıtıldıktan sonra başta sulama olmak üzere çeşitli maksatlarla kullanılarak su arzının artırılması yönünde bir fırsata dönüşüyor. Bu çerçevede hem su kaynaklarımızın kirlenmesinin önüne geçilmekte hem de ilave bir su arzı elde ediliyor. DSİ tarafından bugüne kadar tamamlanan 21 adet Atıksu Arıtma Tesisi ile günlük 315 bin metreküp su arıtılarak tarımsal sulamada yeniden kullanılabilecek şekilde hizmete sunuluyor.

1 Ekim 2020-13 Ocak 2021 tarihleri arasında Türkiye genelinde kümülatif yağışlar ortalamasında uzun yıllar ortalamalarına göre yüzde 48 oranında azalma ve 2020 su yılına göre de yüzde 38,5 oranında azalma meydana geldi.

MODERN SULAMAYLA GELEN BÜYÜK SU TASARRUFU

DSİ Genel Müdürlüğümüz su talebinin kısıtlanmasına yönelik olarak da sulama sistemlerinin modernizasyonuna büyük önem veriyor. Dünyada ve ülkemizde suyun sektörlere göre kullanımı dikkate alındığında, tarım sektörü açık ara ön plana çıkıyor. Ülkemizde sarf edilen suyun yüzde 74’üne karşılık gelen 44 milyar metreküp, tarım sektöründe kullanılıyor. Dolayısıyla bu sektörde uygulanacak tasarrufa yönelik modern tedbirler önemli geri dönüşler sağlıyor. Bu doğrultuda 2000’li yılların başından itibaren büyük ölçüde tasarruf sağlayan modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması yönünde bir atılım içerisine girildi. Yapılan çalışmalar neticesinde, 2000’li yılların başında tarımsal sulamada yüzde 6 olan modern sulama sistemlerinin oranı yüzde 29’a yükseltildi. Bu oran inşaatı devam eden projelerde yüzde 94 seviyesine çıkıyor. Modern kapalı sistem basınçlı borulu sulamaya geçilmesi ile iletim kayıpları minimum seviye indiriliyor ve tarla içi sulama sitemleri ile önemli ölçüde su tasarrufu sağlanarak çiftlik randımanı maksimum seviyeye yükseltiliyor. Böylelikle, yağmurlama sulamalarda yüzde 35 damla sulamalarda ise yüzde 65 oranında su tasarrufu sağlanıyor.

Öte yandan ülkemizdeki mevcut klasik sulama sistemleri ve sulama şebekeleri de modernize edilerek yağmurlama ve damla sulamaya dönüştürülüyor. DSİ 1053 Sayılı Kanunun verdiği yetki ve sorumlulukla bugüne kadar 81 ilimizde 45 milyon vatandaşımıza 367 adet içme suyu tesisi inşa ederek 4,7 hm3/yıl memba suyu kalitesinde temiz içme suyunu vatandaşlarımızın hizmetine sundu. Ankara’ya Gerede’den temiz ve sağlıklı içme suyu getirmek için 31 bin 562 metre uzunluğunda tünel inşa edilen Gerede İçme Suyu Projesi çok önemli bir proje. Bu Türkiye’deki en uzun içme suyu tüneli. İstanbul, Ankara ve İzmir’in haricinde; Gaziantep’in uzun vadeli içme, kullanma ve endüstri suyu teminini sağlamak amacıyla inşa edilen Gaziantep-Düzbağ İçme Suyu İsale Hattı, Konya Mavi Tünel İçmesuyu Projesi, Aydın İkizdere Barajı ve İsale Hatları, Diyarbakır, Van İçmesuyu proejeleri hizmete alınan ve şehirlerimize temiz ve sağlıklı içmesuyu sağlayan projelerimizden sadece bazıları. Bunlar gibi daha birçok proje hayata geçirilmiş olup, şehirlerimizin içme kullanma suyu ihtiyacını uzun vadeli olarak garanti altına almak için Bakanlığımız olarak var gücümüzle çalışıyoruz. Şehirlerimize içme ve kullanma suyu temininin uzun vadede de kesintisiz devamı için ilk olarak 2008 yılında “81 İl Merkezinin İçme, Kullanma ve Sanayi suyu Temini Eylem Planı (2008-2012)” hazırlanmış, Daha sonra söz konusu Eylem Planı belirli aralıklarla revize edilmiş, 2020 yılı itibari ile de yeniden güncellendi. Böylece şehirlerimizin 2040, 2050 ve 2071 yıllarına kadar olan içme suyu ihtiyacı planlandı. Şehirlerimizde önemli bir içme suyu sıkıntısı yaşanmamasının sebebi esas itibariyle uzun vadeli çözümleri içeren bu eylem planlarının uygulanması. İçmesuyu yönetiminde karşılaşılan en önemli problem şehir içi şebekelerde olan kayıp-kaçak oranının yüksek olması.

Ülkemiz genelinde, 2019 yılında mevzuat gereği belediyeler tarafından beyan edilen su kayıpları yıllık raporlarına göre; 28 büyükşehir belediyesi ve 42 il belediyesinin verisinden yapılan hesapla, içme ve kullanma şebekesine giren yaklaşık 5,28 milyar m3 suyun 1,96 milyar m3’ü kullanıcıya ulaşamadan kayboluyor. Bu hesapla Ülkemizdeki içme suyu temin ve dağıtım sistemlerindeki 2019 yılı su kayıp oranı ortalama yüzde 37 olarak hesaplanıyor. Bazı illerimizde bu oran yüzde 70 seviyelerine kadar çıkıyor. Bu durum su kaynaklarının etkin yönetimi için sürdürülebilir değil. Şebeke kayıp-kaçak oranlarımızı biran önce yüzde 20’nin altına düşürmek için başta Belediyelerimiz olmak üzere gerekli gayreti göstermemiz gerekiyor. Türkiye’de tüm illerde çeşmelerden akan suların “İçme Suyu Temin Edilen Suların Kalitesinin Belirlenmesi Ve Arıtılması ve İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre tüketim açısından uygunluğu denetleniyor. DSİ eliyle pek çok şehrimizin içme suyu altyapısı, hizmete aldığımız barajlar, isale hatları ve modern içme suyu arıtma tesisleri ile musluktan su içmeye uygun hale getirildi. Tüketim alışkanlıklarına göre Türkiye’de 81 ilin yaklaşık 70’inde çeşmelerden akan sular halk tarafından içilmekte olup bu illerin 50 civarındaki içme suyu tesisi DSİ tarafından yapıldı.

İÇME SUYU HAVZALARINDA KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ

DSİ eliyle öncelikli olarak içme suyu temin edilen veya edilmesi planlanan havzalarda genellikle baraj, gölet gibi depolamaların menbasındaki kirlilik tehdidi oluşturan atık suların toplanması, arıtılarak yeniden kullanıma kazandırılması ve kontrollü deşarjı ile ilgili çalışmalar da yürütüyoruz. Bu kapsamda inşa edilen atık su tesisleri ile günlük 236 bin m³ atıksu arıtılarak tarımsal sulamada kullanılabilecek şekilde yeniden kullanıma sunuldu. Özellikle Ergene Havzası Koruma Eylem Planı kapsamında evsel atık suların bertarafı yönüyle çok önemli çalışmalar yapıldı. Biz bunu devam eden ve yapacağımız yatırımlarla 2023 yılında 750 bin m³’e çıkarmayı hedefliyoruz. Şu anda Türkiye’de içme ve kullanma suyu temin edilen su havzalarında yapılması gereken bütün atık su yatırımlarını takip ediyoruz. Mesela Bakanlığımız nezdinde kurumumuzun da içinde yer aldığı Ergene Eylem Planı hem su, hem de toprak kaynaklarını koruma bakımından çok önemli bir projeydi. İçme ve kullanma suyu temin edilen Aksaray Mamasın Barajı, Yozgat Musabeyli Cemil Çiçek Barajı, Trabzon Atasu Barajı, Aydın Karacasu Barajı, Denizli Akbaş Barajı, Burdur Karacaören Barajı, Isparta Eğirdir Gölü ve Büyük Menderes Havzalarında su kirliliği meydana gelmemesi için atıksu toplama hatları ve arıtma tesisleri projelendirip inşa ediyoruz. Bu kapsamda belediyelerin sular idareleri ile de koordineli çalışıyoruz. Mesela Kilis Belediyesi’nin işlettiği bir adet evsel atıksu arıtma tesisi var. Bu atıksu arıtma tesisinden çıkan suların sulamada kullanılabilmesi için tesise ultraviyole ve hızlı kum filtresinin olduğu yeni üniteler ilave edildi. Bunun yanı sıra Afyonkarahisar Akarçay Kapalı Havzası önemli bir havza. Akarçay Havzası’nda kirliğin önüne geçilebilmesi için Kuzey Atıksu Kollektör Hattı ve Dinar Çölovası Kapalı Havzası Atıksu Arıtma Tesisleri inşa ediliyor. Yine havzada Seydiler ve Yeşilhisar kollektör hatları da inşa ediliyor.

“İSTANBUL’DA HERHANGİ BİR SU PROBLEMİ YOK”

Türkiye’deki barajların doluluk oranları hakkında bilgi verir misiniz?

18 Ocak 2021 tarihli verilere göre; Kurumumuz tarafından anlık izlemesi yapılan 381 adet depolamalı tesisimizde aktif doluluk oranı yüzde 33,1. Sözkonusu barajların içme suyu maksatlı olanları yüzde 33,3, sulama maksatlı olanları yüzde 32,1 ve enerji maksatlı olanları ise ortalama yüzde 34,2 aktif doluluğa sahip. İstanbul İlinin günlük içme ve kullanma suyu ihtiyacı ortalama 3 milyon m3. Bu ihtiyacın önemli bir miktarı DSİ’ce daha önce inşa edilen Ömerli, Alibeyköy, Büyükçekmece ve diğer barajlar ile Yeşilçay ve Melen Sistemi’nden karşılanıyor. İstanbul iline su sağlayan barajlardan bir kısmı Anadolu yakasında; bir kısmı ise Avrupa yakasında bulunuyor. İstanbul barajları birbiri ile entegre olup barajlardan İstanbul ilinin her tarafına arıtma tesislerinden su aktarılabiliyor. Netice olarak; İstanbul iline su sağlayan barajların doluluk oranı ortalaması bugün itibariyle yüzde 29,9 olup şu anda hiç su gelmese dahi İstanbul’un yaklaşık 3,3 aylık ihtiyacını karşılayacak su, rezervuarlarda mevcut. Ayrıca her yıl olduğu gibi önümüzdeki kış aylarındaki yağışlarla birlikte baraj giriş akımlarındaki artış neticesinde İstanbul’da herhangi bir su problemi yaşanması beklenmiyor. İstanbul’a ayrıca depolama tesisleri dışında Yeşilçay ve Melen Regülatörlerinden de arıtma tesislerine su basılıyor.

“ANKARA’DA BARAJLARIMIZDA SU SIKINTISI BULUNMUYOR”

Ankara barajlarında şu an itibari ile doluluk oranı yüzde 9,3 mertebesinde olup, bu oran geçtiğimiz yıl 10,4. Ankara’ya içme suyu temin eden barajlarımızın depolama kapasitesi son derece büyük olduğundan Ankara’nın su yeterlilik durumunu yalnızca doluluk oranları üzerinden değerlendirmek doğru olmayacak. Zira 1 milyar 500 milyon m3 depolama hacmine sahip Ankara barajlarında şu an itibariyle 131 milyon m3 su bulunuyor. Ankara’da günlük 1,2 milyon m3 su kullanılmakta olup hiç yağış olmaması durumunda bile barajlarda şehrin 3,6 aylık ihtiyacını karşılayacak su bulunuyor.

ANKARA’YI RAHATLATAN DEV PROJE

Ankara İçme suyu 2. Merhale Projesi Gerede Sistemi’nin inşası 2019 yılında tamamlandı ve regülatör ile tünel birlikte işletmeye alınarak ASKİ’ye devredildi. Ankara’nın 2050 yılı içme suyu ihtiyacını karşılayacak olan ve DSİ tarafından inşa edilen Gerede Sistemi ile Bolu ili Gerede havzasındaki sular Işıklı Regülatörü ve 31,6 km uzunluğundaki Türkiye’nin en uzun içme suyu tüneli ile Çamlıdere Barajı’na cazibeli olarak aktarılıyor. Sözkonusu tesisle Ankara’ya yılda ortalama 226 milyon m³ içme ve kullanma suyu temin edilmesi planlanmış olup şu ana kadar Çamlıdere Barajı’na yaklaşık 170 milyon m³ içme ve kullanma suyu aktarıldı. Ayrıca Ankara’ya Kesikköprü Barajı’ndan pompajla su alma imkânı da var. İzmir barajlarında aktif doluluk oranı yüzde 42,5 olup hiç su gelmese bile İzmir’in 8,8 ay yetecek suyu bulunuyor. Ayrıca mevcut durumda günlük su ihtiyacının yüzde 50’ye yakını YAS kuyularından karşılanabiliyor. Dolayısıyla İzmir’de de su sıkıntısı yaşanması beklenmiyor. Netice olarak, başta İstanbul, Ankara olmak üzere Ülkemiz genelindeki diğer şehirlerimizde, önümüzdeki dönemde gerçekleşmesini beklediğimiz kış yağışlarının da etkisiyle önemli bir su sıkıntısı yaşanmayacağı öngörülüyor. Ancak her zaman olduğu gibi vatandaşlarımızın suyumuzu israf etmeden ihtiyaçları kadar tüketmeleri ve tasarruf ilkelerine azami derecede uymaları önem arz ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığımız önderliğinde Genel Müdürlüğümüz tarafından bütün şehirlerimizde, geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de içme ve kullanma suyu sıkıntısı yaşanmaması için gerekli yatırımlar planlanarak peyderpey hayata geçiriliyor ve tedbirler alınıyor.

DSİ olarak kısa ve uzun vadedeki hedefleriniz nelerdir?

51 adet baraj, 39 adet gölet ve bent daha bitirilerek depolama sayısı bin 617 adede, depolama kapasitesi 180 milyar m3’e ulaşacak, tamamlanacak 92 adet sulama tesisi ile toplamda biten sulama tesisi 3 bin 313 adede, sulamaya açılan saha 69 milyon dekara ulaşacak, toplulaştırmada 44 proje daha bitirilerek biten proje sayısı 307 adede, tescil edilecek alan 13 milyon da artırılarak 60 milyon dekara ulaşacak. 2021 yılında 12 adet daha içme suyu tesisi bitirilerek tesis sayısı 358 adede, temin edilecek içme suyu miktarı yıllık 4.8 milyar m3’e ulaşacak, 137 adet taşkın tesisi de bitirilerek biten tesis sayısı 10 bin 244 adet olacak.

2023 YILI HEDEFLERİMİZ

  • 250 adet baraj ve göleti tamamlamak,
  • 2,5 milyar kWh hidroelektrik enerji üretmek,
  • 1,2 milyar m3 içme suyu sağlamak, 
  • 5,5 milyon dekar araziye sulama suyu iletmek,
  • 38 milyon dekar arazide toplulaştırma yapmak,
  • Günlük 62 bin m3 atık suyu arıtmak,
  • 67 bin dekar araziyi taşkından korumak.