Zincir mağazaların sayılarının artması, aktarma depolarının yanında büyük merkezi depoların kurulması ve bunların dağıtım merkezi haline getirilmesi ile özellikle frigorifik taşıma yapmak zorunlu hale geldi ve dondurulmuş gıda sektörünün büyümesi ile de gıda lojistiği vazgeçilmez bir hal aldı.

Yaşamamız için beslenmeliyiz. Bizleri besleyen ürünler, kendi içlerinde kuru gıdalar, içecekler, et, balık ve süt ürünleri, taze meyve ve sebzeler, konserveler, unlu mamuller, soğuk zincirle taşınması gereken ürünler ve dondurulmuş ürünler gibi sınıflandırılırlar. Gıda ürünlerinde ortak olan özellik bu tip ürünlerin kısa veya uzun belli bir raf ömrüne sahip olmaları. Çabuk bozulabilir ürünler. Diğer ortak özellik de; bu ürünlerin hammaddesinden tüketime kadar olan tedarik zinciri süreleri içinde hijyenik, kontrollü ortamda taşınması zorunluluğu. Bu iki özelliğinden dolayı gıda lojistiği genel amaçlı lojistik uygulamaları dışında, özel ihtisas gerektiren bir lojistik sektörü olarak tanımlanıyor. Gerçek anlamda gıda lojistiği bir ihtisaslaşma konusu. 2003 yılında internet üzerinde “Google” arama motorunda “gıda lojistiği “ diye bir arama yaptığımızda; sadece bir adet belgeye rastlamaktaydık. Bu da Gıda Mühendisleri Odası’nın bir kongre ilanıydı. “Food Logistics” tanımı ile yapılan bir araştırmada ise 3 bin 300 adet kayıt bulunmaktaydı. Bu kayıtların birçoğu konu ile ilgili dergiler ve birkaç makale ile sınırlıydı. Bu da bize gıda lojistiğinin sadece ülkemizde değil tüm dünyada henüz yeterince bilinmeyen bir konu olduğunu ortaya koymaktaydı. 2011 yılında aynı arama motorunda “Gıda Lojistiği” diye aradığımızda 2 bin 300 adet Türkçe kaynağa ve 252 bin adet İngilizce kaynağa ulaşmaktaydık. 2018 yılında ise 5 bin 700 Türkçe kaynağa ve 280 bin adet İngilizce kaynağa ulaşıyoruz. Gıda lojistiğinin geçtiğimiz 15 yıldaki gelişmesinin belirgin bir örneğidir bu sonuç. 2003 yılında ABD ve Avrupa’da temel iş konusu gıda lojistiği olan az sayıda kuruluş bulunmasına karşılık ülkemizde sadece gıda lojistiği konusunda çalışan lojistik firması bir elin parmakları kadar bile yoktu. Bugün dünya lojistik sektörü ihtisaslaşıyor ve gıda lojistiği de bu ihtisaslaşma üzerinden para kazanıyor. Her şeye rağmen Türkiye’de lojistik firmalarımız yeni yeni ihtisaslaşmaya ve gıda lojistiğini temel iş alanları olarak seçmeye başladılar. Bu konuda geç kaldığımızı kabul etmek zorundayız. Ülkemizde gıda şirketlerinin çoğu kendi lojistiklerini kendileri yapıyor. Üretimlerine küçük ölçekli firmalar olarak başladıklarından dolayı, depolama hizmetlerini kendi fabrikaları içinde, kendi elemanları ile yapmışlar, dağıtımlarını da bayilerine veya zincir mağazalara kadar kendileri sağlamışlardır. Üretimin yanındaki depolardan, küçük araçlarla bölgesel dağıtım yapılmıştır. Pazarda rekabetin artması, üretim ölçeklerinin büyümesi, tüketimin Anadolu’ya yayılması, ithal mallarının etkisi ile yabancı gıda markalarının ve tüketim zincirlerinin aktivitelerini artırması ile ülkemizdeki lojistik şirketleri konunun önemini anlamış ve bir ucundan mevcut işlerinin içine gıda ürünlerini de eklemişlerdir. Zincir mağazaların sayılarının artması, aktarma depolarının yanında büyük merkezi depoları kurmaları ve bunların dağıtım merkezi haline getirilmesi ile özellikle frigorifik taşıma yapmak zorunlu hale gelmiş ve dondurulmuş gıda sektörünün büyümesi ile de gıda lojistiği vazgeçilmez hale gelmiştir. Taze meyve ve sebzeler geçmişte sandıklarla taşınmakta iken, günümüzde paketlenmiş halde satılmaya ve dağıtıma başlanmıştır. Bu sistem de bir yandan tedarik zincir içinde ilave operasyon gerektirirken, diğer yandan ürünlerin taşınmasını ve raflanmasını kolaylaştırmış, hijyen sağlamış ve satış süresini hızlandırmıştır. Böylece toplan zincir maliyeti üzerinde iyileştirme ve artı değer sağlanmıştır. Dondurulmuş gıdalar ise çok farklı bir sistemle taşınıyor. Üretimden sonra tüketime gidinceye kadar ürünlerin steril ve donmuş, ortama uygun sıcaklık derecesinde taşınması sözkonusu. Erimiş bir donmuş gıdanın tekrar dondurulması sağlıklı değil. Eridiği an tüketilmesi gerekiyor. Bu da taşımanın, depolamanın, raflamanın özel ihtisas ve ekipman gerektirmesine, satış kanallarının düzgün planlanmasına bağlı. Küçük bir ihmal veya arıza tüm ürünlerin çöpe atılmasına neden olabiliyor. Gıda lojistiği sadece gıda ürünlerini taşımak veya depolamak değildir. Özellikle balık, et, süt ürünleri gibi soğuk zincir içinde taşınması gereken ürünler kısa raf ömrüne sahip. Bu ürünlerin rafa en kısa zamanda ulaşması satış olanağını artıran bir unsur. Soğuk raflarda en uzun süre kalabilecek şekilde taşınabilen bir ürün rekabette avantaj yaratacaktır. Bu sayede ürünler rafta eksilmeden yerine yenilerini koyma süresi uzayacak ve ölçek ekonomisi yaratılmış olacaktır. Günümüzde ürünlerin son kullanma süreleri ancak etiketlerine bakarak anlaşılabiliyor. Bu da rafların sürekli kontrol edilmesi gibi bir zorluğu ortaya çıkarıyor. 1-2 sene gibi yakın bir gelecekte gıda ürünlerinde kullanılmaya başlayacak RFID etiketleri sayesinde, rafta bekleme süresi dolmuş ürünlerin hangileri olduğu, ne kadar zaman içinde dolacağı sistem tarafından otomatik olarak belirlenecek ve raflarda ürün beslenmesi kolaylaşacaktır. Kullanacağımız yazılım raf ömrü azalan ürünlerin raflardan toplanmasını mümkün kılacaktır. Ürünler üzerine yapıştırılacak olan soğuk zincir kırıldığı anda renk değiştiren etiketler ürünlerin garantisi olacaktır. Gıda lojistiği lojistikte yeni, teknolojilerin en kolay uygulanabileceği ve geri dönüşünün en yüksek olduğu hizmetlerin başında geliyor.