Corona virüsünün hayatımıza yansıyan etkilerinden biri de diş hekimi ziyaretlerinin sayısında yaşanan kritik düşüş oldu. Dünya genelinde de gözlenen bu dikkate değer düşüş sonunda İngiltere’de Mart ayından bu yana geçen yıla nazaran 19 milyon daha az diş hekimi ziyareti gerçekleştiği tespit edildi.

Türkiye genelinde maalesef periyodik ağız ve diş sağlığı kontrolleri bir alışkanlık haline gelemezken, ekseriyetle acil durumlarda, apselerde, dayanılmaz sancıların sabahında kapılarını çaldığımız diş hekimlerine pandemi döneminde daha az gider olduk.

Peki bu dönemde diş hekimlerine gitmek riskli mi?

Covid öncesi süreçte de muayene ve işlem esnasında maske, sperlik, eldiven ve gözlük takan diş hekimleri bu konuda antrenmanlı. Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) Genel Başkanı Prof. Dr. Atilla Stephan Ataç, Sözcü.com.tr’ye yaptığı açıklamada “Hasta bakımı konusunda bizim kişisel koruyucu ekipmanlar ve enfeksiyon hastalıklarının kişiye bulaşmasını önleme konusunda aldıkları eğitimde biz diş hekimlerinin en eğitimli hekim gruplarından biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu diş hekimliğinin standardıdır ki zaten biz normalde de hastalarımıza bakarken gözlük, siperlik ve maske takıyoruz. Yani Covid, bazı müdahalelerdeki ufak tefek değişimler dışında çalışma sistemimizi çok da etkilemedi” ifadelerini kullandı.

Türk Dişhekimleri Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Atilla Stephan Ataç: “Başlangıç aşamasında dişi koruyucu, hastalığı durdurucu bir önlem ile dişi tedavi edebilecekken Covid-19 korkusu, yaygın diş hekimi korkusu, maddi nedenler ve umursamama nedeniyle tedavi geciktikçe, basit bir müdahale ile önlenebilecek olay giderek büyüyebiliyor.”

Sorularımızı yanıtlayan bir diğer isim olan Dt. Öykü Göksel ise rutin galoş ve maske temini, ateş ölçümü, el dezenfeksiyonu temini, başlık örtüsünün her hasta sonrası değiştirilmesi, randevu aralarının geniş tutulması gibi önlemlerin standart olduğunun altını çizdi.

Dt. Göksel, ayrıca “Kişisel koruyucu ekipman ile çalışan hekim ve personel, hem kendini korumak hem de çapraz enfeksiyon oluşturmamak için her hasta sonrasında maske, siper ve tek kullanımlık önlüğünü değiştirir. Hasta tedavi odasını terk ettikten sonra yüzey temizliğine ek olarak sisleme cihazı olarak bilinen ilaçlama aletleri ile havada asılı kalabilmiş olan partiküllerin de dezenfeksiyonu sağlanır. Covid-19 diş hekimleri için bilinen ilk riskli hastalık değil” dedi ve ekledi:

“Kanla, vücut sıvılarıyla ve hava ile bulaşan diğer hastalıklar nedeniyle de diş hekimleri salgın öncesi dönemden itibaren tüm bu riskler ile karşı karşıya kalmış ve yukarıda saydığım tüm önlemleri evvelden beri almıştır. Bu dönemde diş tedavilerinin yaptırılması ile ilgili herhangi bir risk ya da engel yoktur. Diş tedavilerini aksatmak daha büyük sorunlara sebep olabilir.”

Dt. Öykü Göksel: “Ağız diş sağlığı hastanelerinde görevli hekim arkadaşlarımızın filyasyon ekiplerinde yer alması ve dolayısıyla devlet hastanelerinde diş tedavilerine kısıtlama uygulanması ile birlikte özel kliniklerin hasta yükü de artmış oldu. Bu dönemde hasta sayımızdan çok uygulanan tedavilerin yoğunluğu değişti diyebiliriz. Estetik beklentiler ile yapılan işlemlerde azalma olurken, tedavi ve koruyucu amaçlı işlemlerin sayısı arttı.”

Bunun yanı sıra Covid-19 sürecinde bazı uygulamaların riskli görülmesi nedeniyle randevularda azalma yaşanırken 21 Mart’ta TDB’nin resmi internet sitesinde “Covid-19 salgını nedeniyle kliniklerde uyulması gereken dental işlemler prosedürü” başlıklı bir yönerge yayınlandı. Prof. Dr. Ataç, diş hekimi ziyaretlerinin azalmasında halkın talebinin düşmesinin yanında kamuda diş hekimlerinin filyasyona gönderilmesinin de etkili olduğunun altını çizdi ve şöyle dedi:

“Kamuda neredeyse kadrolu çalışanların yüzde 70’i, 80’i filyasyona çıkarıldı. Onun yansıması ise şöyle oldu: Bir ağız ve diş sağlığı merkezinde normalde 1700-1800 randevu verilirken randevular 200’e, 300’e düşmeye başladı.”

Dt. Öykü Göksel: “Ağız diş sağlığı hastanelerinde görevli hekim arkadaşlarımızın filyasyon ekiplerinde yer alması ve dolayısıyla devlet hastanelerinde diş tedavilerine kısıtlama uygulanması ile birlikte özel kliniklerin hasta yükü de artmış oldu. Bu dönemde hasta sayımızdan çok uygulanan tedavilerin yoğunluğu değişti diyebiliriz. Estetik beklentiler ile yapılan işlemlerde azalma olurken, tedavi ve koruyucu amaçlı işlemlerin sayısı arttı.”

OECD RAPORU DİKKAT ÇEKİYOR

Yazının girişinde değindiğimiz “Türkiye’deki alışkanlıklar” konusunda ise OECD’nin raporu aydınlatıcı oluyor. Türkiye’de 2018’de yılda kişi başına ortalama diş hekimi ziyareti 0.7 olarak tespit edildi. Araştırmadaki ülkelere kıyasla sayının epey düşük olması dikkat çekiyor. 2018’de yılda kişi başına ortalama doktor ziyareti sayısı ise 9.5 olarak görülüyor. Almanya’da ise bir kişi yılda ortalama 9.9 kez doktor ziyareti, 1.5 kez ise diş hekimi ziyareti yapıyor.

Ağız ve diş sağlığının özellikle üst solunum yolları ile olan ilişkisi de bilim insanları tarafından vurgulanıyor. Prof. Dr. Ataç, “Covid-19 olsun veya olmasın ağız ve diş sağlığına hassasiyet gösterilmesinin altını çiziyoruz. Ayrıca ağız ve diş sağlığının üst solunum yolları ile ilişkisini de düşünürsek bu dönemde daha çok dikkat etmemiz gerekiyor” derken görüşüne başvurduğumuz Dt. Öykü Göksel de bu konunun altını çizdi.

Dt. Göksel, “Özellikle Covid enfeksiyonu sonrası oluşabilen zatürre ile ağız hijyeni arasındaki ilişki yakın zamanda bilim insanları tarafından ortaya kondu. Yani Covid ile görülen akciğer tutulumunda kötü oral hijyeni, hastalık seyrine olumsuz etki gösteriyor. Bu dönemde kişisel temizliğe ek olarak doğru teknik ile günde en az iki kez dişlerin ve dilin fırçalanması muhakkak gerekli” diye konuştu.

Ağız gargarlarının da Covid-19’a karşı etkili olabileceği yönünde yakın zamanda çıkan haberler hakkında da konuşan Dt. Öykü Göksel gargaraların arasındaki farktan da söz etti. “Alkol veya klorheksidin içerikli gargaralar SARS-CoV-2 virüs eliminasyonunda maalesef direk etki göstermemektedir” diyen Göksel, şöyle devam etti:

“Piyasadaki alkol içerikli gargaraların virüsü tamamen elimine edebilmesi için yaklaşık %60-80 civarında alkol içermesi gerekmektedir ki bu da oral mukoza için çok ciddi bir tahriş sebebidir. Bunun yerine virüs eliminasyonunda etki gösterdiği görülen Povidon Iyodin (PVP-I) içerikli preparatların kullanılmasının solunum yolları enfeksiyonlarının engellenmesinde 3 saatlik bir koruma sağlayabileceği öngörülmüştür.”

ʻʻFırçalamanın yanında gargara ve diş ipi kullanılmasını tavsiye ediyoruz. Her şerde bir hayır vardır ya; Covid gibi bir nedenle olsa bile, bir korku nedeniyle olsa bile, toplumda ağız ve diş bakımı konusunda bir alışkanlık oluşmasını umuyorum.

Prof. Dr. Atilla Stephan Ataç ise son olarak tıp merkezlerine gitmenin riskli olduğu yönündeki algıya dikkat çekerken “Halkın gözünden bakarsak Covid-19’un yayılması, bulaşı ve önlemlere kişisel olarak uyulmaması, sadece diş hekimi ziyaretlerine değil doktora gitmeye de çekinir oldular. Ben çocuk diş hekimiyim. Normalde zaten ailelerin çocuklarını düzenli olarak dişçiye getirme alışkanlıkları yok; ‘Çocuk Covid olur, ben Covid olurum bekleyelim’ diyebiliyorlar. Bu tabii ki sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil. Tüm dünyada bir tıbbi merkeze gidildiğince virüsün kapılacağına yönelik bir algı var” diye konuştu.