Erdoğan’a Atatürk ile kazanılması imkansız bir yarış içine girdiğini söyleyen Özdağ, Erdoğan’ın toplumu kırılma noktasına getirdiğini, kahramanlık destanı yazan Türk milletinin Atatürk’ten asla vazgeçmeyeceğini dile getirip Erdoğan’ın Cumhuriyet Bayramını kutladı.

İşte Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı o mektup:

Ankara, 28 Ekim 2021
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

Sayın Erdoğan,

Partinizin iktidara geldiği Kasım 2002 ‘den bu yana İstiklal Harbimizin önderi, aziz Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı politik, ideolojik ve kültürel  bir savaşı, acımasız ve insafsız bir şekilde sürdürüyorsunuz. İstiklal Harbimizin ve Atatürk’ün düşmanlarına  büyük itibar gösterip, över, masanızda yer verirken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve  İstiklal Harbimizin önder kadrolarının isimlerini kurumlardan, tesislerden, ders kitaplarından tek tek siliyorsunuz. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 98. Yılı arifesinde Atatürk Kültür Merkezi’nin ismini “Başkent Millet Bahçesi” olarak değiştirerek düşmanlığınızı sürdürdünüz.

Cumhuriyetimizin kuruluşunu ve büyük kazanımlarını her fırsatta aşağılıyorsunuz. Atatürk düşmanlarını,Atatürk ve Cumhuriyete saldırı konusunda  cesaretlendiriyorsunuz.

Sayın Erdoğan,

Atatürk’e yönelik cesaretlendirdiğiniz saldırılar, Türk Milletinin Atatürk sevgisini azaltmıyor. Aksine sizin cesaretlendirdiğiniz, bazen bizzat yaptığınız saldırılar Türk Milletinin Atatürk’e olan samimi sevgisini her geçen gün artırıyor. “2002 senesinde mi Atatürk sevgisi daha yüksekti 2021 senesinde mi?” sorusunun cevabı 2021 yılında daha yüksek olduğudur. Türk Milleti’nin bütün partilerden seçmenleri ve daha seçmen olmayan yaştaki genç evlatlarımızın samimi, sıcak ve gerçek Atatürk sevgisi her geçen gün artmaktadır. Atatürk’ün ismi tesislerden kalktıkça, kalplerde daha güçlü şekilde yer almaktadır.

Sayın Erdoğan,

2020 senesi içinde bir gün TBMM’de Genel Kurul çalışmaları sırasında bir AK Parti milletvekili tarafından telefon ile arandım. Lobide buluştuk. Sohbet sırasında  AK Parti milletvekillerinin en az yüzde 50’sinin Sizin Atatürk konusundaki açıklama ve politikalarınızdan son derece rahatsız olduğunu söyledi ve ekledi “Erdoğan’ın Atatürk konusundaki açıklamalarına  tepki gösteren AK Parti milletvekilleri  eşlerinin oranı milletvekillerinden daha yüksek.” (Endişe etmeyin Sayın vekil, isminiz  bende sonsuza kadar saklı kalacak.)

Sayın Erdoğan,

Siz değil AK Parti seçmenini, AK Parti milletvekillerini dahi Atatürk’ü sevmeme konusunda ikna edebilmiş değilsiniz. Size oy veren seçmen elbette sizi seviyor. Çünkü siz iyi bir siyasetçisiniz. Toplumun bir bölümünün taleplerini iyi okuyor ve bu taleplere doğru cevap veriyorsunuz. Ne yazık ki toplumun diğer bölümüne ise düşmanınız gibi muamele ediyorsunuz. Size 2002’den bu yana  destek veren seçmenin hepsinin yaşamına bir şekilde olumlu anlamda dokundunuz. Bunun için seçmeniniz sizi seviyor, inanıyor ve şükran duyuyor. Ancak AK Parti seçmeninin küçük bir bölümü hariç, çok ama çok büyük bölümü 83 sene önce Hakka yürüyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü size rağmen sizden daha fazla sevmeye devam ediyor. Sizi seviyor ancak sizi sevmesi Atatürk’e olan sevgisini azaltmıyor, hatta içten içe size içerliyor.

Sadece AK Parti seçmeni değil, bugün size destek veren MHP seçmeni de  Atatürk’e  büyük bir sevgi ile bağlıdır. Rahmetli Türkeş’in 1964’de bir konuşmasında “Atatürk, Türklüğe aşk, insanlığa sevgi, bilimin önderliğine inançtır” diye ifade etmiş ve vefat ettiği  4  Nisan 1997’de verdiği son siyasi demecinde “Atatürk, Türklüğün Himalaya’sıdır” diyerek, Gazi Paşa’ya sevgisini vurgulamıştır. MHP’ye gönül veren kitleler bugün de Türkeş’in bu çizgisine sadakati kararlılıkla sürdürüyorlar.

Sayın Erdoğan,

“Ben yollar yapıyorum, sağlık hizmetleri sağlıyorum, türban yasağını  kaldırdım,  seçmenime sosyal  yardım  yapıyorum, iş ve aş veriyorum, ihalelerde öncelik veriyorum, neden buna rağmen   benim seçmenim, milletvekillerim  bile Atatürk’ü benden daha çok seviyorlar?” diye sorabilirsiniz.

Bütün dünya gibi AK Parti’ye oy veren vatansever seçmen de Atatürk’ün Türk Milletine devletini, bağımsızlığını, milli haysiyetini geri kazandırdığını biliyor. AK Parti seçmeni de diğer partilerin seçmenleri gibi Atatürk’ün Türk Milletine 1683’de Viyana’da başlayıp 1921’de Sakarya önüne kadar 238 sene süren üç kıtadan geri çekilmeden sonra ilk kez zaferin tadını yaşattığını biliyor.

Sayın Erdoğan,

Atatürk, Türk Milletine 238 yılı boyunca yaktığı ağıtları unutturan kişidir. Nazlı Budin’in 2 Eylül 1686’de kaybından sonra Türk Milleti “Kıble tarafından üç top atıldı. Perşembe günüydü güneş tutuldu. Cuma günüydü Budin alındı. Aldı Nemçe bizim Nazlı Budin’i” diyerek ağlamıştır.

Türkler Belgrad’ı kaybedince “Belgrat’ın etrafının barusu, İçine ekerler mısır darısı,  Onun ağlaşıyor kızı karısı,  Aman imdat diye ağlar Belgrat” diyerek yas tutmuştur.

Ve sonra Rumeli’yi kaybettik. “Kara toprak kandan olmuş kırmızı! Doğrandıkça Türk kadını, Türk kızı! Can evine canavarca saldırmış, Sürü sürü ırz ve namus hırsızı! Mihraplara çan asılmış, Ezanlar! susturulmuş, güm güm ötüyor çanlar!  Camilerin minberleri yakılmış, Çizme ile çiğneniyor Kur’anlar!” dizeleri Rumeli’de  olanların sadece bir bölümünü özetliyordu.  “Çanakkale’de vurdular beni” diye hüzünlendik, Yemen türküsü ile ağladık.

Sayın Erdoğan,

Ağıtlar ile geçen 238 seneden sonra Mustafa Kemal Atatürk bu ağıtlarından sonra Türk Milletine “İzmir’in dağlarında çiçekler açar” marşı ile zaferi, “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” mısraları ile coşkuyu yaşatan önderdir.

1683’de başlayan geri çekilişi ve bu geri çekiliş sırasında sadece 1821-1918 arasında soykırıma uğrayan 5 milyon Türk ve Anadolu’ya göç eden 5 milyon insanımızın yaşamak zorunda kaldığı trajediyi anlamazsanız. Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun mücadelesini anlamanız mümkün değildir. Yukarıdaki ağıtlarda kirletilen ve katledilen Türk kadınlarını kurtaran, çiğnenen Kur’anları çiğnetmeyen kişidir Atatürk.

Bulgaristan’da Bulgar çetelerinin takibinden kaçmak için çocukları ile bir derede sazların arasına saklanan kadınının kucağındaki bebek ağlayınca sesi duyan Bulgar çeteciler duyup gelmesinler diyerek bebeğini suyun altında  tutarak boğan ve diğer çocuklarının canını ancak böyle kurtaran Türk annesinin acısını anlamadan Atatürk’ü Türk Milleti’nin neden bu kadar sevdiğini anlamak mümkün değildir.

Sayın Erdoğan,

Devlet kuruculuğu ya da devlet kurtarıcılığı tarihte çok az insana nasip olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk o çok az insan arasındadır. Siz, hiçbir zaman o çok az devlet kurucusu arasına giremeyeceksiniz. Çünkü, Atatürk’ün kurduğu devleti yönetiyorsunuz.

Ancak devleti doğru dürüst yöneteceğiniz yerde, Atatürk ile asla kazanamayacağınız bir yarışta devleti çok ağır bir varlık krizine sürüklüyorsunuz. Tarihte ilk kez sizin yönettiğiniz bir devlette bir terör örgütü paralel devlet kurmayı başardı. 15 Temmuz’dan ders almadınız, bakanlık ve kurumları cemaat ve tarikatlar arasında paylaştırarak, devleti parçalamaya devam ediyorsunuz.

Sayın Erdoğan,

Devlet kurumları geleneklerini, liyakat ilkesini, rasyonel yönetim ilkesini kaybedip, cemaatler ve tarikatların çarpışma alanına dönüşürken, Sizin düşmanlaştırma boyutu kazanan gerilim politikanız Türkiye’yi iç savaş eşiğinde toplum  konumuna  getirmiştir. Oysa Türk Milleti “Bilim, Birlik ve Barış” istiyor. Sizin gibi düşünmeyenleri ikinci sınıf vatandaş olarak görüp muamele ederek Türkiye’nin birliğini sağlayamaz, devleti yönetemezsiniz.  Süngü ile her şey yapılır ancak üzerinde oturulmaz.

Sayın Erdoğan,

Ekonomi ve dış politikada kötü yönetim sonucunda kurduğunuz rejim büyük bir kriz yaşıyor. Bir yanda ABD-AB ittifakı diğer yanda Çin-Rus ittifakı Türkiye’yi küçük düşürücü şartları dayatarak yanlarına çekmeye çalışırken, siz Atatürk’ün işgalden kurtardığı Ayasofya’da Atatürk’e hakaret edilmesine izin vererek Türk Milletinin ruhunun derinliklerinde  kırılmasına izin veriyorsunuz.

Sayın Erdoğan,

Aslında Atatürk’ün bugün de çok güçlü olduğunu siz de gayet iyi biliyorsunuz. Onun için 15 Temmuz FETÖ’cü darbesi sonrasında AK Parti Genel Merkezi’ne Atatürk posterlerini astırıp, Atatürk’ün koruması altına girdiniz. Doğrusu da buydu. Çünkü Atatürk kapsayıcı ve umut verici bir lider. Siz dışlıyor  ve  umutsuzluk aşılıyorsunuz. Atatürk, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilel-edeb payidar kalacaktır” derken, Siz “Ben gidersem devlet yıkılır” diyorsunuz.

Sayın Erdoğan,

Türkiye bu kadar ağır bir krizden geçerken ve çevremizde ağır bir kuşatma gerçekleşirken, devleti ve toplumu kazasız belasız bu süreçten çıkarmanın tek yolu Atatürk ile girmiş olduğunuz mücadeleden vazgeçmektir. Atatürk’ün sizin hiçbir  zaman olmadığınız  bir üst ligde olduğunu anlamanız gerekiyor. Eski mesleğiniz olan futbol kavramları ile ifade edersek; Atatürk insanlık tarihinin Süper Liginde oynamıştı. Siz, ise tarihin ikinci liginde top koşturuyorsunuz. Birinci lige geçmenizin ve jübileyi birinci lig futbolcusu olarak yapmanızın tek yolu Atatürk ile kavga etmeyi bırakarak oyunu onun öğrettiği gibi  oynamanızdır. Bunun anlamı Türkiye Cumhuriyetini kuruluş değerleri ve felsefesi üzerinde 21. Yüzyıla taşıyacak bir siyaseti hızla kabul etmenizdir.

Sayın Erdoğan,

Saray’dan nasıl görünüyor ve sizi izole ettiği söylenen yakın çevreniz Size nasıl yansıtıyor bilmiyorum ancak, hangi partinin seçmeni olursa olsun, Türk Milletinin yüzde 99’u gergin, kızgın ve yorgun. Sokaklar, caddeler barut gibi. İnsanlar geleceğe umutsuzlukla bakıyor. İşleri, aşları, çocuklarının geleceği ve kendi güvenlikleri konusunda ağır kaygılar yaşıyorlar. Artık toplumsal bir krize dönüşen artan intiharlar, artan suç oranları, kadına, çocuklara ve hayvanlara yönelik şiddetin tırmanması,  insanların çözümü uyuşturucuda aramaları toplumun yaşadığı krizin ne kadar ağır olduğunu gösteriyor. Ve Siz böyle yüksek tansiyonlu bir ortamda toplumsal barışı destekleyecek bir rol modeli olmanız gereken yerde, muhalefet partisi liderlerini şiddet uygulaması ile tehdit ediyorsunuz. Bu sadece bir siyasi lideri değil, o kişiye oy vermiş bütün seçmenleri hedef almak anlamına gelir.

Sayın Erdoğan,

Sizce AK Parti’ye oy veren seçmenler diğer partilerin liderlerini ve seçmenlerini dövmek, yaralamak istiyor mu? Hayır, onlar da ekonomik krizin pençesinde inlerken barış ve huzur istiyorlar. Herkes ama herkes bu ülkede barış ve huzur istiyor. Siz de Sayın Erdoğan artık Atatürk ile İstiklal Harbi ile Cumhuriyetimizin kuruluşu ile barışın.

 Sizin de Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.

 Saygılarımla,

Ümit Özdağ
Zafer Partisi Genel Başkanı