İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, “Avrupa’nın güvenliği de, insanlığın güvenliği de bu coğrafyada istikrarın sağlanmasına, huzurun sağlanmasına ve hepsinden önemlisi de Türkiye’nin güvenli olmasına bağlıdır” dedi.

Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından finanse edilen ’Ulusal Koordinasyon ve Ortak Risk Analiz Merkezinin (UKORAM) Kurumsal Kapasitesinin Desteklenmesi Projesi’nin açılış toplantısı, Ankara’da bir otelde gerçekleştirildi. Konuşmasına İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun selamlarını ileterek başlayan İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, “Etrafı ateş topuna çevrilmiş bir coğrafyanın bitişiğinde hem huzuru, hem güvenliği hem de müreffeh bir ülke olmak derdindeyiz. Yaşadığımız coğrafyada savaşlar, kıtlık, yoksulluk, göçü ve güvenliği tehdit eden ne varsa hepsi var” dedi.

“Bu coğrafyada insanların bu noktaya gelmesinde ülke olarak zerre dahlimiz yok”

Orta Doğu’da yaşanan insanlık dramlarında Türkiye’nin herhangi bir dahli olmadığını vurgulayan Ersoy, şunları kaydetti:

“Şunun altını ısrarla çiziyoruz; inanın bu coğrafyada, bu masum ve mazlum coğrafyada savaştan, bombadan, silahtan, kıtlıktan ve yoksulluktan ölen insanların bu noktaya gelmesinde ülke olarak zerre kadar dahlimiz, kusurumuz veya müdahilliğimiz yok. Bizim dışımızdaki unsurların, güçlerin, binlerce kilometre uzaktan gelerek bu coğrafyanın masum insanlarına dayattıkları ve yaşattıkları acıların hafifletilmesi için millet olarak, devlet olarak elimizden gelenin çok fazlasını yaparak bedel ödüyoruz. Medeniyet değerlerimizin, insanlık anlayışımızın, vicdanımızın, toplumsal sorumluluğumuzun, uluslararası sorumluluğumuzun, hukukun ve insanlığın gereği neyse onu yapmaya çalışıyoruz.”

“Avrupa’nın güvenliği de, insanlığın güvenliği de Türkiye’nin güvenli olmasına bağlıdır”

Ersoy, sınır güvenliğiyle ilgili Türkiye’nin çalışmasının yeterli olmayacağına, bu konuda iş birliği içerisinde çalışılması gerektiğine dikkati çekerek şöyle devam etti:

“Sınır güvenliğimizle ilgili yetkili kurumlarımız ayrı ayrı önemli tecrübe ve yeteneklere sahipler. Her biri görevini gereğince yerine getirmeye çalışıyor. Ancak bu kadar ağır, sınırlarımızı aşan uluslararası boyutları, yardımlaşması ve dayanışması çok olması gereken bir sorunla hiçbir kurumumuzun bireysel olarak sorumluluklarını yerine getirmesi yeterli olmayacaktır. Her birimizin dayanışmayla, birleşmeyle bir mücadeleyi ve başarısını ortaya koymamız gerekiyor. Bu coğrafyada birlikte yaşıyoruz. Avrupa’nın güvenliği de, insanlığın güvenliği de bu coğrafyada istikrarın sağlanmasına, huzurun sağlanmasına ve hepsinden önemlisi de Türkiye’nin güvenli olmasına bağlıdır.”

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Faruk Kaymakcı da projenin önemine değinerek, “Bu proje sadece Türkiye’nin doğu ve güneydoğu kara sınırlarına yapılan bir yatırım değil. Bu proje aynı zamanda Avrupa’nın ve NATO’nun güvenliğine yapılan bir yatırım” dedi.

“AB ve NATO’nun sınırları Türkiye’nin güney sınırlarıdır”

Kaymakcı, şöyle devam etti:

“AB’nin sınırları bugün için Ege olabilir ama Avrupa’nın ve NATO’nun sınırları Türkiye’nin doğu ve güneydoğu sınırlarıdır. AB’ye bir aday ülke olarak Türkiye’nin birlikte gerçekleştireceği çalışmalar hem uyuşturucuyla mücadele hem yasa dışı göçle mücadelede hem de güvenliğimiz açısından çok değerli.”

Toplantının başında şehitlerin anılması için yapılan saygı duruşuna dikkati çeken Kaymakcı, “Törenin açılışında şehitlerimizi andık. Bu aslında sınır güvenliği açısından Türkiye’nin Avrupa’nın güvenliğini koruması konusunda da üstlenmiş olduğu sorumluluğu ve çektiği cefaları da gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Kaymakcı, projenin vize serbestisi konusuyla ilgili önemli bir araç olduğunu belirterek, “Bu çalışma Türkiye’nin vize serbestisi diyaloğunda da, Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanmasında gerçekleştirilmesi gereken kriterlerin yerine getirilmesi açısından önemli bir araç” diye konuştu.

Toplantıya İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Faruk Kaymakcı, AB Türkiye Delegasyon Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut, İller İdaresi Genel Müdürü Selçuk Aslan ve Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi (ICMPD) Genel Direktörü Michael Spindelegger katıldı.