Dünyaya açılması hedeflenen "Türkiye Dokuma Atlası Projesi"nin ilk sahne gösterimi büyükelçiler ve eşleri için yapıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, proje ile yok olmaya yüz tutan zengin dokuma kültürünü yeniden ihya etmeyi amaçladıklarını söyledi.

Anadolu’nun geleneksel dokumalarının aslına uygun olarak yeniden üretilerek modern tasarımlarla dünyaya tanıtılması amacıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayelerinde yürütülen Türkiye Dokuma Atlası Projesi kapsamında "Geçmişten geleceğe" temasıyla Türkiye Dokuma Atlası ilk sahne gösterimi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde büyükelçiler ve eşlerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Program öncesi büyükelçiler ve eşleriyle yemekte bir araya gelen Emine Erdoğan, "kültür"ün kişinin kendisini en rahat ve hızlı tanımladığı değerler bütünü olduğunu söyledi. Farklı kültürlerin birbirini tanımasının önyargıları azaltacağını belirten Emine Erdoğan, kültürel çeşitliliğe ve farklılığa duyulan saygının önemine işaret ederek, "Biz ve onlar ayırımı yerine insanlığın ortak değerleri etrafında buluşabilmek, farklılıkları doğru tanımlayabilmek esas olandır. Anadolu geçmişiyle, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm inanç ve yaşam tarzlarına yer açan çok kültürlü atmosferiyle bunun için çok güzel bir örnektir. Biz de bu tarihsel zenginlikten besleniyoruz" diye konuştu.

"Artık ustası kalmamış kumaşlarımız sandıklardan çıkarıldı"

Emine Erdoğan, Türkiye Dokuma Atlası Projesi’nin güçlü kurumların ortak çalışmasının ürünü olarak ortaya çıktığını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:

"Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı Olgunlaşma Enstitüleri, Tekstil İhracatçı Birliğimiz ve çok değerli tasarımcılarımızın gayretinden doğdu. Yok olmaya yüz tutmuş geleneksel dokumalarımızdan nadir örnekleri bir araya getirildi. Ne yazık ki artık ustası kalmamış kumaşlarımız sandıklardan çıkarıldı. Bu proje ile yok olmakla karşı karşıya kalan bu zengin kültürümüzü yeniden ihya etmeyi amaçlıyoruz. Yerelde teşvikler vererek dokumalarımızın yeniden canlanmasını arzu ediyoruz. Türkiye tekstil ihracatında çok güçlü bir ülke. Küresel salgın şartlarına rağmen 2020 yılında bir basamak atlayarak dünyanın en büyük beşinci tekstil ihracatçısı durumuna geldi. Hedefimiz, bu ihracat başarımızı yerel dokumalarımızla daha da zenginleştirmek, tekstilde bir Türkiye markası oluşturmak."

"Dokuma sanatı alelade bir kumaş üreticiliği değil"

Emine Erdoğan, dokuma kültürünün Türkiye’nin zengin kültürel ve coğrafi özelliklerini aynı şekilde farklı desen ve motifleriyle etnik ve etnografik birikimi yansıttığını belirtti. Anadolu dokumaları arasında yer alan Ankara sofu, Edirne kırmızısı, Hatay ipeği, Antep kutnusu, Muğla dastar dokumasının özelliklerine dikkati çeken Erdoğan, "Dokuma sanatı alelade bir kumaş üreticiliği değil, insanın hayatla ve doğayla etkileşiminin aynasıdır. Doğum, düğün ve cenaze gibi hayatın dönüm noktaları motiflere yansır. Henüz kelimelere aktarılamamış nice duygu ve düşünce nakışlarla tercüme edilir. Her ilmek içinde hüzün ve sevinç gibi hayatın tüm tonlarını taşır" dedi.

Her yörenin coğrafi deneyiminin ayrı bir sanat ve dil ortaya çıkardığına işaret eden Emine Erdoğan, "Motiften kumaşa, kullanılan malzemeden tasarıma kadar bu zanaat bütün olarak bir kimlikti. Bu yanıyla dokumacılık, geçmiş zamanların dünya tasavvurunun birer broşürü ve engin bir tarih kaynağıdır. Türkiye Dokuma Atlası, Anadolu zevkiseliminin izlerini ortaya çıkarmaktadır. Ancak bu çaba geçmişi sevmek, tarihi eserlere övgüden öte bir çabadır. Dokumalarımızı yaşatmak, onları çağdaş tasarımlarla buluşturmak gayretidir" ifadelerini kullandı.

"Bu nadide değerlerin yeryüzünden silinmesine izin veremeyiz"

Emine Erdoğan, sahne gösterisinde ülkenin seçkin tasarımcılarının çağdaş yorumlarının yer aldığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Türk tasarımcıların ufkunun sınırsızlığına, geleneksel sanatlarla kurdukları köprüye şahit olacaksınız. Biz bu çabayı sadece yerel kültürümüzü korumak olarak da görmüyoruz. Küreselleşmenin tüm kültürleri tek tipleştirdiği bir çağda, insanlığın ortak birikimine hizmet olarak görüyoruz. Ülkemizdeki kültür varlıkları, coğrafyamızın olduğu kadar, tüm insanlığın ortak hazinesidir. Geleneksel sanatların ihyası, bugünün tasarım dünyası için de taze bir nefes demek. Hayata tutundurduğumuz her desen ya da renk, farklı disiplinlere de ilham olabilir. Mimariden teknolojiye kadar, her alanın, insanın soyut dünyasından beslenmeye ihtiyacı var. Tek tip bir dünya, insanlığın hayal dünyasına vurulan en büyük kettir. O nedenle, bu nadide değerlerin, yeryüzünden silinmesine izin veremeyiz."

Emine Erdoğan, bu anlayışla kurucu üyesi oldukları UNESCO bünyesinde de aktif bir rol üstlenmeye devam ettiklerini dile getirerek, "2021 yılında Arslantepe Höyüğü’nden hat sanatımıza Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne 21 kültürel unsurumuz kaydedilmiş oldu. İnanıyoruz ki bu çabalar, insanlık ailesinin zengin mirasını daha da güçlü kılacaktır" dedi.

Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı kitabı

Emine Erdoğan, alanının en iyileri olan şefler ve uzmanların katkısıyla "Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı" kitabını hazırladıklarını anımsatarak, kitabın Türk mutfağının atıksız, sağlıklı ve geleneksel yüzünü tanıtmayı amaçladığını anlattı. Türkiye’nin yemek kültürünün de tıpkı dokuma kültürü gibi farklı iklim özelliklerinin, farklı etnik kimliklerin zenginliğini yansıttığına değinen Emine Erdoğan, "Arzumuz, bu zenginliği tüm dünyaya açmak. 21-27 Mayıs haftası, tüm dünyada Türk Mutfağı Haftası olarak kutlanacak. Yurt dışındaki temsilciliklerimiz de bu ortak çabanın mutfağı olacak. Sizlerle de bu alanda iş birliğine her zaman açığız. Türk mutfağının leziz tatlarını paylaşmaktan her zaman memnuniyet duyarız" diye konuştu.

Emine Erdoğan, büyükelçilere ve eşlerine her türlü kültür projesinde birlikte çalışmaya hazır olduğunu ifade ederek, sözlerini insanların birbirini farklılıklarıyla sevdiği, birlikte saygı ve hoşgörüyle yaşayabildiği bir dünya dilekleriyle sonlandırdı.

Yüzyıllık dokumalar ünlü tasarımcıların elinde yeniden hayat buldu

Daha sonra tiyatral bir gösteriyle geleneksel dokumalar, günün farklı zamanlarında kullanıma ilişkin tasarlanmış kıyafetler ve ev tekstil örnekleri, 99 ülkeden büyükelçiler ve eşleri ile maslahatgüzarlar ve büyükelçilik temsilcilerinin beğenisine sunuldu. Sahnede Arzu Kaprol, Dilek Hanif, Aslı Filinta, Ece Ege, Gül Ağış, Nedret Taciroğlu, Simay Bülbül, Tuvana Büyükçınar gibi ünlü tasarımcılar ile Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü’nden tasarımcıların Türkiye coğrafyasındaki yüzyıllık dokumalardan tasarladığı kıyafetler yer aldı. "Türkiye Dokuma Atlası Projesi" kapsamında Üsküdar çatmasının desen ve renkleri, Denizli Buldan bezinin doğal boyalı dokuması çağdaş tasarımlara dönüştürüldü. Antep kutnu, Ankara sofu, şal şapik, ehram, beledi gibi dokumalardan hazırlanan örnekler de Türkiye Dokuma Atlası sahnesinde sergilendi. Sahne gösteriminin proje koordinatörlüğünü Ayşe Dizman ve küratörlüğünü de Güneş Güner yaptı. Sahne gösteriminin ardından Emine Erdoğan, fotoğraf çekildiği ünlü tasarımcılar ve katılımcıları alkışlayarak, tebriklerini iletti.

"Türkiye Dokuma Atlası Projesi"

Olgunlaşma Enstitülerinin yenilenme çalışmalarının bir ürünü olarak hazırlanan "Türkiye Dokuma Atlası Projesi", Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı İstanbul Sabancı Beylerbeyi Olgunlaşma Enstitüsü tarafından yürütülüyor. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği’nin (İTHİB) destekleriyle yürütülen projeye Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Ticaret Bakanlığı da katkı veriyor.

Programa Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve eşi Nebahat Özer ile Kültür ve Turizm Bakan yardımcıları Serdar Çam ve Özgül Özkan Yavuz, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun eşi Hülya Çavuşoğlu, İstanbul Tekstil ve Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle, Avrupa Konseyi Ankara Ofisi Başkanı Cristian Urse, BM Ankara Temsilciliği Daire Başkanı Tom Delrue, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Şeref Ateş, TÜRKSOY Genel Sekreter Yardımcısı Bilal Çakıcı, yabancı misyon şefleri ve eşleri ile diğer ilgililer katıldı.