Pandemi sürecinde alınan önlemlerin çevre üzerindeki olumlu etkisi net bir şekilde ortaya çıkarken, Toyota otomobillerin doğaya zararını sıfıra indirmek için 6 ana başlıktan oluşan stratejik “2050 Çevre Hedefi” ile konuya verdiği önemi bir kez daha gözler önüne serdi.

Çevreci kimliği ile otomotiv sektörünün öncü markası olan Toyota, doğa dostu özellikler taşıyan teknolojileri hayata geçirmek için 50 yıla yakın süredir çalışmalar yapıyor ve çözümler sunuyor. Toyota, yapmış olduğu bu çalışmalar ile; yakıt verimliliğini arttırmak ve CO2 emisyonunu düşürmek, hava kalitesini arttırmak için egzoz gazı salımını azaltmak ve azalan petrol rezervlerine karşı alternatif enerji türleri bulmak hedeflerine odaklanmış durumda.

Otomobillerde “0” emisyon hedefiyle yola çıkan Toyota, 2050 yılında, emisyon oranını 2010’a göre yüzde 90 düşürmeyi amaçlıyor. 1997 yılından bu yana çevre dostu olan yaklaşık 15.5 milyon adet hibrit otomobil satışı gerçekleştiren Toyota, bu araçların kullanılmasıyla birlikte, eşdeğer fosil yakıtlı araçların kullanımına göre 93 milyon ton daha az CO2 emisyon salımının gerçekleşmesinin de önünü açtı.

Salgınla birlikte çevre bilinci arttı

Tüm dünyayı saran COVID-19 süreciyle birlikte çevreye verilen önemin artması otomobil sektöründe gözleri hibrit teknolojisine çevirdi. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 80'inin büyük şehirlerde yaşamasıyla birlikte, ulaşım ve enerji sektöründe büyük oranda fosil yakıtlar kullanılması hava kirliğinin en önemli sorun olarak ortaya çıkmasına neden oluyor. Hibrit ve elektrikli araçların tercih edilmesiyle, belli bir oranda bu kirlilik azaltılabiliyor.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan çeşitli araştırmalarda ise, dizel araçların egzozlarından çıkan azot oksit ve partiküller gibi salımların neden olduğu hava kirliliği, kanserin ana sebebi olarak değerlendiriliyor. Hava kirliliğinden korunmak için daha temiz yakıtlı sistemler ve ulaşım yöntemlerini geliştirmek için başta Toyota olmak üzere çok sayıda marka çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.

"Avrupa hibrite yöneliyor"

Bugün dünyada üretilen araçların yüzde 98'i konvansiyonel içten yanmalı motorlardan oluşuyor. Sadece elektrikle çalışan araçların sisteme entegrasyonun zor olduğu günümüzde Avrupa başta olmak üzere refah seviyesi yüksek ülkeler konvansiyonel motor ve elektrik motorunun birlikte kullanıldığı hibrit araçlara yöneliyor. İki motorlu olan bu araçlarda şehir içi kullanım süresinin yüzde 50'sini elektrik enerjisiyle karşılayarak önemli ölçüde akaryakıt tasarrufu sağlarken çevreyi de çok daha az kirletmiş oluyor.

Salgın sürecinde Toyota’nın kendi kendini şarj eden hibrit teknolojisine sahip araçları benzin ve dizel araçlara göre, daha çok talep edilmeye başladı. Toyota’nın yıllık olarak ürettiği 10 milyon adetlik aracın yüzde 50'sinden fazlası 2025 yılında hibrit motorlar veya sıfır emisyonlu teknolojilerden oluşacak.

"Gelecek hidrojende"

Hibrit teknolojisindeki öncü kimliği gibi sadece su buharı salımı yapan hidrojen teknolojisini de otomotiv sektörüne sunan Toyota,  hidrojeni 2050'li yılların enerjisi olarak görüyor. Toyota hidrojenden elektrik elde eden yakıt hücreli sistemlerin yüksek maliyetlerini aşağı çekerek, bu teknolojinin de yaygınlaşmasını amaçlıyor. Avrupa'da birçok yerel yönetim yüksek maliyetleri olmasına rağmen şehir içi toplu taşıma çözümlerinde hidrojenle çalışan taşıtları tercih ediyor.