İ stanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Hukuk Kulübü, Bu yıl 106’ncı yıldönümü idrak edilen Çanakkale Zaferi dolayısıyla bir online panel düzenledi. Panelde konuşan İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, Çanakkale Savaşları için, şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya atıf yaparak, “Millî Mücadele ve Cumhuriyet’in önsözü” değerlendirmesinde bulundu.

“MİLLİ MÜCADELE KADROSU ÇANAKKALE’DE OLUŞTURULDU”

Muharebelerin kara ayağında, yarbay rütbesiyle, 19. Tümen Komutanı olarak yer alan Atatürk’ün Türk milletinin önüne ve tarih sahnesine Çanakkale’de çıktığını hatırlatan Babüroğlu, “Mustafa Kemal, Çanakkale’de Millî Mücadele’nin çekirdek kadrosunu oluşturdu. Burada ‘Anafartalar Kahramanı’ oldu. Dolayısıyla “Mustafa Kemal’in doğum yeri Çanakkale’de Kemalyeri’dir” diyebiliriz. Eğer Çanakkale zaferle sonuçlanmasaydı, Millî Mücadele yolculuğu başlatılamaz, Sakarya Meydan Muharebesi ya da Büyük Taarruz yapılamazdı” dedi.

DENİZ ZAFERİNİN ANAHTARI: NUSRET VE TÜRK TOPÇUSU

18 Mart 1915’te gerçekleştirilen Çanakkale Deniz Savaşı’nda İtilâf donanmasının başarısız olmasının nedenini ‘Türk topçusu ve Nusret’ olarak açıklayan Babüroğlu, “İtilâf donanması 18 Mart’ta savaş gücünün hemen hemen üçte birini kaybetti. Bunun en önemli sebebi, Nusret Mayın Gemisi’nin 7/8 Mart 1915 gecesi döktüğü mayınlar ve Türk topçusunun başarılı ve etkili atışları. İtilâf Kuvvetleri’nin Çanakkale Boğazı’nı sadece donanmayla geçme girişimleri, savaş tarihi açısından stratejik bir hata. İki tarafı aynı ülke tarafından korunan bir boğazı geçmek ancak müşterek harekâtla mümkün. İtilâf kuvvetlerinin kara birlikleri kullanmamaları ve Türklerin gücünü küçümsemeleri onları stratejik bir yanılgıya götürdü” diye konuştu.

“O GÜNE KADARKİ EN BÜYÜK AMFİBİ HAREKÂTI”

Çanakkale Muharebeleri’nin, o güne kadarki en büyük amfibi (çıkarma) harekâtı olduğuna dikkat çeken Babüroğlu, “Çanakkale aynı zamanda, Normandiya Çıkarması’ndan sonra tarihteki de en büyük ikinci amfibi harekatı. Denizde ve karada toplam 287 gün süren Çanakkale Savaşları’nda işgal kuvvetleri 252 bin; Türk kuvvetleri 213 bin 882 olmak üzere toplam 465 bin 882 zayiat verdi. Çanakkale Boğazı geçilemediğinden destek alamayan Rusya’da, Ekim 1917’de Bolşevik İhtilali patlak verdi ve Çarlık Rusyası yıkıldı. Ayrıca, Çanakkale Muharebeleri, Çarlık Rusyası’nın yüzyıllardır gerçekleştirmek istediği Boğazlara sahip olma hayalini geriletti. Balkan Savaşı’nda hezimet ve büyük felaket yaşayan Türk ordusu, Çanakkale Zaferi’yle küllerinden doğdu ve gelecekte Millî Mücadele için gerekli ruhun var olduğunu gösterdi” ifadelerini kullandı.

BALKAN FACİASI’NDAN ÇANAKKALE’YE NASIL GELİNDİ?

Osmanlı ordusunun Balkan Savaşları’ndaki hezimetten birkaç yıl sonra Çanakkale gibi parlak bir zafere nasıl imza atabildiğinin Batılı araştırmacılar tarafından merak konusu olduğuna dikkat çeken Babüroğlu, “Bu başarının altında aslında Balkan hezimetinin bizzat kendisi yatar. Balkan Faciası, Mustafa Kemal’i ve onun silah arkadaşlarını derinden yaraladı, Osmanlı Ordusu yönünden bir utanç lekesi olarak kabul edildi. İngiliz resmî tarihçilerinin tespitinde olduğu gibi, Türk askerinin Çanakkale Muharebeleri’nde başarılı olmasının temel nedeni, savundukları toprağın anavatanları olduğunu bilmeleri. Türk askerinin başarılı olmasının ikinci nedeni, muharebelerde Türk komutanların askerle beraber ön hatta bulunması ve karşı saldırılarda birliklerin başında hareket etmeleri. Üçüncü nedeni de askerdeki manevi güç” şeklinde konuştu.

ZAFER DAHA KOLAY KAZANILABİLİR MİYDİ?

Çanakkale Savaşları’nın aslında çok daha kısa sürede ve çok daha az kayıpla bitebileceğini ileri süren Babüroğlu, “Bunun en büyük müsebbibi Almanlar. Zira Çanakkale Cephesi’ni savunan 5’inci Ordu’nun komutanı Liman von Sanders, komutayı alır almaz Türk kurmayların hazırladığı planı, üstelik bölgedeki Türk komutanların, hatta Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın değerlendirmelerini bile dikkate almadan tümüyle değiştirdi. İlk plan, düşmanı daha karaya çıkmadan püskürtmeyi öngörüyordu. Liman von Sanders’in planı ise tam tersi bir savunma şekli öngörüyordu. Türk komutanların planı ile çelişen bu savunma sistemi, düşmanın kıyıya çıkmasına adeta müsaade ediyordu” diye konuştu. “LİMAN VON SANDERS’İN PLANI TÜRK ORDUSU İÇİN BİR TUZAKTI” Babüroğlu, ‘Türk ordusu için bir tuzak olarak değerlendirdiği bu planın sebebini ise şöyle açıkladı: “Liman Paşa’nın bu savunma planı ve Alman komutanların muharebe alanındaki uygulamaları, muharebelerin 8,5 ay kadar uzamasına ve Türk kanının oluk oluk akmasına neden oldu. Böylece, Almanlar yaklaşık 500 bin kişilik İngiliz ve Fransız kuvvetini Çanakkale Cephesi’ne 8,5 ay kadar uzun bir süre bağlamayı başarmış Batı cephesini hafifletti ve 1. Dünya Savaşı’nı en az 2 yıl uzattılar. Eğer Türk komutanların savunma planı ile harekât yapılsaydı, işgal kuvvetleri karaya çıkamayacak ve Türk komutanlar, muharebelerde verdikleri emir ve kararlarla Türk askerinin kanını bu kadar akıtmayacaklardı.”

“MUSTAFA KEMAL ÇANAKKALE’DE İSTANBUL’U DÖRT KEZ KURTARDI”

Babüroğlu, Atatürk’ün Çanakkale Savaşları’ndaki rolünü ise şöyle açıkladı: “Mustafa Kemal, 25 Şubat 1915’ten 10 Aralık 1915’e kadar, 9 ay 13 gün kaldığı Çanakkale Cephesi’nde, Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u, padişahı ve payitahtı tam dört kez kurtardı. İlki 25 Nisan 1915 sabahı Anzak çıkarmasına karşı 57’nci ve 27’nci Alaylar ile yaptığı saldırı. İkinci kurtarışı; albay rütbesiyle Anafartalar Grup komutanı olarak, saldırı yapan İngiliz Kolordusu’na, 9 Ağustos 1915’te 7’nci ve 12’nci Tümenler ile yaptığı taarruz. Üçüncü kurtarışı; 10 Ağustos 1915 günü, Conkbayırı’na kadar ilerlemiş İngiliz kuvvetlerine karşı yaptığı süngü hücumu. Mustafa Kemal’in sağ göğüs cebindeki saate çarpan bir şarapnelle yaralandığı muharebe de bu muharebe. Dördüncü kurtarışı, 21 Ağustos 1915’te, İkinci Anafartalar Muharebesi’nde çok daha güçlü İngiliz kuvvetlerine yaptığı karşı taarruzdur. Böylece işgal kuvvetlerinin İstanbul hayali son buldu.”

“TRUVA’NIN İNTİKAMI ALINDI”

Panelde Çanakkale Savaşları’ndan Atatürk’e ait kimi anekdotlar da aktaran Babüroğlu, “Mustafa Kemal, 10 Ağustos 1915’te Conkbayırı’nda yaptığı süngü hücumu için ‘Truva’nın intikamını aldım’ demiştir. Fatih Sultan Mehmet’in de 1462’de Truva’yı ziyaretinde, ‘Truva’nın öcünü aldım’ dediği rivayet edilir. Fakat, savaş tarihi açısından bakıldığında, benzerlikler açısından Mustafa Kemal Truva’nın intikamını Çanakkale’de ve Conkbayırı muharebesiyle aldı” diyerek sözlerini noktaladı