23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı… Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) kapılarını açtığı tarih olan 23 Nisan 1920’nin 100’üncü yıl dönümü… Bu anlamlı günde Türkiye’nin kurtuluş mücadelesini değerlendiren İAÜ Öğretim Üyesi Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, “TBMM açıldığında Türkiye’de toplam 200 bin işgalci asker vardı. Bu durum nedeniyle İngiliz Times gazetesi kurtuluş fikrini ‘çocukça bir hayal’ olarak değerlendirmekteydi” dedi.

KURTULUŞA GİDEN YOL

Dr. Babüroğlu, Osmanlı’nın bitişinden Türkiye’ye giden kurtuluş yolunu şu ifadelerle özetledi: “Osmanlı Devleti’nde toprak kaybı ve çekilme 1683’te II. Viyana Kuşatması sonrasında başladı. 1877-18778 Osmanlı-Rus Savaşı’nda ve 1912-1913 I. Balkan Savaşı’nda, ki bu savaşa ‘Balkan Faciası’ da denir; Osmanlı Devleti Tuna ve Balkanlardaki tüm topraklarını, kısacası Doğu Trakya hariç Avrupa’daki tüm topraklarını kaybetti. 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı sonunda dağıldı. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması’yla, Osmanlı Devleti fiilen sona erdi. 15 Mayıs 1919’da Yunanlar, Küçük Asya Seferi hayaliyle İzmir’i işgal ettiler. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’da Millî Mücadele yolculuğu başladı.”

TIMES: “NE ÇOCUKÇA BİR HAYAL...

” Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasından sonra 21-22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’nin yayımlandığını, ardından Erzurum ve Sivas Kongrelerinin gerçekleştirildiğini, bu kongrelerde belirlenen Heyet-i Temsiliye’nin (Temsilciler Kurulu) Mustafa Kemal Paşa başkanlığında 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldiğini hatırlatan Dr. Babüroğlu, şöyle devam etti: “Ankara, hem meclisin hem de İstiklal Savaşı’nın merkezi olarak belirlendi. Ünlü Times gazetesi, Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişini “Bütün dünyanın kuvvetine karşı ulusal bir hareket yaratmak… Ne çocukça bir hayal…” ifadeleriyle değerlendirmişti. Oysa Mustafa Kemal’in bu ‘çocukça hayali’, 13 Eylül 1921’de 238 yıl süren çekilmeyi durdurmuş, 9 Eylül 1922’de işgal kuvvetlerini denize dökmüştür. Bu çocukça heyecan, İngiltere’yle işbirlikçilerinin hayallerini yerle bir etmiştir. Zira bu hayal, kutsal bir hayaldir.”

EGEMENLİK MİLLETE GEÇİYOR

12 Ocak 1920’de son kez toplanan Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Misak-ı Milli’yi (Milli Yemin) ilan etmesinin ardından İstanbul’un 16 Mart 1920’de resmen işgal edilmesi üzerine, o dönemki unvanıyla Temsilciler Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mart 1920’de bir genelge yayımladığını ve bu genelgede, milletin yeniden seçeceği temsilcilerle ve İstanbul meclisi vekillerinden Ankara’ya gelebilenlerinden kurulacak yeni meclisin, milletin bağımsızlığı yolunda tedbirler alacağını bildirdiğini kaydeden Dr. Babüroğlu, “Temsilciler Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın, 21 Nisan 1920’de askeri ve sivil makamlara gönderdiği telgraf gösteriyor ki, Meclis’i, tüm askeri ve sivil makamların bağlı olacağı en yüce kurum olarak görmektedir. Böylece Padişahta, tek kişide toplanan yetkiler Meclis vasıtasıyla millete devrediliyordu. Kul yerine, değerli birey ortaya çıkıyordu. TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü, Ankara Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde kılınan Cuma namazından sonra, dualar eşliğinde açıldığının altını çizen Dr. Babüroğlu, “Açılışta kurbanlar kesildi, bildiğimiz dini törenlerin hepsi yapıldı. Anadolu işgal altında olduğu için, bir yas belirtisi olarak kürsüye siyah bir örtü serildi. Isınmak için ortaya sac soba kuruldu. Milletvekillerinin oturacağı sıralar Ankara Öğretmen Okulu’ndan getirildi. Aydınlatma için, kahvelerden petrol lambası bulundu. Kürsü arkasına ise, ‘Hâkimiyet bilâ kayd-ü şart milletindir’ (Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir) yazısı asıldı” ifadelerini kullandı.

“200 BİN İŞGAL ASKERİ VARDI”

TBMM kapılarını açtığında Türkiye’de toplam 200 bin işgal askeri bulunduğunu ifade eden Dr. Babüroğlu, bu sayının ayrıntılarını şöyle verdi: “38 bin İngiliz, 59 bin Fransız, 18 bin İtalyan, 90 bin Yunan askeri; güneyde 10 bin silahlı Ermeni, kuzeyde 25 bin Pontusçu Rum vardı. Bu sayılara, doğudaki Ermeni ordusu, Batı Anadolu’daki Rum, Ermeni çeteleri ile işgalcilerle birlikte hareket eden Kuvay-ı İnzibatiye, Anzavur Kuvveti ve isyancılar dâhil değildir. İşte bu koşullarda açılan TBMM, dünyadaki en meşru, en haklı, en kutsal savaşlardan biri olan İstiklal Savaşı’nı yönetecekti. Açılan TBMM, demokratik karakterde ve yapıda idi, Meclis’te tek grup yoktu. Milli Mücadele’nin sonuna kadar devamlı ve düzenli şekilde çalışmıştır; bu yönüyle idealist bir meclistir.”

23 NİSAN NASIL BAYRAM OLDU?

Dr. Babüroğlu, TBMM’nin açıldığı gün olan 23 Nisan’ın nasıl bayram ilan edildiğini ise şöyle aktardı: “23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışından bir yıl sonra, 23 Nisan 1921’de çıkarılan bir yasa ile 23 Nisan günü ‘Milli Bayram’ ilan edildi. Bu arada, 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı ve saltanatın kaldırışı olan 1 Kasım, ‘Milli Egemenlik Bayramı’ olarak kabul edildi. 23 Nisan 1927’de Çocuk Esirgeme Kurumu, 23 Nisan’ı, Atatürk himayesinde ‘Çocuk Bayramı’ olarak kutlamaya başladı. O kadar ki, Mustafa Kemal Paşa aracını bayram kutlaması için çocuklara tahsis etti. 1929’dan itibaren 23-30 Nisan haftası, ‘Çocuk Haftası’ olarak kutlandı. 1935’te çıkarılan yasa ile 1 Kasım’da kutlanan ‘Milli Egemenlik Bayramı’ kaldırılarak, 23 Nisan Bayramı’nın adı ‘Milli Egemenlik Bayramı’ olarak değiştirildi. 1981’de ise 23 Nisan günü, ‘Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ olarak değiştirildi.”

FEVZİ PAŞA’NIN GÖZYAŞLARI…

 Atatürk’e göre “vatanı korumanın çocukları korumayla başladığını” ifade eden Dr. Babüroğlu, sözlerini şöyle noktaladı: “Mustafa Kemal Paşa zaferden hemen sonra 17 Ekim 1922’de, Bursa’da çocuklara şöyle seslenmiştir: ‘Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler geleceğimizin gülü, yıldızı, talih ışığısınız. Memleketi asıl aydınlığa sizler kavuşturacaksınız. Kendinizin ne denli önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Kızlarım, çocuklarım, sizlerden çok şey bekliyoruz.’ Paşa daha sonra çocuklara; ‘Çok çalışacaksınız değil mi?’ diye sorar. Çocuklar, hep bir ağızdan: ‘Söz!’ diye bağırırlar. Paşa şöyle devam eder: “Arkadaşlarımla birlikte ne yaptıysak sizler için yaptık. Sizin mutluluğunuz, onurunuz için yaptık. Başınız dik gezin, kimsenin kulu kölesi olmayın diye yaptık. Bir daha bu acı günleri yaşamayın diye yaptık. Ödülümüz sizin temiz, güzel sevginizdir.’ Mustafa Kemal Paşa’nın bu konuşmasından sonra, yanında duran Fevzi Paşa’nın (Çakmak) gözlerinden yaşlar dökülür… Vatandan başka sevgili tanımayan o kuşağın ve kanlarıyla bu vatanı yeşerten kahramanların gözyaşlarıdır süzülen…