Koronavirüs tehdidine karşı ulusal mücadelemizin yoğun şekilde devam ettiği bir zaman aralığındayız. Şu ana kadar aşama aşama yaşadığımız sürecin bizde oluşturduğu ve eminim bütün halkımızda oluşan şu duyguyu ifade ederek değerlendirmelerime başlamak istiyorum. “İyi ki Türkiye’nin vatandaşıyım.” Bu duyguyu yaşamada çok haklı sebeplerimiz var. Çünkü bugün, hem halk sağlığı mücadelemizdeki etkin örgütlenme ve tecrübemizin, hem de son yıllarda sağlık hizmet kapasitemizi büyüten yatırımlarla Türkiye’yi dünyanın en güçlü sağlık sistemine kavuşturan politik vizyonumuzun avantajlarını yaşıyoruz. Sorun küresel ama mücadele stratejimiz ulusal olacak dediğimizde, dünyanın en gelişmiş ülkelerini çaresiz bırakan Koronavirüs salgınını, bize has fırsatlarımız sayesinde, en az hasarla atlatabileceğimize inanıyorduk. Virüsün dünya kamuoyuna duyurulduğu 31 Aralık 2019’dan itibaren bu tehdidi, sözün bilime ve bilim insanlarına bırakılacağı bir sağlık sorunu olarak ele aldık. Tehdit karşısında aylar öncesinden hazırlığını yapan, stratejilerini belirleyen bir ülke konumundaydık. Salgının ülkemize girişini geciktirme stratejilerinden başlayarak bugüne kadar attığımız bütün adımlar öngördüğümüz sonuçları doğuruyor. Türkiye salgınla mücadelede şu ana kadar ortaya koyduğu performansla en başarılı ülkelerin başında geliyor. Bulaşıcı hastalık mücadelesindeki geçmiş tecrübelerimizin, güçlü bir sağlık sisteminin, entegre yaygın birinci basamak sağlık örgütlenmemizin ve gelişmiş bir sağlık bilgi sistemine sahip olmamızın farkını yaşıyoruz.

Şunu gururla ifade edebilirim ki, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ayrıcalığıyla bizi kuşatan övünç kaynağı bir devlete sahibiz. Düne kadar güç ve imkân merkezleri olarak görülen ülkelerdeki insanların yaşadığı çaresizliği görüyoruz. İtalya’nın sağlık sistemi çökmüş durumda. Amerika, İspanya, İngiltere hasta yatak kapasiteleri Türkiye’den daha fazla olduğu halde, AVM’ler, stadyumlar, fuar alanlarında sağlık hizmeti vermeye çalışıyorlar. Biz ise mücadelemizi, insan merkezli kalkınma politikalarımızın sağladığı imkânlar sayesinde başarıyla yürütüyoruz. Türkiye’yi bugünlere taşıyan devlet anlayışımız, bugün de siyaset üstü bir bakış açısıyla bilimsel aklın ışığında verilen mücadeleye çok etkin şekilde liderlik ediyor.

Bu mücadelenin güven duyduğumuz bir diğer ayağını ise toplumsal duyarlılığımız oluşturuyor. Halkımızın sağduyusu devletimizin organizasyon gücü kadar önemliydi. Bilim Kurulumuzun tavsiyeleri ışığında salgının yayılımını önleyecek tedbirleri uygulayabilme konusunda çok büyük bir toplumsal desteği arkamıza almış durumdayız. Halkımıza bize ayrıcalık tanıyacak tek şeyin tedbir olduğunu ısrarla hatırlattık ve bütün illerimiz, ilçelerimiz, köylerimizle, bu mücadelenin kurallarına ne kadar hızlı, ne kadar net uyum sağlarsak o kadar hızlı sonuç alacağımızı söyledik. Sağ olsun; özellikle 65 yaş üstü vatandaşlarımız ve 20 yaş altı genç ve çocuklarımız başta olmak üzere halkımız üst düzey bir duyarlılık ve fedakarlık sergiliyorlar. Şu ana kadar, sosyal mesafe ve izolasyon ayağında sağladığımız yüksek toplumsal duyarlılık, salgının kontrolsüz şekilde yayılmasını ve sağlık hizmet kapasitemizi tehdit etmesini engellemiştir. Halkımızın duyarlılığı sayesinde, boş sokaklar, boş meydanlar, her gün yeniden verdiğimiz bu savaşın kazanıldığı alanlar olmuştur. Dolayısıyla Türkiye’nin mücadele yolculuğu, şeffaf ve güvene dayalı bir zeminde, devlet-millet dayanışmasının sağladığı imkanlarla şu ana kadar olabilecek iyi şekilde seyretmeye devam ediyor. Bu genel değerlendirmeden sonra, Koronavirüsle mücadelenin arka planında neler yaşandığına temas etmek istiyorum. Her akşam halkımıza turkuaz yeşili fon üzerinde günlük gelişmeleri sunuyoruz. Hepimiz güzel gelişmelerin rakamlara yansıdığı bir tablo görmek istiyoruz. Halkımızın içini ferahlatacak bir tablo için her gün sahada destansı bir seferberlik ruhu ile çalışılıyor. Hekimlerimiz ve bütün sağlık çalışanlarımız gerçekten muhteşem bir irade ve emek ortaya koyuyorlar. Ailelerinden uzaklar. Hayatlarını riske atmaktan çekinmiyorlar. Virüse yakalanıp şehit olan meslektaşlarımız var. Bir kez daha meslektaşlarıma Allah’tan rahmet diliyorum. Her birinin kaybı yürek yangınımız oldu. Milletine ve mesleğine bağlı bu yüce ruhları asla unutmayacağız. Onların emanetlerine sahip çıkacağız. Virüse yakalanıp tedavi altında olan meslektaşlarımız var, iyileşip görev aşkıyla yeniden mücadeleye katılan yüce ruhlar… Her biri, ümitsizliğimizi boğuyor, umudumuza ve mücadelemize sımsıkı sarılmamızı sağlıyor. Milletimiz; yetiştirdiği sağlık ordumuzun kahramanlarıyla ne kadar gurur duysa azdır. Unutmamalıyız ki, sağlık çalışanları, hiçbir insanımız sağlığını kaybetmesin diye hayatını ortaya koyarken, bu kutsal emeği zayi edecek en küçük bir zaafa neden olmak çok büyük bir vebal olacaktır. Bu yüzden milletimizin her bir ferdi, bugüne kadar olduğundan daha büyük bir hassasiyet ve sorumlulukla hareket etmeli ve tedbirlerin etkin bir uygulayıcısı ve denetleyicisi olmalıdır.

FİLYASYON ÇALIŞMALARIMIZDA BAŞARILI OLDUK

Salgınla mücadelenin temeli yayılmayı önlemeye dayanıyordu. Bu mücadeleyi işine son derece hakim ve çok iyi organize olmuş bir sağlık ordumuz ve güçlü takip sistemlerimizle yürütüyoruz. Filyasyon ekiplerimiz, salgının yayılmasını önlemek için yurt sathında gece gündüz vaka tespitleri yapıyorlar. Saha ekiplerimiz tarafından yapılan tüm işlemleri Bakanlığımızın bilgi sistemleriyle elektronik olarak takip ediyoruz. Özellikle temaslılara ulaşma oranları ve süreleri

ni yakından takip ettik, bu sayede filyasyon başarımızı sayısal olarak ölçebilir, merkezden açık olan noktaları tespit edip bu noktalarda alacağımız fazladan tedbirlere karar verebilir olduk. Filyasyon çalışmalarımız çok başarılı seyretti ve virüsün yayılma hızını pek çok ülkeden daha erken bir sürede kontrol altına aldık. Amerika’da 11. haftada, İspanya’da 9. haftada, İtalya’da 8. haftada, Almanya ve Fransa’da 10. haftada, Çin’de 7. haftada, bir haftada görülen en çok vaka sayısına ulaşılmışken, Türkiye’de hastalığın bir haftada en çok vaka sayısına ulaşması 4. haftada gerçekleşti. Yani, 4. haftada Türkiye’de vaka artış hızı düşüşe geçti. Vaka artış hızının erkenden düşüşe geçmesini biz bu filyasyonla sağladık. Filyasyon yöntemini bizim uyguladığımız şekilde uygulayan başka hiçbir ülke henüz olmadı. Bir yandan filyasyon ile yaygın tarama programları, diğer yandan gittikçe artan test sayılarımız neticesinde, vaka artış hızı düşüşe geçti ve plato eğilimi göstermeye başladı.

SAĞLIK ALTYAPIMIZ EN KÖTÜ SENARYOLARA HAZIRDI

Fiziki ve teknolojik altyapımız sayesinde en kötü senaryolara karşı hazırdık. Hastalığın ülkeye yayılarak bir salgın halini alması durumunda, kamu ve özel sektörün birlikte hizmet vereceği 13 bin 211’i ileri düzeyde olmak üzere toplam 25 bin 466 erişkin yoğun bakım vardı. Yoğun bakım yatak kapasitesi açısından şanslı bir konumdayız. Öte yandan şehir hastanelerimizin katkısıyla hastanelerimizde tek kişilik ve yoğun bakım yatağı olarak kullanıma uygun 99 bin 797 hasta odamız bulunuyor. Salgının yayılımını önleyici tedbirlerimiz yanında vakalara erken müdahale, mücadele stratejimizin bir diğer önemli yönünü oluşturdu. Kendi tedavi algoritmamızı oluşturarak vakalara erkenden ilaç başla

dık. Koronavirüs tedavisinde kullanılan ilacı daha bizde vaka görülmeden tedarik ettik ve dünyanın peşinde olduğu ilaçtan yaklaşık 1 milyon kutu depoladık. Sosyal güvenceye bakmaksızın tüm hastalarımıza ilacı ücretsiz olarak ulaştırdık. Özellikle filyasyon sonrası aile hekimlerimizce takibi yapılan ve belirti ortaya çıkınca erkenden hastaneye yönlendirilen hastalarda başlanan tedavinin etkisini somut olarak gördük. Başarıyla yürüttüğümüz bu süreçler neticesinde yatak kullanım kapasitemizi zorlayacak sonuçlar doğmasına da müsaade etmedik.

MÜCADELEDE BİZİ NE BEKLİYOR?

Dünya üzerindeki etkileri itibariyle çok boyutlu ve nasıl seyredeceğinin net olarak öngörülemediği bir salgınla mücadele ediyoruz. Dünyada salgın hızlı şekilde yayılmaya devam ediyor. Sadece insan sağlığı açısından değil, sosyo ekonomik ve sosyo psikolojik açıdan da ciddi sonuçlar doğuruyor. Her ülkenin kendi derdine düştüğü üzücü bir dünya tablosu yaşıyoruz. Böylesi bir tabloda Türkiye ise mevcut imkanlarını insanlıkla paylaşarak erdemli bir duruş sergiliyor. Bu süreçte bir çok ülkenin tıbbi malzeme talebine cevap verdik. Evet, “Sorun küresel mücadele ulusal” dedik, ancak küresel soruna duyarsız kalmadık ve bilgimizi, deneyimimizi, imkanlarımızı dünya ile paylaştık. Yaşadığımız süreç ve edindiğimiz deneyimler, mücadelenin seyrini, doğru tutum ve davranışlarımızın, bilimin ışığında şekillenen, zamanında ve yerinde atacağımız adımların belirleyeceğini işaret ediyor. Bu noktada toplum olarak tedbirlere sıkı sıkıya uyarsak önümüzdeki takvimi daha rahat söyleme imkanımız olacaktır. Biz tedbirleri daha yoğun biçimde dikkate alan bir pratiği hakim kıldığımızda yeni bir dalga beklemiyoruz.

Salgın öncesini ve salgın sürecini nasıl bilimin ışığında yönettiysek, normalleşme sürecini de aynı sorumlulukla sürdürmek durumundayız. İnsanlarımızın hayatını koruma çabamızı, üretim hayatıyla, ekonomik hayatıyla, sosyal hayatıyla Türkiye’nin dinamik ve güçlü yapısını korumayı da önceleyerek sürdürmeliyiz. Virüsün yeni bir dalga için alan kazanmasına fırsat vermeden, salgının sosyal ve kültürel etkilerini önleme konusunda da zamanında ve yerinde adımlar atarak ilerlemeliyiz. Hükümetimiz bu anlayışla bugüne kadar olduğu gibi bilimsel tavsiyeler ışığında uygun kararları almaya devam edecektir. Son söz olarak bir kez daha gururla ifade ediyorum ki, Türkiye maddi manevi sahip olduğu değerleriyle gerçekten dünya ölçeğinde çok özgün bir konumda bulunuyor. İnsanımızın sağlığı için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bir ülkeyiz. Aşı çalışmaları başta olmak üzere dünya çapında her türlü bilimsel çalışmayı yakından takip ediyoruz.

Ülke olarak da 6 merkezde aşı geliştirme faaliyetlerini yürütüyoruz. Dünyada hangi gelişme olursa olsun, onu hemen insanımızın istifadesine sunma anlayışına ve gücüne sahip ender bir ülkeyiz. Sahip olduğumuz güçlü bir devlet organizasyonumuzla, mücadeleyi içselleştirmiş, üst düzey duyarlılığa ve katılımcılığa sahip toplumsal anlayışımızla ve milletimizin gurur kaynağı güçlü sağlık ordumuzla bu zor günlerin üstesinden geleceğiz.