“Koronavirüs salgınından sonra dünyada ciddi olarak gıdanın, tarım ve tarım ürünlerinin önemsendiğini görüyoruz. Artık silahı, petrolü olan değil gıdaya ve suya hakim olanlar daha güçlü ülkeler olacak.

Koronavirüs salgınına karşı gıda sektörü iyi bir sınav verdi. Raflar boş kalmadı. Reis Gıda olarak siz de kesintisiz gıda teminiyle panik şeklinde yapılan alımları engellediniz. Konuyla ilgili neler söyleyeceksiniz? Özellikle 15 Mart’tan sonra ciddi bir panik havası başladı. Raflarda talep arttı. Biz daha önceden tedbirimizi aldığımız için ulusal ve yerel zincir marketlerin raflarını hiç boş bırakmadık. Daha öncesinde de market yetkililerini bilgilendirerek ürün eksikliği olduğunda bize bilgi vermelerini istedik. Dolayısıyla bu şekilde aldığımız tedbirlerle panik alımları önlemiş olduk. Şu anda süreç normale girdi ve sorunsuz şekilde devam ediyor. Önemli olan sadece bunu bizim uygulamamız değil. Bundan sonra tüm tedarikçilerin aynı şekilde yapması lazım. Anca bakliyat dışında da bazı markalı ürünler marketlere az geldiği için raflarda boşluklar oldu ama yurtdışındaki gibi fazla değildi. Türkiye ürün talebini rahatlıkla karşılayabildi.

“TAHIL VE BAKLİYATTA PROBLEM YOK”

Şu anda ürün tedariğine baktığımızda karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor? Ramazan ayında bir sıkıntı yaşanabilir mi? Şu anda kış ekimi dediğimiz buğday ve mercimek grubu tarlada ekilmiş vaziyette ve bitki büyüyor. Haziran ayı içerisinde buğday, arpa ve mercimek hasadı yapılacak. Bize gelen bilgi şu anda üretimin iyi gittiği yönünde. Tabi ki hasata kadar iklim şartları elverdiği sürece bu son derece sevindirici. Geçen yıla oranla buğday üretiminde yüzde 7 civarında artış söz konusu. Mercimekte de yüzde 10’un üzerinde rekolte artışı bekliyorum. Fasulye ve nohut üreticileri bu yıl daha fazla tohum ekeceklerini söylüyorlar. Trakya bölgesinde pirinç üreticileri Meriç nehrinde suların yükseldiğini ve ortamın elverişli olduğunu söyleyerek, Mayıs sonuna kadar ürünleri ekeceklerini belirtiyorlar. Yani tahıl ve bakliyat grubunda üretimle ilgili bir problem yok. Bugüne kadar da sorun yaşamadık. Yani arz, talebi karşılayacak durumda. Bundan sonra stok takibinin en iyi şekilde yapılması gerekiyor. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) açıklamasına göre sıfır gümrükle 2,5 milyon ton hububat alımı gerçekleştiriliyor. Bu yetki TMO’ya verildi. Bu son derece olumlu bir gelişme.

“HERKES İHTİYACI KADAR ÜRÜN ALMALI”

Salgına karşı evde kal çağrısına insanlar uyuyor. Herkes artık yemeğini evinde yapıyor. Aynı zamanda Ramazan’da piyasanın durumu nedir? Çok farklı bir yıl içerisindeyiz. Özellikle 15 Mart’tan sonraki alımlar çok hızlı gerçekleşti. Şu anda vatandaşların elinde zaten almış olduğu ürünler var. Hatta bundan sonra panik alımlarını engellemek insanlara çok fazla ürün almamalarını söyledim. Çünkü önümüz yaz, ürünlerde böcek riski de olabilir. Herkes ihtiyacı kadar ürün almalı. Ramazan ayı süresince insanlar raflardan rahatlıkla ürünlerini alabilirler. Bugün

tüm ürünlerde ekimin iyi olduğu söyleniyor. Çok anormal bir fiyat artışı olmayacak. Alınan tedbirlerin çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Herhangi bir sorun yok. Kumanyalar geçtiğimiz yıla göre belki biraz azaldı. Çünkü ücretsiz izne ayrılanlar ya da işten çıkarılanlar oldu. Sonuç olarak Ramazan ayında hiçbir şekilde sorun yaşamayacağız.

“UN, MAKARNA, PİRİNÇ VE BAKLİYATTA CİDDİ TALEP ARTIŞI OLDU”

Pandemi sonrası ilk haftalarda özellikle makarna ve unda talep artışı oldu. Rafların boşaldığını gördük. Ama sektör özveriyle çalışarak bu sorunu aştı. Hangi ürünlere daha fazla talep artışı oldu? Özellikle un, makarna, pirinç ve bakliyat ürünlerinde ciddi bir talep artışı oldu. Çünkü bunlar dayanıklı ürün yani ürünü bekletebilirsiniz. Normal şartlar altında güneş almayan bir yerde olduktan sonra bu ürünler dayanabilir. Önemli olan bez torbaya koyarak saklanması, yaz aylarında sıcaktan etkilenmemesi için güneş görmeyen yerde muhafaza edilmesi lazım. Çünkü fasulye, nohut ve mercimek gibi ürünler canlı.

“ARTIK SİLAHI OLAN DEĞİL GIDASI OLAN ÜLKELER DAHA GÜÇLÜ OLACAK”

Sektörün duayen bir ismi olarak yıllardır tarım ve gıda sektörüne yatırım yapılması gerektiğini vurguluyorsunuz. Özellikle pandemi sonrası petrol zengini ülkelerin bile artık gıda için birbirlerinin kapısına gittiğini gördük. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Çok önemli bir konuya değindiniz. Artık silahı, petrolü olan değil, daha çok gıdaya ve suya hakim olanlar daha güçlü ülkeler olacak. Koronavirüs salgınından sonra dünyada ciddi olarak gıdanın, tarım ve tarım ürünlerinin önemsendiğini görüyoruz. Bu son derece önemli. Türkiye toprak yapısı ve iklim şartları itibariyle oldukça şanslı, çünkü dört mevsimi birden yaşıyoruz. Türkiye üretim potansiyelini daha da artırabilir. Sadece iç tüketimi karşılamak için değil ihracat için de üretim yapmamız zorundayız. Çünkü ihracat için büyük emekler sarf edildi. Bizim dövize de ihtiyacımız var. Kendi kendine yeten ülkeler kendi gıda gıda güvencelerine sahip olurlar. Bu uluslararası güvenlik kadar çok önemli. Her ülke buna böyle bakıyor, kendi kendine yeterlilik aynı zamanda bir bağımsızlık. Çünkü bu ürünleriniz elinizde olmazsa halkınızı da doyuramazsınız. Bir Kızılderili atasözü der ki; Son ırmak kuruduğunda, son balık öldüğünde, son ağaç yok olduğunda beyaz adam paranın hiçbir işe yaramadığını görecek. Çünkü paranın şu anda alamadığı ürünler var. Rusya başta olmak üzere bazı ülkeler ihracat kısıtlamasına gittiler. Yani bazı ürünleri iç tüketime yönlendirerek ürün satışını durdurdular. Bu son derece önemli, sizin elinizde para da olsa alamayacaksınız bu ürünleri. Artık dünyada ucuz ithalat dönemi bitti. Çiftçiye daha fazla destek verilerek çiftçinin itibarlaştırılması lazım. Köylerde yaşlı nüfus kaldı, gençleri, işsizleri, girişimcileri tarım sektörüne çekmemiz lazım. Bunun için tarım sektörünün daha cazip hale getirilmesi gerekiyor. Tarım kesiminden kentlere göçün engellenmesi ve tersine göçün teşvik edilmesi lazım. Tarım ve hayvancılık politikaları ona göre belirlenmeli. Türkiye’nin tarım potansiyelini iyi değerlendirmesi lazım. 45 yıldır bu sektörün içinde olan birisi olarak çiftçilerimize minnettarlığımı sunuyorum. Her atılan tohum bir fabrikanın açılışında kesilen bir kurdele kadar değerli.

“TARIM ÜRÜNLERİ İHRACATINDA AZALMA VAR”

Koronavirüs salgını en çok Avrupa’yı etkiledi. Gıda sektöründe ihracat ne durumda?

Burada önemli olan kaosu yönetebilmek. Bu dalgalanmalarda eğer kendi tedbirinizi aldıysanız sorun yok. Şu anda Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatında geçtiğimiz yıla göre bir azalma sözkonusu. Biz Reis Gıda olarak önce iç piyasanın ürününü verdik daha sonra ihracata yöneldik. Türkiye’nin en çok dışarıya sattığı ürün nohut. Diğer ürünler de gidiyor ama miktarı az. Mersin Serbest Bölgesi Ramazan öncesi yurtdışından ürün ithal etmişti. Bunların çoğu Suudi Arabistan, İran ve Irak gibi bölgelere satıldı. Bu ülkeler Türkiye’nin ithal ettiği ürünleri, Mersin Serbest Bölgesi’nden daha uygun fiyata satın aldılar. Türkiye, öncelikle kendi iç tüketimini karşılamalı ancak, ihracattan da asla vazgeçmemelidir. Özellikle bakliyat ürünlerinin ana vatanıyız. Türkiye topraklarında yetiştirilen ürünlere dış dünyadan çok ciddi bir talep var. Bu talebi karşılayabilmek için, üretim yaparken bunu da düşünmemiz lazım. Çiftçimize bu şekilde para kazandırabiliriz. Bir Türk markası olarak bugün Türkiye topraklarında yetişen pirinç ve bakliyatları özellikle dünyada tarım ürünleri ihracatında ilk 10’a giren ABD, Hollanda, Almanya, Fransa ve Kanada gibi ülkelere gönderiyoruz. Neden bizden talep ediyorlar. Türkiye topraklarında yetişen ürünlerin hem genetiği değiştirilmemiş hem de daha besleyici.

MİLLİ TARIM POLİTİKASI

Tarım sektöründe nelerin yapılması gerekiyor?

Milli tarım politikası deniliyor ya bizim burada muhakkak bu seferberliği yapmamız lazım. Bu adımları da hızlıca atmamız gerekiyor. Toprağımızı ve suyumuzu temiz tutalım. Suyumuzu tasarruflu kullanalım. Damlama sulama sistemini yaygınlaştıralım. Tarım sigortasını daha da geliştirelim. Üreticinin ürününü de kendisini de koruyalım. Çünkü bunlar bizim için gerçekten çok önemli. Türkiye tarımda sahip olduğu potansiyeli değerlendirmeli. İnsanlar virüs nedeniyle evde kalınca daha fazla yemek yapmaya başladı. Tekrar sofra yemekleri pişmeye başladı, eski damak tatlarımız tekrar yeniden ortaya çıktı. İnsanlar artık abur cuburdan uzak duruyor. Uzmanlar vücudun direncinin artması için doğanın bize nimet olarak sunduğu ürünlere yönelmemizi tavsiye ediyor. En önemlisi sağlıklı beslenmeliyiz. Sağlıklı beslenmek için de kendi ürünlerimize sahip çıkmalıyız.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Biz Bize Yeteriz Türkiyem’ kampanyasını başlattı. İş dünyası gerçekten önemli destek verdi. Kampanyayla ilgili neler söylemek istersiniz?

Bu zamana kadar yardım taleplerini hiçbir zaman geri çevirmedik. Özellikle bu dönemde yardım faaliyetlerine devam ediyoruz. Ben özellikle Kızılay’a yapmış olduğum yardımlardan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından altın madalya ile ödüllendirildim. Biz yardımlarda birlikte olmalıyız. Yardımlaşma duygusu Türk milletinin ruhunda var. Zor durumlarda biz imece usulüyle hep birlikte hem çalışacağız hem de kenetlenerek yardıma koşacağız. Bugün Türkiye’nin her yerinden gelen talepleri cevapsız bırakmamaya çalışıyoruz. Bu dönemde hiçbir şekilde ayrım yapmadan her türlü konuda birbirimize kenetlenmeliyiz. Biz her konuda her zaman yardıma hazırız ve hiçbir zaman da karşılıksız bırakmıyoruz. Her zaman yardıma koşuyoruz.

MEHMET REİS: “PARANIN DA ALAMAYACAĞI ÜRÜNLER VAR”

“Bir Kızılderili atasözü der ki; Son ırmak kuruduğunda, son balık öldüğünde, son ağaç yok olduğunda beyaz adam paranın hiçbir işe yaramadığını görecek. Çünkü paranın şu anda alamadığı ürünler var. Rusya başta olmak üzere bazı ülkeler ihracat kısıtlamasına gittiler. Yani bazı ürünleri iç tüketime yönlendirerek ürün satışını durdurdular. Bu son derece önemli, sizin elinizde para da olsa alamayacaksınız bu ürünleri. Artık dünyada ucuz ithalat dönemi bitti.”