Dünya Bankası tahminlerine göre küresel ekonominin yüzde 4,3 oranında küçüldüğü 2020’de Çin, yüzde 2,3 büyüdü. Çin’in dolar cinsinden ekonomik büyüklüğü, 2019’da 14,7 trilyon dolar iken 2020’de 15,4 trilyon dolara ulaştı. Özetle 2020 yılında dolar bazında bir önceki yıla göre mutlak değer olarak 700 milyar dolar fazla veren bir Çin ekonomisinden bahsediyoruz ki pandemi koşullarında çok iyi bir rakam bu. Yüzde 2,3’lük oran, dünyanın ikinci büyük ekonomisi için 1976 yılı sonrasındaki dönemin en yavaş büyümesi olsa da, dünyanın geri kalanına kıyasla yüksek bir oran olarak kayıtlara geçti. Özellikle yılın son çeyreğinde 2019’un son çeyreğine göre yakalanan yüzde 6,5’lik büyüme, son iki yılın da en güçlü çeyreklik büyümesi oldu.

Covid-19’un ilk vurduğu ülke olan Çin, yılın ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 6,8 küçülürken, salgının hızla kontrol altına alınmasının ardından diğer çeyreklerde yine yıllık bazda sırasıyla yüzde 3,2, yüzde 4,9 ve yüzde 6,5 büyüdü. İlk çeyrekteki küçülme, Çin’in son 40 yıldaki ilk çeyreklik küçülmesi olmuştu. IMF, Çin’de 2021’de yüzde 8,2’lik büyüme bekliyor. ABD’de Donald Trump’ın başkanlığı döneminde Çin’e karşı ticaret çok büyük bir ticaret savaşı başlatıldı. Çin’in dünyaca tanınan teknoloji şirketleri hedef alındı. Joe Biden döneminde farklı yöntemlerle de olsa Çin’e karşı ekonomik savaşın sürmesi bekleniyor. Buna rağmen Çin’in ABD’ye karşı dış ticaret fazlası 2019’da 296 milyar dolar iken 2020’de 317 milyar dolara yükseldi.

Çin’in 2020’deki toplam dış ticaret fazlası yıllık yüzde 27 artışla 535 milyar dolar oldu. 2020 Aralıkta kaydedilen 78,2 milyar dolarlık dış ticaret fazlası da aylık bazda rekor olarak kayıtlara geçti. 2020 yılının Çin deki 2020’nin en çarpıcı olayı pandemideki maske ihracat rakamı. 52 milyar dolar değerinde 224 milyar adetlik maske ihracatıyla ve 15 milyar dolar değerindeki diğer virüsle ilişkili koruyucu ekipman satışıyla pandemiyi büyük bir ekonomik olarak fırsata çevirmiş oldu.

ÇİN’İN TİCARİ ANLAŞMALARI

Bu rakamlara dayalı analizleri ortaya koyduktan sonra gelin Çin’in gerçekleştirdiği ticari anlaşmalara göz atalım. Kasım ayında, dünya nüfusunun üçte birini teşkil eden sayıda bir pazarı düzenleyen, kısa adı ASEAN olan ‘Güney Doğu Asya Ülkeleri Birliği’nin geliştirilmiş bir versiyonu olmanın ötesine geçen ve kısa adı RCEP olan ‘Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık’ anlaşmasına imza atan Çin, Asya dünya ticaretinde resmi güç kimliğini kazanmayı başardı. Böylece, karşılıklı yaptırımlarla sıkıntılı süreç yaşadığı Avustralya ile ‘aynı ticari anlaşma alanı içinde yer alabilme’ becerisini göstermenin yanında, Hindistan’ın pazarlık girişimlerini ortadan kaldırarak, en azından şimdilik başarı elde etmiş oldu. Buna ilaveten, Başkan Xi’nin ‘karbon salınımının azaltılması’ yönündeki kuvvetli öneri ve taahhütleri ile birlikte dünyaya sunduğu iddialı bir çevre koruma planı, bu konulara öncelik tanıyan Biden döneminin hemen öncesinde ‘inisiyatifi ele alan öncü ülke olma’ iddiasına işaret etmiştir. Bu gelişmeleri Çin açısından daha da önemli hale gelmesine sebep olan gelişme ise, Avrupa Birliği-Çin arasında yedi yılı aşkın bir süredir devam eden, bir türlü netleşmeyen yatırım ve ekonomik işbirliği görüşmelerinin başarılı sonuçlanmasıdır.

Brexit sürecinin sonucunda Avrupa Birliği’nin bu mutabakatı kabul etmesi, Çin açısından önemli bir avantaj şeklinde okunmalıdır. Üstelik, yakın vadede görevi devralacak ve elbette Çin ile hali hazırda ‘ticaret savaşını’ sürdürecek olan Biden yönetimi - nin, AB’nin böyle bir hamle yapması karşısında nasıl bir tavır alacağı çok önemlidir.

Çin’in, stratejik bir avantajlı konum sağladığı aşikardır. Nitekim, Avrupa Parlamentosu’nun Çin Delegasyonu Başkanlığı’nı yürüten Reinhard Bütikofer, “Çin’in; Avrupa ile Amerika arasına büyük bir kama sokmasına izin verdik” değerlendir - mesini paylaşması çok dikkat çekicidir. Özellikle AB içinde Çin’e karşı gösterilen kabulün arkasındaki ağırlıklı gücün; Merkel liderliğinin son dönemini yaşayan Almanya olduğu - nu söylemeliyiz. Normale dönüş ve yeniden büyüme sürecinde pozitif ayrışan Çin pazarının; bilhassa Al - man otomotiv endüstrisinin gelecek satışları bakımından kritik ağırlık taşıdığı herkesin bilgisi dahilindedir. Merkel sonrasının yeni iktidar for - mülasyonunda anahtar rol sahibi Yeşillerin olası hükümet ortaklığında yaşanacak gelişmeler düşünül düğünde, Çin’in şimdiden ‘Stratejik Ticari Konumlandırma’ sürecini iyi yönettiğini ifade edebiliriz.

Çin Devlet Başkan Xi’nin lansmanını yaptığı yeni ekonomik açılımda; iç ve dış pazarın birlikte katkıda bulunduğu ‘dual büyüme yaklaşımı’nın takip edileceği anlaşılmaktadır. Hızla büyüyen Çin, başta emtia fiyatları olmak üzere tüm sektörlerin ve kat - ma değer temelli aktivitelerin gele - ceğinde tayin edici ekonomik aktör - lerin, belki de en önde geleni olacaktır. Çin’in, başta pandemi etkisiyle sekteye uğrayan; ‘Tek Yol-Tek Kuşak Projesi’ olmak üzere çözmesi gereken çok sayıda sorun ve riskle uğ - raşmak durumunda olduğu açıktır. Bilhassa finansman sağladığı ülkelerle borç-alacak sürecini nasıl yö - neteceği yakından izlenecek ve şu anki ekonomik gücü ile gelecekteki potansiyeli bakımından ciddi değerlendirmelere konu olacaktır.

Üstelik, ekopolitik dinamikler göz önüne alındığında, Amerika Birleşik Devletleri’nde parlamento baskını ile yeni zirve yapan ayrışma/kutuplaşma ve sahayı boş bırakma gelişmelerinin, her düzeyde Çin’in aralarında bu lunduğu iddialı ülkeler bakımından avantaj sağlayan/yol açan jeopoli tik iklimi kuvvetlendirdiğini vurgu - lamak durumundayız. Çin’in pandemi süreciyle birlikte önümüzdeki en az 10 yıllık süreçte dünya ekonomisine fiilen nasıl damga vuracağını adım adım izlemeye devam ediyoruz. Güzel bir ay olması dileklerimle.