Geçtiğimiz yıl başlayan ve dünya geneline yayılan koronavirüs salgını dünya ekonomisini derinden etkiledi. Salgının ilk yılını geride bırakırken dünya genelinde başta hizmet sektörü olmak üzere, ulaşımdan mal sevkiyatına kadar birçok ekonomik faaliyette taşlar henüz yerine oturmadı. Diğer yandan pandemi döneminde tarım ve gıda ürünlerinin arz ve talebinde de değişiklikler yaşanıyor. Geçtiğimiz yıl kıymetli maden piyasasında başta altın olmak üzere yaşanan yükseliş, yerini bakır, gümüş, platin gibi geleceğin ana ham maddeleri olarak görülen metallere bırakmış durumda. Ülkeler bozulan ekonomik dengenin yeniden tesis edilmesi için para politikalarıyla ekonomik aktiviteyi canlı tutmaya çalışırken, uluslararası ticarete konu mallara getirilen gümrük tarifleriyle iç piyasalarda arz ve talebin dengelenme süreci devam ediyor. Yeni gelişmelerin fiyatlara hızlı bir şekilde yansıdığı günümüz finansal piyasalarında yaşanan hareketlilik geçmişe göre oldukça yükselmiş durumda.

AŞILAMANIN YAYGINLAŞMASI PİYASALARI UMUTLANDIRIYOR

Başta ABD ve Avrupa’da aşı üretiminde kapasitelerin artırılması ve aşılama sayısının artması, karantina tedbirlerinin kaldırılacağı beklentisini canlı tutuyor. Bu yılın ilk çeyreğinde dünya genelinde başlayan aşılama çalışmaları geleceğe ilişkin umut verirken, ekonomilerin rayına oturması aşılama genele yayılsa da zaman alacak gibi görünüyor. Yaşanan gelişmelerle, pandemi döneminde dünya çapında durma noktasına gelen hizmet, ulaşım ve turizm sektörlerinde umutlu bekleyiş devam ediyor. Geçtiğimiz yıl salgın nedeniyle gelişmiş ülkelerde yaşanan parasal genişleme ile yükselen küresel piyasalar, yeni yılın ilk çeyreğinde mali teşvik paketlerine odaklanmış durumda. ABD’de başkanlık devir teslimi sonrasında göreve gelen Hazine Bakanı J.Yellen, ekonominin maliye politikasıyla desteklenmesi gerektiğini neredeyse bütün konuşmalarında belirtiyor. ABD kanadında para ve maliye politikalarıyla desteklenmeye çalışılan ekonomik aktivite, küresel çapta da beklentileri olumlu yönde şekillendiriyor. FED kanadından gelen mesajlar ise bu yılın sonuna kadar gevşek para politikasının süreceğini göstermekte. Diğer yanda Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından atılan adımların ekonomiyi desteklemede yetersiz kaldığı da gözüküyor. ECB Başkanı Lagarde da ABD Hazine Bakanı J. Yellen gibi neredeyse her söyleminde mali harcamaların sürdürülmesi gerektiğinin altını çiziyor.

İSTİHDAM VE ENFLASYON SARMALI

Pandemi sürecinde ekonomilerde meydana gelen dengesizlikleri gidermek için uygulanan para politikaları genel olarak enflasyon oranını canlı tutmak ve istihdam yaratmaya odaklanmış olsa da şimdiye kadar arzu edilen etkileri tam anlamıyla karşılayamamış

durumda. Pandemi dünya genelinde birçok sektörde üretimi düşürmeye devam ediyor. Salgın ile tüketim alışkanları değişirken harcamaların mallara odaklanmış olması, gelecekteki talebin doygunluğa ulaştığını gösteriyor olabilir. Talep tarafında önemli bir fonksiyon olan işsizlik kolay çözülebilecek bir sorun değil. Diğer yandan Japonya ekonomisinde uzun yıllardır devam eden parasal genişlemenin de tek başına enflasyonu tetiklemediğini hatırlamak gerekiyor. Bundan dolayı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tam olarak toparlanması yıl sonuna ya da önümüzdeki yıla sarkabilir.

TCMB SIKI PARA POLİTİKASINDA KARARLI

İç piyasada ekonomik durum gelişmiş ülkelere göre tam tersi bir senaryoda ilerliyor. Geçtiğimiz yıl yaşanan döviz kuru yükselişinin yarattığı enflasyonist baskı, sıkı para politikası tedbirleriyle aşılmaya çalışılıyor. Kasım ve aralık aylarında yapılan faiz artışı döviz kurunu düşürmüş olsa da kümülatif etki ile enflasyonda yaşanan yükseliş, hız kesmiş olmasına rağmen devam ediyor. Uygulanan para politikasının dış piyasa tarafından olumlu karşılanmış olması şu an için Türk lirasına kuvvet kazandırmaya devam ediyor. Pandemi sürecinin başlarında 600 bps seviyelerine ulaşan 5 yıllık CDS risk primi TCMB hamlelerin ardından iyimser tabloya dönerek tekrar 300 bps seviyelerinin altına geriledi. Şubat ayı sonunda 7,00 liranın da gerisine geçen dolar kuru için 6,70 seviyesi önemli bir eşik noktası olacak. Yüksek faizin oluşturduğu zemin yabancı para girişinin devam etmesini sağlarken, talebin borsaya kıyasla ağırlıklı olarak tahvil tarafında devam ettiği görülmekte. Borsa tarafına

küresel borsalardaki iyimserliğin devam etmesi durumunda ilginin artabileceğini söylemek mümkün. Alt endeks olarak değerlendirdiğimizde genel olarak F/K , PD/DD gibi değerlendirmelerle bakıldığında BİST30 endeksi yükseliş potansiyeli taşıyor.

GÜMÜŞE OLAN İLGİ ARTTI

Son aylarda değer kaybeden altının aksine bakır, gümüş, platin gibi diğer değerli metaller neredeyse en parlak çağını yaşıyor. Özellikle dünyada yeşil ekonomiye geçiş adımlarıyla beraber otomotiv endüstrisinin yükselişi ve elektrikli araç üretiminin yaygınlaşması, iletken olarak bolca kullanılan bakır gümüş ve platine olan ilginin artmasına neden oldu. Bu değişim ve dönüşümün sonucu olarak 2020 yılında yatırımcısının yüzünü güldüren ve 2021 yılının ilk çeyreğinde Reddit tartışmasıyla adından söz ettiren gümüş, 2021 yılında 50 dolar zirvesine doğru yükselişini sürdürebilir.