SERDAR TURHAN'LA ÖZEL RÖPORTAJ / BİLAL KOÇAK

  • EKOVİTRİN’E ANLATTI: Ekovitrin Genel Yayın Yönetmeni Bilal Koçak, Katılımevim Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Turhan ile özel bir röportaj gerçekleştirdi. İnşaat sektöründen gelen genç işadamı, “Biz bu işe başlarken, iki şeyi önemsedik. Birincisi insanları yüksek maliyetlerden, faiz yükünden kurtarmak. İkincisi hızlı bir şekilde onların hayallerini gerçekleştirmek. Her gün gerçekleştirdiğimiz anketlerimiz var. Müşteri memnuniyetini çok önemsiyoruz. Siz işinizi doğru yaptığınız zaman sektörde herkese bir pay oluyor” dedi.

Bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Ülkemize ve ekonomimize katkı sağlayan, istihdam oluşturan sizin gibi genç ve başarılı girişimcileri önemsiyoruz. Öncelikle sizi tanımak isteriz? İş hayatınız nasıl başladı?

1984 Elazığ doğumluyum. Babam inşaat sektöründe faaliyet sürdürüyordu. Dolayısıyla ben de iş hayatıyla erken yaşlarda tanıştım. 7-8 yaşlarında şantiyede olduğum dönemleri hatırlıyorum. Bu süreç böyle devam ederken haliyle çok insanla tanıştık. Küçüklükten bugüne kadar işimiz ve mesleğimiz insanlarla tanışmak oldu. İnsanları tanıdıkça ki bu da en büyük edinimdir, ilişki yönetimi derken, bunun üzerine bir de eğitim hayatı devreye girince, ben de ticarete yönelik bir arzu oluştu. Ana mesleğimiz ağırlıklı olarak inşaat ve taahhüt işleriydi. Kalıcı istihdama yönelik ne yapabiliriz düşüncesiyle yola çıktık. Aile şirketi olarak birçok sektörde faaliyet sürdürüyorduk. Bu sektörlerdeki ortak payda; istihdamdı. Bana göre faaliyet sürdürdüğümüz sektörlerde uzun süreli bir istihdam olmalı ve ülkeye değer katmalı. Bu şekilde kafamızda dert ediyordu. Bunun akabinde de. 2018'in Ramazan ayında Katılımevim’i kurma fikri, bir dostumuzla istişare halinde iken aklımıza geldi. Ben 2015 yılına kadar aile şirketi bünyesindeydim. Aile şirketinden ayrılma kararı aldım. İnşaat sektöründe ayrı bir şirket kurdum. 3 yıl içerisinde bin 500'e yakın personelin çalıştığı bir şirket haline geldik. 30 yaşlarındaydım. Daha sonra bir başarı öyküsü oluştu. Çünkü bin 500 personele ulaşmak inanılmaz zor bir işti.

Önce aile şirketi daha sonra da kendi şirketinizde ne kadar süre geçti?

Ben aile şirketinden ayrıldıktan sonra 6 ay bile sürmeden ortağımla birlikte kendi şirketimizi kurduk. İsmini de Miem Yapı AŞ olarak koyduk. Miem ismi çocuklarımızın adını taşıyor. Benim oğlumun ismi Mirza, ortağımın çocuğunun ismi de Emir. İki adı birleştirdik, adların ilk iki harflerini aldık. Ortaya Miem Yapı ismi çıktı.

“İNŞAAT DNA’LARIMIZDA VAR”

Şirketinizi İstanbul'da mı kurdunuz? Halen faaliyette mi?

İstanbul'da kurduk. Hala faal olarak devam ediyoruz. Taahhüt işleri, nitelikli konut üretimi, sanayi tesisleri ve buna benzer taahhüt alanında hizmetlerimize devam ediyoruz. Tabi şimdi inşaat tabiri caizse bizim DNA'larımızda yer alıyor. Çünkü gözümüzü açtığımızdan beri inşaattayız. Yani inşaat artık bizim için normal, sıradan hayatımızın bir parçası gibiydi. Ama benim şahsi olarak çok önem verdiğim konu şuydu: Kalıcı istihdam oluşturmalıyız. Ayrıca yaptığımız iş ülke ve aile ekonomisine katkı sağlamalı. Faiz hassasiyetimiz vardı. Bunların hepsi bir araya gelince Katılımevim’i kurma fikri ortaya çıktı. Şirketi kurmaya karar verdiğimizde bir yatırım sürecimiz yeni başlamıştı. Şirketi oluşturmadan yapacağımız faaliyetlerle ilgili ciddi bir yazılım altyapısı oluşturduk. 2018 Haziran ayında ülkemize bir ekonomik saldırı düzenlendi. Eşimiz dostumuz bu süreçte bize yeni yatırımlar yapmamamız gerektiğini telkin ediyorlardı. Ancak biz bir saniye bile tereddüt etmedik. Bilakis süreci daha da hızlandırdık. Ülkemize, ekonomimize olan güvenimiz tamdı. Katılımevim’i kurduk. 2-3 yılda geleceğimiz büyüme trendini bir yılda yakaladık.

“2003 sonrası Türkiye’de devasa bir dönüşüm oldu ve ekonomi çok hızlı büyüdü.

Her işte olduğu gibi büyüme ve gelişmenin sancıları da var. Keşke bu büyüme sadece 15 yıla değil de 70 yıla yayılmış olsaydı Türkiye daha sancısız bir geçiş süreci yaşayacaktı.

Ülke yönetiminde Sayın Cumhurbaşkanımız ve ekibine güveniyoruz, inanıyoruz. Türkiye dış saldırılara rağmen büyüme gösterdi.”

 

 

KATILIMEVİM’İN DOĞUŞU

İnşaatçılıktan finans sektörüne geçtiniz. Nasıl bir fikir oluştu, nasıl bir hikayesi var Katılımevim’in?

Bir Ramazan ayıydı. Benim de bacanağım olur. Kendisi ile aynı meslekteniz. O da benim gibi inşaat sektöründe iş yapıyor. Onunla istişare ederken bu işi düşündük. Beraber başladık, bir müddet sonra ticari olarak ayrı yürüme kararı aldık. Hemen akabinde hız kaybetmeden araştırmalarımızı yaptık. Profesyonel bir kadro oluşturduk. Bizim olmazsa olmazımız teknoloji ve yazılımdı. Hazır yazılımı tercih etmedik. Bu sektörde hiçbir firmanın deneyimlemediği bir şey, biz kendi yazılımımızı kendimiz yaptık. Bu çok kritik bir konu. Çünkü yazılımla uğraşanlar bilirler, bu başlı başına bir iştir, cesaret ister. Daha şirketin ismi bile yokken kadromuzu kurduk. Yöneticilerimiz ve yazılım grubumuzu bir araya getirdik. Süreç böyle başladı. Biz 3,5 ayda yazılımı bitirdik ve faaliyete aldık. Çok güçlü bir kadroyla, çok ehil bir ekiple hızlı bir şekilde faaliyetlerimize başladık.

“KATILIMEVİM’DE MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ ESASTIR”

Markanın gelişimi nasıl oldu? 2018'de daha ilk kurulduğunuz yıl hızlı bir gelişim gösterdiğinizi söylediniz. Markanız çok çabuk duyuldu. Bu süreç nasıl yaşandı?

Katılımevim 2018 Aralık ayında faaliyetlerine başladı. Aralık ayında ilk kura sıra belirleme organizasyonunu yaptık. Bu işe başlamadan önce 5 yıllık bir simülasyonumuz vardı. 15 yıllık planlama yaptık. 4 şube ile faaliyete başladık. 2 yılda 10 şube ile tamamlamayı planlıyorduk, yapımızı böyle kurgulamıştık ama bir yılda 26 şubeye ulaştık. 2,5 yıl sonra geleceğimizi noktaya bir yılda geldik. Çünkü biz bu işe inandık, güvendik ve değer verdik. Kuruluş sürecimizde ‘mutlak müşteri memnuniyeti’ en çok önem verdiğimiz konuydu. Ve bunun meyvelerini aldık. Mutlak müşteri memnuniyeti olduğu zaman, bunun size dönüşünü çok hızlı bir şekilde yaşıyorsunuz. Bizim hızlı büyümemiz tesadüfi bir şekilde olmadı. Katılımcılarımızın bize olan ilgisini gördükçe yatırımlarımızı hızlandırmak zorunda kaldık.

“Katılımevim 2018 Aralık ayında faaliyetlerine başladı. Aralık ayında ilk kura sıra belirleme organizasyonunu yaptık. Bu işe başlamadan önce 5 yıllık bir simülasyonumuz vardı. 15 yıllık planlama yaptık. 4 şube ile faaliyete başladık. 2 yılda 10 şube ile tamamlamayı planlıyorduk, yapımızı böyle kurgulamıştık ama bir yılda 26 şubeye ulaştık. 2,5 yıl sonra geleceğimiz noktaya bir yılda geldik.”

Serdar Bey sizin girdiğiniz sektörde geçmişi olan köklü markalar var. Bu sektörde nasıl yer alabiliriz diye bir endişeniz oldu mu?

Açıkçası hiç endişe oluşmadı. Çünkü bu işin hassasiyetini bildiğim için. Bu işte endişeye mahal yok. Yani endişe oldu mu bu işte başarılı olamazsınız. Şuna çok dikkat ettik. Bir kere ilkeyi doğru oturtmak lazım. Başta da söylediğim gibi bizim kuruluşta bir araştırma sürecimiz oldu demiştim. Tabii rakip tabir ettiğimiz ki biz rakip olarak görmüyoruz, dostlarımız paydaşlarımızdır. Onların doğrularını örnek aldık neler yapılmaması gerektiğini de örnek aldık. Şimdi burada işin merkezine müşteri memnuniyetini koyduğunuz zaman bir işte başarısız olma şansınız yok. Bu her işte böyledir. Bizim işte çıkış noktamız bu. Biz bu işe başlarken, iki şeyi önemsedik. Birincisi insanları yüksek maliyetlerden, faiz yükünden kurtarmak. İkincisi hızlı bir şekilde onların hayallerini gerçekleştirmek. Her gün gerçekleştirdiğimiz anketlerimiz var. Müşteri memnuniyetini çok önemsiyoruz. Siz işinizi doğru yaptığınız zaman sektörde herkese bir pay oluyor.

“VATANDAŞLARIMIZI FAİZ YÜKÜNDEN KURTARIYORUZ”

Sizin şirket olarak yaptığınız faaliyetler hizmetler neler? Müşterilere sunmuş olduğunuz hizmetlerden biraz söz edelim. Neler yapıyorsunuz?

Biz vatandaşımızın kendi ödeme bütçesine göre, faiz maliyetlerine katlanmadan araç olur, ev olur, yazlık olur, arsa olur, menkul ve gayrimenkul alımlarını gerçekleştiriyoruz. Biz insana şunu dikte etmiyoruz: Örneğin 100 bin TL aldın, 20 ayda ödemen gerekiyor. İsterlerse 40 ayda da ödeyebilirler. 20 aydan 360 aya kadar vadelendirme yapıyoruz. Burada ne ortaya çıkıyor? Kişi bunu kendi ödeme bütçesine göre tasarladığı zaman, sisteme dahil olduğu zaman bir ödeme kolaylığı oluyor. Başka bir bütçeden kısıp, bize aktarmak zorunda kalmıyor. Biz şimdi vatandaşımıza şunu dikte etsek: 100 bin TL aldın, 50 ayda ödemen lazım. Vatandaş ‘zorlanırım’ diyor. Ama biz ona diyoruz ki; ‘Sen bu 100 bin TL’yi nasıl ödeyebilirsin?’ Örneğin ayda bin TL ödeyebilirim diyor. Kendi ödeme bütçesini oluşturuyor. O zaman isterse 100 ayda ödesin. Aynı maliyet, yani 100 aya çıkınca maliyette bir artış olmuyor. Bu işin en avantajlı taraflarından bir tanesi bu. Kişi kendi bütçesine göre planladığı zaman, sistem çok makul, mantıklı bir şekilde işlemeye devam ediyor. Ana hatlarıyla kişinin arzu ettiği ev ve araca kavuşması için biz ona finans organizasyonu yapıyoruz. Asıl faaliyetimiz bu.

KATILIMEVİM’DE SİSTEM NASIL ÇALIŞIYOR?

Bu işi biraz detaylandırırsak Katılımevim insanları nasıl ev ve otomobil sahibi yapıyor?

Şöyle anlatayım. Tüm Türkiye bazında il ve ilçe sınırlaması olmaksızın birbirini tanıyan veya tanımayan vatandaşlarımızı örneğin Adana'daki şubemize giden bir vatandaşımız ile İstanbul Bağcılar'daki bir vatandaşımızı bir grupta bir araya getiriyoruz. Grupları ev ve araç alanlar diye ikiye ayırıyoruz. Araç almak isteyenlerden de ve ev almak isteyenlerden de vadelere göre gruplar oluşturuluyor. Bu gruplara baktığımızda birbirlerini tanımayan insanlar bir araya gelmiş oluyorlar. Biz grupları oluşturduktan sonra her ayın sonunda noter huzurunda bir sıra belirleme organizasyonu yapıyoruz. Bu çekilişlerin sonucunda o ay ev ya da araç alacak kişi belirleniyor. 100 kişilik bir gruptaki bir kişiye ilk aylarda çıkmazsa o kişi 100. ayın sonunu beklemeden en geç 30 ay içerisinde ev veya aracını alabiliyor.

“BU BİR SOSYAL DAYANIŞMA PROJESİ”

“Bu sektörün ülke ve aile ekonomisine büyük katkıları var. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Katılım finans sisteminin devletin denetimiyle daha oto kontrollü bir şekilde yapılması gerekiyor. Aslında bu sistemin kendi içerisinde bir otokontrolü var. Biz giderlerimizi en başta aldığımız katılım bedelinden karşılıyoruz.”

Aslında bu bir sosyal dayanışma projesi. Katılımevim olarak siz bu dayanışmayı koordine ediyorsunuz diyebilir miyiz?

Aslında bu işin özünde tabi ki bir dayanışma var. Bizim gerçekleştirdiğimiz bir sosyal dayanışma projesi. Bunu biz daha da ileriye taşıma gayretindeyiz. Niye? Çünkü biz müşterinin hayaline hızlı bir şekilde kavuşmasını tercih ediyoruz. Yani teslim tarihlerimiz de müşterinin lehine. Bunu neden yapıyoruz? Çünkü bir müşteriye teslimatını yapmak demek onun en az 7 tane müşteriye örnek olmasını sağlamak demektir. Sistem böyle yürüdüğü zaman haliyle yararlanan insan sayısı da daha fazla olacak. Biz bunu önemsiyoruz.

Vade süreleri nasıl oluşuyor?

Her grubun, her vadenin kendine ait bir teslim tarihi var. Yani dediğim gibi 20 aydan başlayıp 360 aya kadar sürüyor. Burada önemli olan, kişinin ödeme bütçesi. Bunu belli ettikten sonra süreç daha da kolaylaşıyor. Çoğu zaman şöyle bir algı oluşuyor: “Ben 30 ay mı bekleyeceğim?” Vatandaş bunu diyebiliyor. “Parayı hemen alamayacaksam ne anlamı var?” diye soruyor. Burada şunu örnek veriyoruz: Bir defa 20 yıl kirada oturup da ev alamayan vatandaşlarımız var. Bizim sistemimizin özelliği de çok düşük taksitlerle ev sahibi yapabilmemiz. Örneğin bizim geçtiğimiz aylarda 100'ün üzerinde teslimatımız vardı. Gruptan bir müşteri sadece 500 TL yatırmış. Bunun karşılığında 200 bin TL’lik ev alıyor. Şimdi bu müşterimiz o saatten sonra kira ödemeyecek, kira yerine kendi evinin parasını ödeyecek. Bu birinci öncelik. İkincisi ise bu gelir skalasında gidip bir ev almaya kalktı ve 100 ayda ödemek üzere bankadan 200 bin TL’lik kredi talep etti. Bu kredi o kişiye 100 ayın sonunda 400 bin TL’ye mal oluyor. Biz diyoruz ki,  200 bin TL’lik bir evin muadil kirası bin-bin 200 TL civarında. Bizden evinizi 30 ay sonra alsanız dahi 36 bin TL kira ödeyeceksiniz. Yani o kişiye 200 bin TL’lik kredinin maliyeti 236 bin TL’ye geliyor. Bankaya göre bizde aldığı kredi kadar bir avantajı oluyor. Buna hangi açıdan bakarsak bakalım avantajlı bir sistem.

Sıra tespiti nasıl yapılıyor?

Bizim her sıra belirlememiz şöyle oluyor. Müşterilerimizi sıra belirleme yerlerine davet ediyoruz. Orada noter huzurunda sıra belirleme işlemini gerçekleştiriyoruz. Bu sıra belirleme aynı zamanda YouTube ve internet üzerinden canlı yayınlanıyor. Herkes izliyor ve kimsenin kafasında soru işareti kalmıyor. Her ayın 5'i ile 12’si arasında bu organizasyonlar yapılıyor.

KATILIM BEDELİ

“Biz vatandaşımızın kendi ödeme bütçesine göre, faiz maliyetlerine katlanmadan araç olur, ev olur, yazlık olur, arsa olur, menkul ve gayrimenkul alımlarını gerçekleştiriyoruz. Bizim gerçekleştirdiğimiz bir sosyal dayanışma projesi. Bunu biz daha da ileriye taşıma gayretindeyiz. Niye? Çünkü biz müşterinin hayaline hızlı bir şekilde kavuşmasını tercih ediyoruz.”

Şimdi vatandaşın tasarruf yapmasına Siz organizasyon olarak katkıda bulunuyorsunuz. Peki sistemin işlemesi için sizin kazancınız ne oluyor? Siz nasıl ayakta duruyorsunuz?

Ben önce şunu söyleyeyim. Katılımevim’i 50 milyon TL sermaye ile kurduk. Bu sermaye zaman içerisinde artacaktır. Çünkü yatırımlarımızı büyütüyoruz. Bizim gelirimiz her katılımcıdan aldığımız yüzde 8 ile 10 arasında değişen hizmet bedelleridir. Buna biz ‘katılım bedeli’ diyoruz. Bir defaya mahsus olmak üzere peşin alıyoruz. Bunun dışında bizim talep ettiğimiz hizmet bedelimiz bulunmuyor.

Diyelim ki ben 500 bin liralık bir gruba girdim. O grupta ilk peşin olarak size bir hizmet bedeli veriyorum yüzde 10 gibi bir bedel yani 50 bin civarı bir para veriyorum. Bütün hizmet çalışmaları bu paradan karşılanıyor anladığım kadarıyla doğru mu?

Evet. Örneğin müşterinin bizimle işbirliği 100 ay sürecek ise o 100 ay boyunca müşteriye vereceğimiz hizmet karşılığını biz baştan peşin almış oluyoruz ve biz 100 ay boyunca ücretsiz olarak hizmet üretmeye devam ediyoruz.

NASIL BİR GÜVENCE VERİLİYOR?

Peki siz firma olarak nasıl bir güvence veriyorsunuz? Müşterileriniz bu süreçte ne gibi taleplerde bulunuyorlar?

Bu iş tabi ki öncelikle güven esaslı bir iş. Devletimizin ilgili kurumları ile görüşmelerimiz devam ediyor. Bu sektör çok yakın bir zamanda ‘lisanslanma’ya tabi olacak. Biz de bu lisanslanma sürecini bekliyoruz. Burada müşterinin tercihi şu yönde: Güven duyan da var, ya acaba diyen de var. Biz müşterilerimize şunu sunuyoruz: Bir müşterimiz sisteme girdiği ve peşinat ödediği zaman bu peşinat karşılığında arzu ederse şirket teminat çeki, şirket teminat senedi veya masrafını karşılaması kaydıyla banka teminat mektubu verebiliyoruz. Geçen yıl 10 bine yakın katılımcımız oldu. Sadece 2 tane müşterimize teminat mektubu gönderdik. Geçen yıl bine yakın ev ve araba teslimatımız oldu. Herkes gününde aldı. Aksayan bir şey ve en ufak bir şikayet olmadı.

“SİSTEME GİREN FİRMALAR ARTMALI”

Geçmişte birçok olaylar yaşandığı için vatandaş sisteme daha temkinli yaklaşabiliyor. Buna anlayış göstermek lazım. Bu sisteme dahil olan benzer şirketler kuruluyor. Son zamanlarda daha da hız kazandı. Siz biraz söz ettiniz ama bunun devletin de kontrol ettiği bir sistem içerisinde olmasında bir fayda var değil mi? Siz de buna katılıyor musunuz?

Bu iş sonuç olarak bir finans işi, burada çok güçlü bir kadronuz, çok güçlü bir teknolojinizin olması gerekiyor. Ayrıca bu hizmeti veren şirketlerin güçlü bir finans altyapısı ve sermayesinin olması lazım. Bu katılım şirketleri kurulurken devletin bu kriterleri istemesi lazım. Çünkü finans işi hata ve boşluk kabul etmez. Devletin bu sektördeki şirketleri çok sıkı ve ehemmiyetle takip etmesi gerekiyor. Ben bu sektörün büyümesini, bu sektörden faydalanan insan sayısının artmasını arzu ederim. Ancak sektöre zarar verecek tarzda da firmaların ve hareketlerin oluşmaması gerekiyor. Şu anda öyle bir firma var mı derseniz, yok. Ben bunu bir tespit yapmak için söylemiyorum. Olası bir riskten bahsediyorum. O yüzden söylediğim kriterleri sağladıktan sonra her firma sektöre girebilir. Bu sektörün Türkiye piyasasındaki hacmi yüzde 2-2,5 oranında. Bunun yüzde 20-25'lere çekilmesi olumlu olacaktır. Bu sistemin ülke ekonomisine inanılmaz bir katkısı var. O yüzden sisteme giren firmaların çoğalmasında bir sıkıntı görmüyorum.

Aralık 2018’de faaliyetlerine başlayan ve kısa sürede faizsiz finans sisteminin önde gelen kuruluşları arasına giren Katılımevim, 26 şube ve 300 çalışanıyla hizmet veriyor. Şirket 2020 sonunda Türkiye genelinde 65 şube, 600 çalışan ve 2 milyar TL ciroya ulaşmayı hedefliyor. Katılımevim Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Turhan, “Mutlak müşteri memnuniyetini esas alarak kısa sürede büyüme başarısını gösterdik” diyor. Turhan, “Vatandaşlarımızı ağır faiz yükünden kurtararak ev ve otomobil sahibi yapıyoruz. Sunduğumuz model gayrimenkul alımında bir devrim niteliği taşıyor” şeklinde konuşuyor.

“SİSTEM DEVLET TARAFINDAN DENETLENMELİ VE LİSANSLANMALI”

Peki bu konuda devlet ne gibi çalışmalar yapıyor?

BDDK ve Ticaret Bakanlığı ile görüşmeler gerçekleştirdik. BDDK ile yapılan toplantıda bir denetim firması ile anlaşma sağlandı. Sonra o denetim firması bizi ziyaret etti. Firmamızı incelediler, Katılımevim’le birlikte sektördeki diğer firmaları da incelediler ve incelemeyi sürdürüyorlar. Güzel bir sonuç bekliyoruz. Devlet de bu işin artık bir ‘lisanslama modeli’nin daha düzgün bir şekilde ilerlemesini istiyor. Biz de bunu istiyoruz. Çünkü artık bu sektör büyüdü, kendini ispatladı. Bu sektörün ülke ve aile ekonomisine büyük katkıları var. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Katılım finans sisteminin devletin denetimiyle daha oto kontrollü bir şekilde yapılması gerekiyor.

“SİSTEMİN KENDİ İÇİNDE OTOKONTROLÜ VAR”

Geçmişte özel Finans kuruluşları vardı. Mesela İhlas Finans bir sıkıntı yaşadı. Bu diğer finans kuruluşlarını etkiledi. Geçmişin finans kuruluşları bankacılık sisteminin içine alındı. Katılım bankacılığından söz ediyorum. Zannediyorum siz de bunu kastediyorsunuz. Bu sistemin arkasında devlet olursa, vatandaşın güveni daha da artacak değil mi?

Tabi ki denetimler de farklı olacak. Ama bizim sektörün güzel bir yanı var. Aslında sektör bir yerde kendi denetimini kendi yapmak zorunda. Diyelim ki, 50 kişilik bir grup kurduğunuz zaman, o 50 kişiden her ay bir kişiye teslimat yapılıyor. Size bir para geliyor ama siz o parayı her ay bir kişiye teslim etmek zorundasınız. Aslında bu sistemin kendi içerisinde bir otokontrolü var. Biz giderlerimizi en başta aldığımız katılım bedelinden karşılıyoruz. Almanya'da bu sistemin karşılığı var. Yapı Tasarruf Sandıkları güvence veriyor. Ancak faiz işletiliyor. Ama bizim Türkiye’deki sistemde faizsiz çalışıyoruz.

Şimdi şöyle bir endişe oluşuyor. Diyelim ki şirket batarsa ne yapacağım paralar Nereye gidecek? Almanya'dan söz ettiniz. Sistemin arkasında bir güç olması önemli değil mi?

Tabi devletimizin olması lazım. Ama bizim de çok şükür dediğim gibi sistemimizin otokontrolü kendi içerisinde var. Fakat bizim arzumuz devletimizin bu son süreçteki çalışmaları hızlı bir şekilde tamamlaması. Bu sistem Türkiye’de tabana daha çok yayılmalı. Çünkü bu işten kazançlı çıkan vatandaşlarımız ve ülkemizdir.

“BİZİM ÖNCELİĞİMİZ PARA KAZANMAK DEĞİL”

Sonuçta ticaret yapıyorsunuz. Birinci önceliğiniz para kazanmak değil mi?

Bunu size inanın çok samimi bir şekilde söylüyorum. Sadece kendi adıma söylemiyorum, ekibim adına da söylüyorum. Bizim önceliğimiz inanın para kazanmak değil. Mutlaka bir geçim kaynağımız, bir hayat standardımız olacak. Fakat ürettiğimiz fayda, ulaştığımız insan sayısı bizim için daha keyif verici. Para kazanmanın mutluluğu, bu faydayı yaratmanın mutluluğunun yanında daha sönük kalıyor.

Siz ev veya otomobili teslim ettikten sonra taksitler bitene kadar nasıl bir tedbir uyguluyorsunuz?

Şimdi burada biz bu işi organize ettiğimiz için gruptaki diğer kişilerinde haklarını  korumamız gerekiyor. Teslimatını alan kişinin borcu bitene kadar aldığı ev ya da otomobile ‘satılamaz şerhi’ koyuyoruz. Buradaki amaç da nedir? Onun hakkını koruduğumuz kadar, ondan sonra gelecek olan kişilerinde haklarını korumamız lazım. Böyle bir mekanizma var. Zaten bu da normal bir sistem. Bugüne kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadık.

“DİLEYEN İSTEDİĞİ ZAMAN SİSTEMDEN ÇIKABİLİR”

Müşterileriniz istedikleri zaman sistemden çıkma hakkına sahip mi?

Tabi ki evet. Öyle bir hakka sahipler. Bizim öncelikle buradaki amacımız müşterinin mutlak memnun olması. Müşteri sistemden ayrılsa bile, biz ona ulaşıp soruyoruz: “Neden ayrılmak istiyorsunuz? Bizden bir memnuniyetsizliğiniz mi oldu?” Şimdiye kadar böyle bir durumla hiç karşılaşmadık. İkincisi ödeme zorluğudur. Müşteriye, “Borcunuzu  yapılandıralım, taksit sayınızı artıralım, ödemelerinizi düşürelim” diyoruz. Çünkü bizim amacımız bu yola çıkmışsa müşterimizin ev ya da arabasını alması. Ama müşterimiz ille de ayrılmak istiyorsa taksit olarak yatırdığı para ne kadarsa en geç 1-2 gün içerisinde iade ediyoruz. Katılım bedeli olarak aldığımız ücret hariç.

“13 AYDA BİNE YAKIN EV VE OTOMOBİL TESLİM ETTİK”

Bu zamana kadar müşteri sayısı ve pazar payı anlamında ulaştığınız büyüklüğü açıklar mısınız?

Türkiye’de 25 farklı şehirde şubeleşmeye gittik. Bir yılda 1 milyar TL ciroya ulaştık. 13 ayda bine yakın ev ve otomobil teslimatımız oldu. Bizim teslimatlarımız her geçen gün artıyor. Müşterilerimiz teslimatı aldıktan sonra çevreleri için de çok güzel bir örnek teşkil ediyorlar. Vatandaşlarımızın sisteme olan bakış açıları değişiyor. İlk bakışta hayali bir şekilde görülen sistemin, teslimat gerçekleştiği zaman müşterilerce geçerliliği sağlanmış oluyor.



“SİSTEMİMİZDE YABANCI YATIRIMCI YOK”

Hizmet verdiğiniz müşteri portföyü hakkında bilgi verir misiniz? Yabancılar da sisteme ilgi duyuyor mu?

Bizde yabancı yatırımcı yok. Türkiye vatandaşı olan herkes katılımcı olabiliyor. 18 yaşından gün almak şartıyla herkes başvurabiliyor. TC vatandaşı olmayan kişilere maalesef işlem yapamıyoruz. Bizleri daha çok faiz hassasiyeti olan kişiler tercih ediyor. Maliyet odaklı olan, ileriye dönük, çocuğuma yatırım olsun diyenler de var. Çok karma bir müşteri portföyümüz var. Yüzde 80 dar ve orta gelirli vatandaşlarımız bu sistemi daha çok tercih ediyor ama, onun bir tık üstünde ilgi var. Bizim idealimiz düşük gelirli aileleri ev sahibi yapabilmek. Bu bizi mutlu ediyor.


Avrupa’da yaşayan Türkler ve Müslümanlar var. Sizin onları da kapsayacak çalışmalarınız var mı?  

2020 sonunda 65 şubeye ulaşmayı hedefliyoruz. Üçüncü yıl sonunda teşkilatlanma oranımızı yüzde 95 bitirmeyi planladık. Şu anda yeni simülasyonumuz bu yönde. Tabi bu süreçte yabancı yatırımcı veya yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşları ile görüşüyoruz. Yabancı yatırımcılar, bu sistemi kendi ülkelerine taşımak istiyorlar. Biz de buradaki tecrübelerimizi diğer ülkelerde de uygulamak düşüncesindeyiz. Şu anda çok sayıda gurbetçi vatandaşımız listemize kayıtlı.

“MODELİMİZ GAYRİMENKUL ALIMINDA BİR DEVRİM”

Siz uyguladığınız modeli gayrimenkulde bir devrim olarak nitelendiriyorsunuz. Neden?


Sistemimiz kişilerin ödeme bütçesine göre planlanmış ve tasarlanmış olması esasına dayanıyor. Diyelim ki bir vatandaşımız bir bankadan kredi kullandı ve bütçesinin üzerinde bir faiz yükü oluştuğu için kredi taksitlerini ödeyemez hale geldi. Banka o zaman geliyor ve mülküne el koyuyor. Hemen evimi alıp oturayım diye ödeme gücü olmadığı halde bu borç yükünün altına giriyor. Oysa bizim sistemde faizle borcu katlanmadığı gibi bütçesine göre taksitler oluşturuluyor. On binlerce vatandaşımızın büyük bir umutla kredi alıp da geri ödeyemediği için malı mülkü bankaların eline geçti, evinde huzur kalmadı, ailesiyle arası bozuldu. Günümüzde yaşadığımız gerçekler bunlar. Şu anda bankaların listesinde icradan satılık gayrimenkuller oldukça fazla. Biz de diyoruz ki; kardeşim, biz bunu istemiyoruz. Bizim gayemiz, kişi ödeyebileceği sınırda kalmalı. Bu çok önemli. Bizim sistemde katılım bedelinin dışında ne bir faiz yükü ne de bir ek maliyet yok. Bunun için sunduğumuz modeli gayrimenkul alımında bir devrim olarak nitelendiriyoruz.

“YÜZDE 100 ORANINDA BÜYÜYECEĞİZ”

Hedeflerinizi öğrenebilir miyiz?

2020 yılına 4 yeni şube açarak başladık. 2020 sonunda Türkiye genelinde 60-65 arası şubeye ulaşmayı hedefliyoruz. Şu anda çalışan sayımız 300 civarında. Yıl sonuna doğru bu sayı 600’lere ulaşacak. 2020 sonunu 2 milyar TL ciro ile kapatmayı planlıyoruz. Bu geçen yılki ciromuza göre yüzde 100 büyümeyi ifade ediyor.


Son birkaç yıldır gayrimenkul ve konut sektörü bir sıkıntı yaşadı. Bu sıkıntının aşılmasında sizin sisteminizin katkısı oldu mu?


Açıkçası ben sıfır konutlarda bir katkısı olduğuna katılmıyorum. Çünkü bu yaşanan kriz sıfır konutları ilgilendiriyordu. Bizim sistemde daha çok 2. el konut piyasasında pazar payımız var. Biz bu sektör büyümeli diyoruz. El birliği sektörü eğer yüzde 2’lerde sıkışmamış, yüzde 20’lere ulaşmış olsaydı, gayrimenkul sektöründe yaşanan daralmanın aşılmasında çok önemli rol oynardı.


Türkiye’de hala yastık altında önemli bir sermaye gücü var. Bunun ekonomiye kazandırılması konusunda mesajınız ne olacak?

Biz vatandaşın yastık altı veya aylık tasarruf gücünün ekonomiye kazandırılmasını önemsiyoruz. Bizim uyguladığımız modelin de bu yönde önemli katkıları var şüphesiz. Küçük tasarruflar el birliği modeli sayesinde bir araya getirilerek önemli bir sermaye gücü oluşturuluyor ve ekonomiye kazandırılıyor.

“TÜRKİYE 2003 SONRASI DEVASA DÖNÜŞÜM YAŞADI”

 
Türkiye’nin son 15 yıllık dönemine baktığımızda nasıl bir gelişme yaşandı? Siz bir işadamı olarak bunu nasıl yorumluyorsunuz?


2003 sonrası Türkiye’de devasa bir dönüşüm oldu ve ekonomi çok hızlı büyüdü. Her işte olduğu gibi büyüme ve gelişmenin sancıları da var. Keşke bu büyüme sadece 15 yıla değil de 70 yıla yayılmış olsaydı Türkiye daha sancısız bir geçiş süreci yaşayacaktı. Ülke yönetiminde Sayın Cumhurbaşkanımız ve ekibine güveniyoruz, inanıyoruz. Türkiye dış saldırılara rağmen büyüme gösterdi. Özellikle savunma sanayiinde dışa bağımlılık çok büyük oranda azaltılarak yerli üretime geçildi. Sayın Cumhurbaşkanımız mazlum milletlerin sesi oldu. Ben şahsen yaptığı hizmetleri çok takdir ediyorum. Türkiye mega projelerle adeta çağ atladı. Bunun da sancıları oluyor.


Ekonomimizin geleceği hakkında düşünceleriniz neler?

Bu olaya farklı açıdan bakıyorum. Refah seviyesi arttıkça beklentiler de artıyor. Türkiye’nin 25 yıl önce ihtiyaçları çok daha asgari iken bugün başka şeylerle ölçeklendiriliyor. Böyle olmalı, refah artmalı. Allah’a çok şükür genel hatlarıyla iyi durumda olduğumuza inanıyorum. Sıkıntılar yok mu? Tabi ki var. Yoksullar var ama devlet onlara şefkatini göstermeye çalışıyor. Özgürlük, sosyal politikalar noktasında devlet yapabileceğini yapıyor. Ekonomi noktasında müteşebbislerimiz her duruma göre pozisyon alabilmeli. En kötü şartlarda bile çıkış kapısı bulabilmeliler. İşadamı olarak ülkemizde olmasını, değişmesini istediğimiz konu, vergi gelir dilimlerinin düzenlenmesidir. Vergi oranları düşürülerek tabana yayılmalı, böylece vergi kaçağının da önemli oranda önüne geçilir.