Kronik hastalığı olan işçilerin Covid-19 sürecinin esnetilmesiyle birlikte, artık işe davet edilmeleri gerektiğini düşünen işverenler, hangi hastalığa sahip olanları işe davet edecekleri ya da hiç işe davet etmemeleri halinde, nasıl bir yol izleyecekleri bazı tereddütlere yol açmıştır. Nitekim sadece diyabet hastası ya da yüksek tansiyon hastası olan bir işçinin işe davet edilmesi halinde, ileride işyerinde ya da işyeri dışında Covid-19 salgın hastalığına tutulması halinde, işverenin hukuki ve cezai sorumluluğu riski gündeme gelmiştir. Covid-19 salgın hastalığının SGK tarafından iş kazası ya da meslek hastalığı olarak kabul edilmemesine rağmen özellikle işyerinde Covid-19 hastalığına yakalandığı ispat edilen işçi bakımından işveren kusuru aranacak ve işveren hukuki ve cezai açıdan sorumlu tutulabilecektir.

Ancak işverenin bu konuda sorumlu olabilmesi için fiil ile sonuç arasında bulunması gereken uygun illiyet bağının varlığı aranacaktır. Yani kronik hastalığı olan işçinin Covid-19 hastalığına işyerinde tutulması, işyerinde alınması gereken tedbirlerin alınmaması sonucu ortaya çıkmışsa, işveren kusuru sebebiyle hukuki ve cezai açıdan sorumlu tutulabilecektir. Velev ki, Covid-19 salgın hastalığı SGK tarafından iş kazası ya da meslek hastalığı olarak kabul edilmemiş olsun. Covid-19 salgın hastalığı SGK tarafından hastalık olarak kabul edilse dahi, işveren kusuruna dayanan zararlandırıcı olayda işverenin hukuki ve cezai sorumluluğundan bahsetmek mümkün olabilecektir.

Sonuç olarak, kronik hastalığı olan ve bu süreçte işe davet edilen işçinin Covid-19 hastalığına yakalanması durumunda, işverenin hukuken sorumlu tutulabilmesi için fiil ile sonuç arasında uygun illiyet bağının varlığı gerekir. Özel hukukta sözleşme ilişkilerinde veya haksız fiillerde borçlunun ya da failin sorumluluğu belirlenirken fiil ile sonuç arasında bulunması gereken uygun illiyet bağı kurulamaz ya da kesilir ise, borçlu ya da fail sonuçtan sorumlu tutulamaz. Çünkü yapılan iş ile kaza arasında uygun illiyet bağının kurulabildiği hallerde, söz konusu olan işverenin sorumluluğu, anılan illiyet bağının kesildiği taktirde ortadan kalkar. Uygun illiyet bağını kesen nedenler, kazaya uğrayan işçinin ağır kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru ve zorlayıcı nedenlerdir (SÜMER, Haluk Hadi, İş Hukuku Uygulamaları, s.413 -414).

Yargıtay’a göre, öteki sorumluluk hallerinde olduğu gibi, tehlike sorumluluğunda da, bu üç durumda illiyet bağı kesilir (Y.21.HD. 5.4.2012, 4196/5289). Öğretide de, illiyet bağını kesen nedenlerin bütün sorumluluk halleri ve bu arada tehlike sorumluluğu için de geçerli olduğu vurgulanmaktadır (AKIN, Levent, İşverenin İş Kazasından Doğan Sorumluluğu Kusur Esasına Dayanır, s.34). Kendisinden beklenen özeni gereği gibi yerine getiren bir işvereni, işyeriyle uzaktan, yakından ilgisi bulunmayan mücbir sebeplerle kusuru olmadığı halde, sorumlu tutmak adalet ve hakkaniyetle bağdaşmaz.

Nitekim, Covid-19 hastalığına tutulan işçinin bu hastalığa işyerinde yalandığını ispat etmesi gerekir ki, fiil ile sonuç arasında uygun illiyet bağı kurulmuş olsun. Bununla birlikte, işveren işyerinde her türlü tedbiri almasına rağmen işçinin tedbirsizliği ve dikkatsizliği ve ağır kusuru ya da üçüncü kişilerin ağır kusuru nedeniyle bu hastalığa yakalanmış olması durumunda, illiyet bağı kesileceği için işveren sorumluluğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır.