Dünyanın neresinde olursa olsun bir kurumun en önemli sermayesi ve serveti “itibarı ve güvenilirliği” dir. Gelin görün ki bu tanım artık kredi derecelendirme kuruluşları için anlamını yitirdi. Bu kurumların itibarları ve güven endeksleri sıfıra, hatta eksiye indi. 1990’lardan 2008’li yıllara kadar, kredi derecelendirme kuruluşları gerek ülkeler, gerekse büyük şirketler için adeta Demokles’in Kılıcı gibiydi. Zira verilen her rating notu, herkes için önemli bir referans sayılıyordu. Ancak 2008’de başlayan balon ekonomik kriz sonrasında, bu kurumların aslında dünya ekonomisiyle nasıl oynadıkları, sahte rating notlarıyla ülkelerin ve şirketlerin kaderlerine nasıl hükmettikleri ortaya çıktı. Rezillik o kadar diz boyuydu ki çoğu kredi derecelendirme kuruluşundaki uzmanlar, ülkelerden ve şirketlerden rüşvet aldıklarını, Amerikan mahkemelerinde açıklamak zorunda kaldılar.

Sonuçta rating denen canavarı kendi elleriyle oluşturduklarını kabul ettiler. Kredi derecelendirme kuruluşları, 2008’de ABD’nin kredi notunu düşürme tehdidinde bulundu. Sonra ne oldu! ABD Hükümeti haklarında soruşturma açmaya başladı. Tabi hemen çark ettiler ve ABD’nin kredi notunu düşüremediler. İşin garip tarafı, saygınlığı ve güvenilirliği kalmayan bu kuruluşlar, hala ülkelere ve şirketlere not vermeye devam ediyor. Örneğin geçmiş yıllarda, iflas etmiş ve “çöp” durumundaki Yunanistan’ın kredi notu sürekli yükseltilmiş, ekonomik durumu iyi olan ve gelişen Türkiye’nin ise notları, kılı kırk yarılarak milim milim yükseltilmiştir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının bugün Türkiye’ye karşı tutundukları tavır, doğrusu küresel aktörlerin, Türkiye üzerine oynadığı oyunların bir parçası haline gelmiştir. Mayıs 2018’de S&P Türkiye’nin kredi notunu yine düşürmüş ve gerekçe olarak da “Türkiye’nin mali pozisyonunun zayıfladığı, cari açığın arttığı ve ekonominin aşırı ısındığı” gösterilmiştir.

ABD kaynaklı 2008 global krizinin üzerinden 10 yıl geçti. Ancak küresel ekonominin toparlandığı söylenemez. Yunanistan AB’ye çok pahalıya mal oldu. İngiltere ayrıldı. Ayrıca İspanya ve Portekiz’in AB’ye ekonomik yükü ve riski devam ediyor. Trump’lu ABD’nin dünya ticaretine savaş açması, Çin mallarına yüksek vergi ve kota koyması, gelecek 5 yılda global ekonomiyi ciddi derecede sarsacaktır. Peki, böylesine karmaşık ekonomide kredi derecelendirme kuruluşları ne yapıyor? 2008’de ortaya çıkan rezaletlerini bertaraf edebildiler mi? Elbette hayır. Maskeleri bir kere düştü. Bütün dünyada güvenilmezlik unvanı aldılar. Şimdi deyim yerinde ise kendileri çalıp kendileri oynuyor ve hala kendilerini boy aynasında görüyorlar. Bunun en temel örneğini, Türkiye’ye karşı not kozunu her fırsatta kullanmalarında görüyoruz. Muhtemelen de aynı oyunu başta Latin Amerika ülkeleri olmak üzere, başka ülkeler üzerinde de oynuyorlar. Kredi derecelendirme kuruluşlarının, Türkiye’ye karşı takınılan bu tavrın arkasındaki gerçek nedeni bilmek gerekir. O da şudur; kredi derecelendirme kuruluşları Batı kaynaklıdır. Türkiye’nin değişimi, bölgesel oyuncu olma ve düzen kurucu rolü, Batı’da hoş karşılanmıyor. Bunun sonucu olarak da dünya ekonomik çevrelerinde Türkiye’yi “iyi” göstermek işlerine gelmiyor. Bu arada Türkiye’de ekonomik görünümün yapısal sorunları olduğunu göz ardı edemeyiz ancak bu Türkiye’nin kredi notunu hemen düşürmek için bahane olarak kullanılamaz.

ABD’nin 19, İngiltere’nin 9.5, Fransa’nın 5.7, Almanya’nın 5.5, Japonya’nın 2.8, İtalya’nın 2.6, Hollanda’nın 2.5, İspanya’nın 2.3, Çin’in 1.6 Trilyon Dolar dış borçları (Kaynak: Dünya Bankası) varken, bu ülkelerin kredi notlarında neden cimri davranılır? Bu ülkelere tanınan tolerans, neden Türkiye’ye sağlanmaz. Ayrıca, dünyayı yönetenlerin ve para sahiplerinin hepsi aynıdır. Dünyanın en büyük şirketlerine, bankalarına, fonlarına, borsalarına bakarsanız onları görürsünüz. Dolayısıyla da yapılan tüm spekülatif işler hep para sahiplerine yarar. Örneğin, dünyada genel olarak fiyatlar hep dengeli bir şekilde düşer veya yükselir. Borsalar yükselirken, altın veya maden fiyatları düşer, petrol artar, para kurları düşer. Kısacası tüm inişler ve yükselişler, bu dünya düzenini kuran sisteme hizmet eder. Doğal olarak bütün derecelendirme kuruluşları da bu oyunun bir parçasıdır. Sonuç olarak, kredi derecelendirme kuruluşlarının not düşürmesinin bir değeri yoktur. Zira itibar notunu sıfırlamış bir kuruluştan, itibar not beklemek, “horozu kuluçkaya yatırıp, yumurta beklemeye” benzer