“Muratağa Katliamı” 14 Ağustos 1974 tarihinde ''EOKA-B'' yani Rumlar tarafından Kıbrıs Türklerine karşı gerçekleştirdikleri katliamdı. 1960 nüfus sayımına göre 248’ kişi olan 3 köyün ahalisi aynı toplu mezara gömülmüş ve mezardan toplam 89 kişi çıkarılmıştı.

Katliamın Türk birlikleri tarafından keşfedilmesi ve cesetlerin bulunması 1/2 Eylül 1974 tarihinde olmuştur. Birleşmiş Milletler tarafından “insanlığa karşı bir suç” olarak nitelenen katliamda otomatik tüfekler ve kesici aletler kullanılmıştır.

Muratağa (Maratha), o dönemde bölgedeki Türk köylerinin en büyüğüydü.13-14 Ağustos tarihinde EOKA-B tarafından Sandallar köyü basılmış, daha sonra bu köylüler Muratağa’ya getirilerek 14 Ağustos günü basılan Muratağa köylüleri ile birlikte öldürülmüştü. Köylüler öldürüldükten sonra buldozerler kullanılarak taşocağının yakınlarındaki bir toplu mezara gömülmüşlerdi ve Cesetlerin büyük çoğunluğu parçalanmış haldeydi.

Toplu mezarlar 1/2 Eylül 1974 günü bulundu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 28.Tümeni’nin İstihkâm Taburu’na mensup olan askerler çukuru açmak üzere kazıya başladı. Kazıyı Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nde görev yapan İsveçli askerler de izledi. Kazıların ilk günü olan 2 Eylül 1974 gününde toplu mezardan 44 ceset çıkarıldı. Toplu mezarların geriye kalanı yabancı basın mensuplarının önünde açılmıştı.

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar, bitki ve açık hava

United Press International, mezar açma çalışmalarını “Her saat başı yeni çukurlar ve onlarca ceset bulunuyor, çalışmalara dayanmak çok güç” şeklinde tanımlamıştır. mezarların açılışını izleyen The Sun gazetesinden John Akass, katliamı bir “alçaklık” olarak tanımlamıştır. DieZeit, 30 Temmuz 1974 günü “Baf ve Mağusa bölgelerinde Türklerin katledilmesi Türklerin ağustos ayındaki ikinci askeri müdahaleyi gerçekleştirmesinin sebebiydi” diye açıklamıştır.

Kıbrıs Türk yönetimi başkanı Rauf Raif Denktaş, katliam haberini aldığında Rumlarla olan görüşmesini iptal etmiştir.

Rumlar, katliamla ilgili haberlerin Yunanistan’da yayınlanmasını Yunan hükümetinin istemediğini, bu nedenle basına baskı yapıldığını ve bu konuda haberlerin çıkmadığını yazmıştır.