Acıbadem Kayseri Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Güven Arslan, “Migren bazıları için bir kader olabilir ancak ağrı çekmek kader değil. Çünkü ağrı yükünü azaltmak için yapabileceklerimiz var” dedi.

Başın genellikte tek tarafını tutan ve saatler süren zonklayıcı ağrılarla kendini gösteren migren, her dört kadından birini etkiliyor. Anne veya babada ya da her ikisinde migren olması durumunda ise çocukların da bu sağlık sorununu yaşama riski yüzde 50-75 düzeyine çıkıyor. Tüm bu rakamlar “Migren bir kader mi?” sorusunu akla getirse de doğru ve zamanında tedavi yöntemleri ile bu ağrıların yaşamı kabusa çevirmesi önlenebiliyor.

Anne babada migren varsa

Migren daha çok kadınları etkileyen bir hastalık olarak öne çıkıyor. Erkeklerde görülme sıklığının sekizde bir olmasına karşın kadınlarda bu oran iki katına çıkıyor. Hormonal değişikliklerin en önemli nedenlerden biri olarak kabul ediliyor. Kadınlarda da adet döneminde yaşanan değişimler migren ağrısı şikayetlerini de artırıyor. Ayrıca anne veya babanın birinde ya da her ikisinde birden migren olması halinde çocukların da bu hastalığa yakalanma riskinin yüzde 50-75 oranına yükseldiğine dikkat çeken Dr. Güven Arslan, “Yapılan çalışmalar da CACNA1A, ATP1A2, SCN1A, ve PRRT2 gibi genlerde meydana gelen mutasyonların migrenle ilişkili olduğunu gösteriyor” diye bilgi veriyor.

Migrenin son derece yaygın bir hastalık olmasına karşın “baş ağrısı” deyip geçildiğini kaydeden Dr. Güven Arslan, ayırt edici belirtiler hakkında şunları söyledi:

"Hastalığın tanısında ağrının zonklayıcı karakterde olması ve en az dört saat sürmesi, genellikle tek taraflı olması ve ileri aşamalarda bulantının eşlik etmesi önemli belirtiler. Bazı kişilerde ağrıdan yaklaşık yarım saat kadar önce ışık çakması, bulanık görme gibi görsel şikayetler de oluşuyor ve bu dönem aura dönemi olarak adlandırılıyor. Tanı için hasta öyküsü büyük önem taşıyor.”

İş verimliliği ve hayat kalitesini düşünüyor

Stres, gürültü, güneş ışığı veya aydınlatma ışıkları, yolculuk, uykusuzluk, açlık, bazı kokular gibi birçok dış etkenin migren ağrılarını tetiklediğini ifade eden Dr. Güven Arslan, “Bunların tümüyle baş etmek ve aynı zamanda gündelik işlerimize devam etmek çoğu zaman zorlayıcı oluyor. Kısacası migren, iş verimliliğini, hayat kalitesini çok düşüren bir hastalık” diye konuşuyor.

"Sağlıklı beslenme, düzenli uyku ve stresten uzak durmak” gibi önemli davranış değişikliklerine dikkat çeken Dr. Güven Arslan, şöyle devam etti:

"Ancak hastaların neredeyse tamamı bu önlemlere ek olarak tıbbi yardıma ihtiyaç duyuyor. Tedavi seçeneklerini ilaç tedavisi, migren botoksu ve migren aşısı olmak üzere başlıca 3 gruba ayırabiliriz. Hastaların her gün ağrı kesici alması mide ve bağırsak sistemleri için zararlı olabildiği gibi böbreklerin sağlığı için de uygun değildir. Bu yüzden öncelik ağrıyı kesmek yerine ağrının önlenmesidir.”

Tedavi seçeneği ağrı sıklığına göre belirleniyor

Migren tedavisindeki başarı da kişiye özel planlamayla yakından ilgili. Tercih edilecek tedavi seçeneğinin belirlenmesinde ağrı sıklığının önemli olduğunu vurgulayan Dr. Güven Arslan, açıklamalarını “Bir ayda 10-15 gün ağrı yaşayan bir hasta kronik migren hastası kabul ediliyor, günlük ilaç tedavisi uygulanıyor. Haftada bir ağrısı olan hastalar için yalnızca ağrı olduğu günlerde ilaç alması öneriliyor. İlaçlardan tatmin edici ağrı kontrolü sağlanamaması halinde altı ayda bir migren botoksu veya aylık migren aşısı uygulaması ile güzel sonuçlar alınıyor” ifadelerini kullandı.