Kaynak Verimliliği ve Yönetim Danışmanlığı Bilgilendirme Seminerleri serisinin dördüncüsü “Aile Şirketlerinde Kurumsal Yönetim” temasıyla çevrim içi ortamda gerçekleştirildi.

Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı (KUZKA) tarafından düzenlenen “Aile Şirketlerinde Kurumsal Yönetim” seminerinde konuşan Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Burak Koçer, “100 aile şirketinden sadece altısının üçüncü kuşağa erişebildiğini belirterek, Şirket Anayasası’nın şirketlerin yaşaması için şart olduğunu söyledi. KUZKA tarafından düzenlenen Aile Şirketlerinde Kurumsal Yönetim Semineri’ne Kastamonu, Çankırı ve Sinop’ta faaliyet gösteren çok sayıda işletme yöneticisi katıldı. KUZKA Genel Sekreteri Dr. Serkan Genç’in açılış konuşmasıyla başlayan seminerde TKYD Başkanı Feyyaz Ünal ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Burak Koçer aile şirketlerinin kurumsallaşmasının gerekliliğini anlatan sunum yaptı.

Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı’nın kaynak verimliliği danışmanlığı ve yönetim danışmanlığı alanlarında çalışmalarını anlatan Genel Sekreter Dr. Serkan Genç, bölgede ihtiyaç duyulan önemli konuların başında gelmesi nedeniyle ajans olarak önemsediklerini söyledi. Genç, “Bu seminerimiz Kaynak Verimliliği ve Yönetim Danışmanlığı başlığı altında gerçekleştirdiğimiz dördüncü seminerimiz. Ajansımız sözünü ettiğimiz bu alanla ilgili özel sektöre yönelik bir teknik destek programı ilanına çıkmıştır. Teknik destek programımıza başvurular devam etmektedir. Programın ilk dönem başvurularını tamamladık. Şu an projelerin değerlendirmeleri yapılıyor. Yıl boyunca başvurulara açık olacak programın şu an ikinci dönemi olan “Mart ve Nisan” aylarındaki başvurularını alıyoruz. Bu dönem için özel sektörümüzden bu alanla ilgili projelerini bekliyoruz. Amacımız özel sektörün bu alanlarla ilgili ihtiyaçlarına çözüm sağlayan projeleri desteklemektir” dedi.

Seminerin sunum bölümünde aile şirketlerinde kurumsallaşmanın neden zorunlu olduğu anlatan TKYD Başkanı Feyyaz Ünal, Türk aile şirketlerinin üretim, satış, ihracat, kriz yönetimi, rakip yönetimi gibi konularda genelde başarılı olduğu belirterek, sorunun şirkette değil aile tarafında olduğunu söyledi. Ünal, Türkiye’de aile şirketlerinin duygusal bağla bir arada bulunduğunu belirterek, “Biz şirketleri özelliklerine göre belli gruplara ayırıyoruz. Aile şirketleri de bu grup içinde duygusal bağla kurulmuş şirketler olarak yer alıyor. Aile şirketlerinin temel özelliği normal şirketlerde olmayan bir duyguya sahip olmalarıdır. Bu akrabalık ilişkileri olabilir, çevre olabilir, kıskançlık olabilir. Yıllardır taşıdığımız bagajlar olabilir. Ailemize nasıl bir duygu besliyorsak bu duyguyu aile şirketlerine de taşıyoruz” diye ifade etti.

Aile şirketlerinde güven duygusunun belirsizlikler nedeniyle kırılgan olduğunu vurgulayan Ünal, “Aile şirketlerinde güven çok önemlidir. Güven zedelendiği zaman belirsizlikler ortaya çıkmaya başlar. Başlangıçta belirsizlikler var ise şirkette o sayacın olmadığı trafik ışığına benzemeye başlıyor. Problemler ortaya çıkıyor. Güven azalmaya başlıyor. Dile getirilmese dahi insanlar bagajlarında birtakım taşlar biriktirmeye başlıyor. Kriz anında, liderin ölmesi veya liderliğin başka birine devredildiği durumlarda bir anda sıkıntılar su yüzüne çıkıyor. Aslında aile ve şirket farklı kurumlar, dolayısıyla her ikisinin de kuralları, dinamikleri ve kurumsal yapıları birbirinden farklıdır. Kurumsal yönetim bize bu iki kurumu birbirinden nasıl ayıracağımız konusunda birtakım araçlar sağlıyor” şeklinde konuştu.

Sunumunda ülkemizdeki aile şirketlerinin yapısı gereği güvene dayalı yönetildiğine dikkat çeken Dr. Burak Koçer, bunun sonucu güven bunalımı yaşayan şirketlerin uzun süre ayakta kalamadıklarını söyledi. Koçer, “Aile şirketlerinde kuralların belirsiz olduğu durumlarda zaman zaman belli karmaşalar yaşanmaktadır. Bu karmaşalar herhangi bir ekonomik soruna dayanmayan, aileden veya ortaklıktan kaynaklanan sebeplerden şirketin performansına olumsuz yansımaktadır. Öyle ki bu durum nedeniyle 100 aile şirketinden sadece 6 aile şirketi üçüncü kuşaklara erişebilmektedir. Sebeplerini araştırdığımızda belli başlı nedenlerin karşımıza çıktığını görmekteyiz. Bunlar ’Kurucunun otoritesine dayalı ortaklık kültürü, aile ihtiyaçlarının şirket önüne geçmesi, yetersiz iletişim, rol çatışması, liderliğin sonraki nesle geçişi, imkanların aile kaynağıyla sınırlandırılması’ gibi nedenlerdir. Bu sebeplerle kurumsallaşmanın amacı kuralları belirleyip buna göre bir düzen ve sistem kurmaktır" ifadelerini kullanarak katılımcılara yapılan ankette aile şirketlerinin sone erme nedenlerinin kurucunun otoritesine dayalı ortaklık kültürü, liderliğin sonraki nesle geçişi ve rol çatışmasının en önemli üç neden olarak ortaya çıktığına değindi.

Aile şirketlerinde yaşamsal olarak mali ve insan kaynağının vazgeçilmez öneme sahip olduğunu da belirten Koçer, şöyle konuştu: “Aile şirketlerinde kurumsal yapıyı yeterince sağlam bir şekilde düzenlemezseniz finansal kaynaklara erişimi çok sınırlı olmaktadır. Yani kurumsal şirketler yabancı finansal kaynaklardan faydalanırken, gördüğü fırsatları değerlendirerek büyümeye çevirirken aile şirketleri bunu aynı ölçüde başaramamaktadır. Bu finansal kaynakları kullanmak yerine kendi öz kaynaklarıyla büyümeye çalışan aile şirketleri rekabet koşullarında da geride kalabilmektedir. Diğer bir konu ise insan kaynağını aile ile sınırlı tutmak şirketin geleceği için önemli sorun teşkil etmektedir. Aile de herkesin yönetim becerileri yönünden aynı bilgi ve yeteneğe sahip olması mümkün değildir. Her bir aile ferdinin iyi bir yönetici adayı olması beklentisi, profesyonel yöneticilerin şirkete sağlayacağı katkının değerlendirilememesine neden olmaktadır. Bu nedenle yönetim yeteneğinin aile içinde kalması şirketin geleceği için büyük risk teşkil etmektedir.”

Seminer, katılımcıların kurumsallaşma ile ilgili sorularının cevaplandırılması ve kurumsallaşmaya yönelik sorun tespit anketlerinin uygulanmasıyla sona erdi.