Türkiye’nin en büyük vakıf üniversitelerinden İstanbul Aydın Üniversitesi, 2019-2020 Akademik Yılı Mezuniyet Töreni’ni gerçekleştirerek 5 binden fazla mezununu hayata uğurladı. Fakülte ve meslek yüksekokulu birincileri ile fakülte dekanları ve meslek yüksekokulu müdürlerinin katıldığı, COVID-19 pandemisi tedbirlerine sıkı sıkıya uyularak gerçekleştirilen temsili tören, üniversitenin resmi YouTube kanalından da yayınlanırken, törene, Fen Edebiyat Fakültesi birincisi, Tarih Bölümü mezunu Ahmet Faruk Kanbak’ın, (41) eğitim yolculuğundaki örnek azmi ve onu bu yolculuğunda hayatı pahasına yalnız bırakmayan arkadaşı Mehmet Ümit Ersinler’in öyküsü damgasını vurdu.

Törene, Fen Edebiyat Fakültesi birincisi, Tarih Bölümü mezunu Ahmet Faruk Kanbak’ın, (41) eğitim yolculuğundaki örnek azmi ve onu bu yolculuğunda hayatı pahasına yalnız bırakmayan arkadaşı Mehmet Ümit Ersinler’in öyküsü damgasını vurdu.

“RESMEN ÖLÜMDEN DÖNDÜM”

1979 doğumlu olan Ahmet Faruk Kanbak’ın sağlığı, üniversitede uluslararası ilişkiler eğitimi aldığı 2004 yılında bozulmaya başladı. Zamanla Kanbak’ın vücudunda su toplamalar ve şiddetli ağrılar baş gösterdi. Ailesinin işlerinin de bozulması nedeniyle okulu bırakan Kanbak, bu rahatsızlığını kimselere söylemedi. Ta ki bir gün kriz gelip hastaneye kaldırılıncaya kadar…

“Üçüncü sınıftaydım ve karın bölgemde inanılmaz ağrılar başladı. Aynı zamanda ciddi bir güç kaybı ve halsizlik yaşıyordum. İlk başlarda derslerimin ve bozulan işlerimizin yaşattığı stresten olduğunu düşündüm. Bu yaklaşık 7 yıl sürdü. İlk kriz olup beni hastaneye kaldırdıklarında doktorlar uzunca bir süre hastalığım konusunda teşhis koyamadılar. Nihayet 2011 yılında Non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı (NAFLD) teşhisi kondu. Hastalık ilerlemişti. O kadar ki, tekerlekli sandalyeye mahkum kalacak duruma gelmiştim. En sonunda 2015 yılında hepatorenal sendromdan dolayı beni hastaneye kaldırdıklarında çoklu organ yetmezliği geliştiğini ve aileme yaşama şansımın çok az olduğu bile söylendiğini öğrendim. Resmen ölümden döndüm. Toplam 10 yıl kadar yükseköğrenimime ara vermek durumunda kaldım, çünkü sorun ciddileşmişti ve tek şansımın karaciğer nakli olduğunu söylediler. Bu arada en büyük ağabeyimi de 2019 yılında aynı hastalıktan dolayı kaybettim. Nihayet 18 Haziran 2015 tarihinde da karaciğer nakli ameliyatı oldum. Çok zor yıllar geçirdim.”

HAYATA OKUYARAK TUTUNDU

Tüm olumsuzluklara rağmen yaşama tutunmayı başaran Ahmet Faruk Kanbak, ilk iş olarak içinde ukde kalan üniversite diplomasını almaya karar verdi. Kanbak; “O kadar ki, ameliyattan çok kısa bir süre sonra, daha dikişlerim bile alınmamışken Arapça kurslarına gittim. Daha sonra üniversite sınavına girdim. Çok iyi bir puanla İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü yüzde 100 burslu olarak kazandım” şeklinde konuştu.

“İAÜ BENİM YUVAM”

Kanbak, İstanbul Aydın Üniversitesi’ni tercih etmesinin nedenlerini şöyle sıraladı: “Bir kere bana yakın bir konumu var. Bundan başka buradaki ve kampüsteki ortam beni çok etkiledi. Özellikle sağlığıma azami dikkat etmem gereken bir dönemde geldiğim bu ortam adeta benim için biçilmiş kaftandı. Ayrıca ortam, öğretim üyelerimizin yaklaşımı, eğitim aldığım çok sesli ortam, evrensel yapı ve bilimsel bakış açısı beni çok etkiledi ve başarımda büyük pay sahibi oldu. Mütevelli Heyet Başkanımız Sayın Doç. Dr. Mustafa Aydın’ın da bahsettiği gibi burası benim yuvam ve burayla bağımı hiçbir zaman koparmayacağım” diye konuştu.

“ÜMİT OLMASAYDI BAŞARAMAZDIM”

Törene ilk üniversitede tanıştığı yakın arkadaşı Mehmet Ümit Ersinler ile geldiğini ifade eden Kanbak, “Ümit aynı zamanda benim donörüm. Bugün eriştiğim bu başarıda payı büyük. Hastalığım ortaya çıktığında ve nakil gerektiği anlaşıldığında, benden habersiz gidip kan ve doku testlerini yaptırmış ve uyumlu olduğunu öğrenmiş. Tam bir yıl beni ikna etmek için uğraştı ve sonunda başardı. Ameliyat sonrasında da bana büyük destek oldu. O kadar ki, ameliyat sonrası doktorlar bana uzunca bir süre toplu taşımayı yasaklamıştı. Kalabalık ortamlara girmem yasaktı. Ümit aracıyla her gün beni üniversiteye götürüp getirdi. Hatta sonrasında üniversitemizin Fotoğrafçılık ve Kameramanlık önlisans programına girdi. Şimdi orada eğitimine devam ediyor. Kaydımı bile o yaptı. Biz aynı zamanda iş ortağıyız. Beraber sahaflık, kırtasiyecilik ve kitapçılık yapıyoruz. Bu nedenle birbirimiz yerine imza atma yetkimiz var. Benden habersiz gelip kaydımı bile yaptırdı. Ümit olmasaydı ben bu noktaya gelemezdim” ifadelerini kullandı. Kanbak, bundan sonrası için hedefinin akademik kariyer olduğunu ifade ederek “Yüksek lisans için bir başka üniversiteden kabul bile aldım. Osmanlı ve Cumhuriyet modernleşmesi alanında uzmanlaşmayı hedefliyorum” dedi.

“BİLİMİN IŞIĞINA DÖRT ELLE SARILIN”

Şu anda devletin koyduğu standartlara göre yüzde 60 oranında engelli kabul edildiğini kaydeden Kanbak, “Düzenli ve daimi kullanmam gereken ilaçlarım var. Bir de karantina döneminde evde kalmak ve hareketsizlikten dolayı diyabet sorunum nüksetti. Onun dışında ciddi bir sorunum yok. Ümit zaten nakil ameliyatından bir ay kadar sonra tamamen eski yaşamına döndü” şeklinde konuştu. Kendisi gibi zorlu dönemler geçiren insanlara “Bilimin ışığına dört elle sarılın” tavsiyesinde bulunan Kanbak, “Aydın düşünebilme, hayata bilimsel bakabilme, gerçekçi olabilme ve doğru insanlarla birlikte olabilme, büyük bir ayrıntı. İstanbul Aydın Üniversitesi’nde ben bunu yakaladım. Gerçekten de gerek yükseköğretim konusunda, gerekse de Ümit gibi bir dosta sahip olma konusunda çok şanslıyım” açıklamasında bulundu.

“AHMET ABİ’NİN ÇEKİNCELERİ VARDI”

Kanbak ile arkadaştan öte adeta kardeş gibi olduklarını söyleyen donör Mehmet Ümit Ersinler ise şunları söyledi: “Ahmet Abi’nin hastalığına uzun süre teşhis konamadı. Hastalığın karaciğerden kaynaklandığının anlaşılması hayli zaman aldı. Kilosu da biraz fazlaydı, bu nedenle ameliyattan önce uzun ve zorlu bir zayıflama süreci yaşadık. Ahmet Abi o kadar bilim ve eğitim aşığıydı ki, böyle bir insanın bilim dünyasından uzak kalmasına gönlüm razı olmadı. Bu yolda devam etsin, onu yükseköğretime ve bilim dünyasına kazandıralım istedim. Üniversiteye girerken de aslında çekinceleri vardı. Özellikle yaşından dolayı ‘Yapabilir miyim’ düşüncesine sahipti. Ancak burada asıl genç olanın Ahmet Abi olduğunu gördük. Burada öyle bir ortam var ki, Ahmet Abi yükseköğretim için İstanbul Aydın Üniversitesi’ne değil de başka bir yere gitseydi, bu başarıya ulaşabilir miydi, şüpheliyim” ifadelerini kullandı.