İşçinin işyerinde iş edimini sunarken özen borcuna uygun davranması gerekir. Başka bir deyişle işçi, işini özenle yapmak zorundadır (TBK m.396/I). İş ediminin sunulması sırasında özenle ilgili bir ölçü olmamakla birlikte, özen borcunun ölçüsü her somut olayda işin tehlike derecesi, ifa edilen işin uzmanlığı ve eğitimi gerektirip gerektirmediği ve işçinin işveren tarafından bilinen ve bilinmesi gereken yetenek ve nitelikleri dikkate alınarak belirlenir (TBK m.400/2)[1]. Nitekim, işçi işini özenle yapmaması dolayısıyla; işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumlu olacaktır (TBK m.400/1)[2]. İşçinin bir zararın ortaya çıkmasında işveren ile birlikte ortak kusuru varsa, işçinin sorumluluğu kusuru oranında söz konusu olur. 6098 sayılı Kanuna göre, “borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür” (TBK m.115/2). Bu nedenle, işçinin hafif kusuru ile verdiği zarardan sorumlu olmayacağına ilişkin bir hüküm geçerli değildir. İşçi, hafif kusuru ile verdiği zararlardan da sorumludur[3].

Diğer taraftan, işçilerin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uymaması halinde meydana gelecek ölümlü ya da yaralanmalı iş kazaları sonucu açılacak tazminat davalarında da birlikte kusur gündeme gelebilecektir (TBK m.52)[4].

Nitekim Yargıtay kararlarına yansıyan olayların bir kısmının işçilerin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine aykırı davranması (özen borcunu yerine getirmemesi) sonucu meydana gelen iş kazalarından oluştuğu da görülmektedir[5].

İşçinin özen borcunun bir gereği olarak iş sağlığını ve iş güvenliğini tehlikeye düşürmekten kaçınması gerekmektedir. Özen borcunun ihlalinin özel bir şekli olan işçinin “işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi” işveren bakımından haklı fesih sebebi olarak kabul edilmektedir.

Nitekim 4857 sayılı Kanunda, “işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması”(İşK.m25/II-ı) gibi durumlarda işverenin haklı nedenle iş sözleşmesini feshetme yetkisi düzenlenmiştir[6].

Ancak, işçinin iş sağlığı ve güvenliği talimatlarına uymaması, işyerinde iş güvenliğini tehlikeye düşürmüyor da sadece iş düzenini bozuyorsa, İş Kanunu m.25/II-ı kapsamında haklı bir fesihten söz etmek güçleşecektir. Bu bağlamda, İş Kanunu 25/II-ı’nın uygulanabilmesi için işyerinde iş güvenliğinin tehlikeye düşüp düşmediğinin her somut olaya göre ayrı ayrı belirlenmesi gerekir. Bununla birlikte işyerinde işin güvenliğinin tehlikeye düşüp düşmediğinin tespiti bakımından işin niteliği nazarı dikkate alınmalıdır. Çünkü bazı işler vardır ki bu işlerde işin güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi daha hafif ihmalle gerçekleşebilir. Burada işin niteliği ve çalışanın görev ve pozisyonu önem taşımaktadır[7].

Yargıtay’ın farklı tarihlerde verdiği kararlarda, farklı meslekler açısından bazı durumları iş güvenliğini tehlikeye düşüren davranışlar olarak kabul ettiği görülmektedir. Nitekim, güvenlik hizmeti veren bekçinin uyuması veya görev yerini terk etmesi, yanıcı ve patlayıcı maddelerin bulunduğu yerde yasaklanmış olmasına rağmen sigara içilmesi, basınçla ve yüksek ısıyla çalışabilir bir cihazın kontrolü ile görevlendirilen bir işçinin görevini savsaması gibi örnekler, işin güvenliğini tehlikeye düşüren davranışlara örnek olarak verilebilir[8].

İşçilerin kendi sağlık ve güvenliğini tehlikeye düşürmesi de işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi olarak değerlendirilmektedir. Örneğin işverenin verdiği kişisel koruyucu malzemeleri kullanmayan ve bu nedenle hem kendi sağlık ve güvenliğini hem de işyerinde işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilebileceği sonucunu doğurabilecektir[9].

Sonuç olarak, işçi, işini özenle yapmak zorundadır (TBK m.396/I) İşçi, işini özenle yapmaması nedeniyle; işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur (TBK m.400/1). İşçinin bir zararın ortaya çıkmasında işveren ile birlikte ortak kusuru varsa, sorumluluğu kusuru oranında söz konusu olur. İş sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olunmayacağına ilişkin önceden yapılan her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür (TBK m.115/2). Bu nedenle, işçinin hafif kusuru ile verdiği zarardan sorumlu olmayacağına ilişkin hükümler geçerli değildir. İşçi hafif kusuru ile verdiği zararlardan da sorumludur [10].

[1] SÜMER, İş Sağlığı ve Güvenliği Ankara 2021; BAYSAL, Ulaş, Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülükleri, İstanbul 2019

[2] MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI/BAYSAL, İş Hukuku, 6. Baskı, Ankara 2014.

[3] SÜMER, s.273-274;İNCİROĞLU, Lütfi, İş Sağlığı ve Güvenliği’nde Çalışan ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, 3. Baskı, İstanbul 2021.

[4] SÜZEK, İş Hukuku, s.929; BAYSAL, s.130-131.

[5] Y9HD.29/02/2000 T., E.1999/20125, K.2000/2369 Legalbank

[6] SÜMER, s.255-256.

[7] BAYSAL, s.133.

[8] Y9HD.4/11/2008/ T., E.2007/30651, K.2008/30368 Legalbank.

[9] Y9HD.12/12/2011 T., E.2009/37034, K.2011/47935 Legalbank

[10] Y9HD.20.03.2017 T, E. 2016/8071, K 2017/4302 Legalbank.