TEİD çalışmalarına istatistiksel destek vermesi hedefiyle, Türkiye’deki kuruluşların İş etiği ve ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) performanslarının kurum itibarları ile ilişkilerini belirlemek üzere ZENNA Danışmanlık ve KPMG Türkiye aracılığıyla "TEİD İş Etiği ve ESG'nin İtibara Etkisi Araştırması"nı gerçekleştirildi.

44 sektörden 145 temsilcinin katılımıyla gerçekleşti

Araştırma raporu kapsamında iş dünyasından çeşitli sektörleri temsil eden paydaşların katılım sağladığı anket çalışmasıyla katılımcıların kendi çalıştıkları şirketlerin ve özel sektörde faaliyet gösteren diğer şirketlerin iş etiği ve ESG uygulamalarını değerlendirmeleri istendi. İş dünyasından çeşitli kademelerdeki 44 sektörden 145 temsilcinin katılımıyla gerçekleşen anket çalışmasıyla değerlendirilen şirketlerin mevcut iş etiği ve ESG performansları, bu performansları belirleyen ve engelleyen etmenler ve bu konuların itibar üzerindeki etkisinin sayısal bir şekilde ölçümlenmesi hedeflendi.

İtibarını kaybeden şirketlerin, tüm geleceklerinin ipotek altında olduğu reddedilemez bir gerçek

Etkinlikte açılış konuşması yapan TEİD Yönetim Kurulu Başkanı Aslı Ertekin, “Etik, uyum, itibar, sürdürebilirlik gibi kavramlara gereken özeni, değeri vermeyen kurumların ekonomi dünyasında yolculuklarında karşılaşabilecekleri riskler çoğaldı. İtibarını kaybeden şirketlerin, tüm geleceklerinin ipotek altında olduğu reddedilemez bir gerçek.Çevresel, sosyal ve yönetişimsel uygulamaları ifade eden ESG yani Environmental, Social, and Corporate Governance (Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim ) kriterleri ile geleneksel finansal analizin yanı sıra finansal olmayan potansiyel risk ve fırsatları da incelenerek yatırımcılara daha kapsamlı bir analiz sunulması amaçlanıyor.

Biz de 2010 yılında beri faaliyetlerine devam eden Etik ve Itibar Derneği olarak bugün 200’e ulaşan kurumsal üyelerimiz ile faaliyetlerimize hızla devam ediyoruz. Dernek olarak ülkemizde yapılması gereken öncelikli çalışmalardan birinin de bilimsel yöntemlerin yardımı ile yapılmış durum analizi olduğunu düşündük. Bu açıdan ilk olarak yola ülkemizdeki kuruluşların İş etiği ve ESG (Environmental, Social and Governance/ Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim) performanslarının kurum itibarları ile ilişkilerini belirlemek üzere bir araştırma yapmak olarak belirledik. Uluslararası alanda da bir ilk olan, ZENNA Danışmanlık ve KPMG Türkiye aracılığıyla gerçekleştirdiğimiz araştırma ile iş etiği ve ESG konularındaki bağlantıyı ve bu bağlantının özelliklerini ortaya koymaya çalıştık.

İtibar kavramı iş dünyası için çok önemli bir hale geldi

TEİD Yönetim Kurulu Üyesi, TEİD ESG ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu Lideri Av. Kayra Üçer ise, “Kurumsal üyelerinin sayısı 200'e ulaşan Etik ve İtibar Derneği olarak üyelerimizin de yer aldıkları çalışma grupları ile birlikte, yer aldıkları ekosisteme faydalanabilecekleri veriler elde etmeye, pratik araçlar tasarlamaya, değerli profesyonellerin deneyimlerinden yararlanacakları, güncel ve doğru bilgiye ulaşabilecekleri eğitimler vermeye ve etkinlikler düzenlemeye devam ediyoruz. Derneğimizin bünyesinde yer alan çalışma gruplarımızdan biri olan TEİD ESG ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun değerli üyelerinin eşsiz desteği ile Zenna Danışmanlık ve KPMG Türkiye aracılığı ile hazırlanan İş Etiği ve ESG’nin İtibara Etkisi Araştırma Raporunun sadece ülkemizde değil uluslararası alanda da önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyoruz. Araştırmamız ile şirketlerin mevcut iş etiği ve ESG performansları, bu performansları belirleyen ve engelleyen etmenler ve bu konuların itibar üzerindeki etkisinin ölçmeye çalıştık. Kurumsal ESG insiyatiflerinin, iş etiğini kurum kültürüne entegre ederek kapitalizmin olumsuz yan etkilerinin ve itibarının üstesinden gelmeye faydası olabileceğini gösteriyor” dedi.

ZENNA Danışmanlık’tan Nuran Aksu’nun araştırma raporu sunumunda ise;

Kadınlar, erkek katılımcılara göre kendi çalıştıkları şirketlerin ESG performanslarını daha düşük buluyor

Rapor kapsamında katılımcıların büyük bir çoğunluğu iş etiği, ESG ve itibar arasında yakın bir ilişki olduğunu düşünüyor. Katılımcılara kendi çalıştıkları şirketlerin iş etiği, ESG ve itibar yönetimi performansıyla ilgili sorular yöneltilirken yine bu alanlarda özel sektörde en başarılı buldukları şirketler hakkında sorular yöneltildi. Sonuçların ışığında üst ve orta kademe yöneticilerin, ilk kademe yöneticilere göre kendi çalıştıkları şirketlerin iş etiği, ESG ve itibar yönetimi performanslarını daha yeterli bulduğu görülmektedir. Cinsiyet kırılımında ise anket katılımcı popülasyonunun %51’ini oluşturan kadınlar, erkek katılımcılara göre kendi çalıştıkları şirketlerin ESG performanslarını daha düşük buluyorlar.

ESG uygulamalarına gerekli önemi ve önceliği vermemek, şirketler için büyük bir risk oluşturuyor

Şirketlerin iş etiği ve ESG alanlarında gösterdikleri performansın, hem mevcut itibarlarını hem de finansal ve itibar açısından gelecek konumlarını etkileyeceği konusunda katılımcıların büyük bir çoğunluğu arasında ortak algı bulunsa da yönetici kademeleri arasında farklılıklar mevcut. İlk, orta ve üst kademe yöneticiler arasında şirketlerin mevcut performansları konusunda görüş farklılıklarının oluştuğu, ayrıca özellikle üst kademe yöneticiler arasında önemli bir azınlığın da ESG ve iş etiği performansı ile şirketlerin gelecek finansal konumu arasında ilişki olmadığını düşündükleri anlaşılmaktadır. Bununla beraber, katılımcılara göre iş etiği ve ESG uygulamalarına gerekli önemi ve önceliği vermemek, şirketler için büyük bir risk oluşturmakta.

ESG konuları öncelikli iş alanları arasına alınmıyor

Katılımcıların, şirketlerin ESG konusunda başarılı olmasını önleyici en önemli kriterlerin yönetim ve çalışan kademelerinde farkındalığın düşük olması, yönetim kademeleri tarafından ESG konularının öncelikli iş alanları arasına alınmaması ve şirketlerin tüm paydaşlarını ESG süreçlerine dâhil etmemesi olduğunu göülüyor.

Özel sektörün ESG performansı yeterliliği skorları incelendi

Anket sonuçları değerlendirildiğinde, anket katılımcılarının ESG konusunda özel sektör tarafından gösterilen performansı yetersiz bulduğu anlaşılıyor. Özel sektörün ESG performansı yeterliliği skorları incelendiğinde, özellikle ilk kademe yöneticilerin özel sektörde ESG performansını yetersiz bulduğu görülmektedir.

ESG’yi öncelikli iş alanları arasına almayan şirketlerin itibarlarını kaybedeceklerini düşünülüyor

Anket sonuçları ışığında iş etiği ve ESG uygulamalarında gösterilen performansın hem katılımcıların kendi çalıştıkları şirketlerin hem de değerlendikleri diğer şirketlerin itibarı üzerinde önemli bir etkisinin olduğu anlaşılmaktadır. Katılımcıların %89’u ESG’yi ve %91’i de iş etiği ve uyum süreçlerini öncelikli iş alanları arasına almayan şirketlerin itibarlarını kaybedeceklerini düşünüyor.

ESG konularındaki farkındalıklar artırılmalı

Anket katılımcılarının çoğunluğu iş etiği ve ESG uygulamaları konusunda kendi çalıştıkları şirketleri en başarılı buldukları şirketlere kıyasla görece yetersiz bulmaktadır. Katılımcıların verdiği cevaplara bakıldığında şirketler arasındaki bu boşluğun kapatılabilmesi için iş etiği ve ESG konularındaki farkındalıklarının artırılması ve bu konuların şirket yönetimi tarafından öncelikli iş alanları arasına dâhil edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Şirketlerin performanslarının yetersiz olmasına sebebiyet verebilecek diğer önemli faktörler ise tedarikçiler, bayiler, çalışanlar gibi şirketlerin kilit paydaşlarının ESG süreçlerine dahil edilmemesi; finansal hedef baskısı olması ve şirketlerin bu konuya yeterli bütçeyi ayırmaması olarak öne çıktı.” şeklinde araştırmanın detaylarını açıkladı.

ESG ve İş Etiği Sürdürülebilirlik çarkının iki dişlisidir

Moderatörlüğünü TEİD Yönetim Kurulu Üyesi, TEİD ESG ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu Lideri Av. Altuğ Özgün’ün yaptığı panelde yer alan Siemens Türkiye Bölgesel Uyum Yöneticisi Av. Banu Özyalçın, “Bu çalışmayı çok önemli ve değerli buluyorum. Bu çalışma bize İş etiği ve ESG’nin hayatımızın bir parçası olduğunu kanıtladı. Şirketinizi yönetirken etik, dürüst olmaya ne kadar zaman ve bütçe ayırdınız artık bu önemli bir kıstas. Bu kavramlar artık soyut değil somut olarak hayatımızda. ESG ve iş etiği kavramlarını sürdürülebilirlik çarkının iki dişlisi olarak görüyorum. Her şirketin DNA’sı farklı dolayısıyla en doğru organizasyon yapısını her şirket kendi DNA’sına göre oluşturmalı. Şirketleri bu alanda başarıya götüren adımların gerçekçi ve somut hedefler belirleyerek gerçekleşebildiğine inanıyorum. Belirlenen hedeflerin zamanında hayatı geçirilmesi çok önemli. Hedef belirlemek ve bu hedefleri tüm çalışanların günlük entegre edebilmek başarıya giden yolda önemli bir adım. Bu entegrasyon sağlanabilirse her çalışan bundan gurur duyuyor ve kurum DNA’sını sahipleniyor, aidiyet kuruyor.” derken;

ESG’yi önce üst yönetim sahiplenmeli

ENKA Kurumsal Sürdürülebilirlik ve Uyum Müdürü İnci Bozokluoğlu da “Pek çok şirketimiz ESG’yi hala bir sosyal sorumluluk projesi olarak görüyor. Şirketler bu konuya zaman ve bütçe ayırmadığı sürece, bu konuda tam olarak bir başarı da yakalamayacaklar diye düşünüyorum. Her şirketin kendi kurum kültürüne göre adım atması önemli. Şirket içerisinde çalışan herkesin o şirketin itibarını koruması için sorumlulukları var. Bu sorumlulukların da yerine getirilmesi şirketin başarısında payı var. Bir şirketin ESG konusunda farkındalığının sağlanması için önce üst yönetimde farkındalık oluşmalı. Eskiden bir şirketin başarılı sayılması için kar sağlaması yeterliydi ama günümüzde artık böyle değil. Artık şirketlerin şeffaf olmaları, paydaşlarının beklentilerini göz önünde bulundurmaları, çevresel ve sosyal etkilerini yönetmeleri bekleniyor.” şeklinde konuştu.

İlk kademe ve üst kademe yöneticiler arasındaki görüş farkı dikkat çekici

Coca-Cola İçecek Grup Sürdürülebilirlik Müdürü Seda Çınlar da “Raporda dikkatimi çeken noktalardan biri; şirketlerin ESG performansı yeterliliği konusunda ilk ve üst kademe yöneticiler arasındaki görüş farkıydı. ESG’nin birincil yönetimi sürdürülebilirlik yönlendirme komitesinden geçse de, Coca-Cola İçecek olarak 2030 taahhütlerimizi açıkladıktan sonra bunun arkasını nasıl getirebiliriz sorusunun cevabının çok paydaşlı çalışma gruplarımızdan geçtiğini düşünüyoruz. Bu nedenle entegre yönetişim modelimizi ihtiyaçlara göre güncelledik. ESG’yi üst kademe yöneticiler mutlaka sahiplenmeli. Sürdürülebilirlikte başarıya ulaşmanın yolu, herkesin işinin sürdürülebilirlikle bağlantılı olduğunun içselleştirilmesinden geçiyor” dedi.

Güçlü mesaj ve süreklilik olmadan bir yere varılmıyor

Borusan Holding Kamu Politikaları ve Kurumsal İlişkiler Direktörü Eray Akdağ ise; “ESG konuları aldığımız ödüller ve elde ettiğimiz başarılardan özellikle memnuniyet duyduğumuz ancak tüm iş dünyası olarak ilerlenecek yolun da uzunluğunu gördüğümüz bir alan. Bu ankette ESG’yi öncelikli iş alanı olarak belirlemek ile itibar arasındaki korelasyonun ne kadar güçlü olduğunu gördük. Ancak yine anket sonuçlarında farklı seviyelerdeki yöneticiler arasındaki algı farkları özellikle dikkat çekici bir unsur. Konuya teknik düzeyde daha hakim olan ilk ve orta düzey yöneticiler ile üst yönetim arasında bazı ilginç farklılıklar var. Bu konunun nispeten yeni olması ve içeriğinin hızla yeniden şekilleniyor olması önemli bir etmen olabilir. Bu sebeplerle üst yöneticiler bazı şirketlerde konuyu daha eksik algılıyor olabilir. Özetle ESG şirketler için iş yapma biçiminde kaliteyi tanımlar. Burada hızla dönüşen hareketli bir hedef var. Dolayısıyla her şirketin yapısına uygun olarak gerekli uyumu sağlayabilmesi için kendisini ve ilgili yapılarını sürekli güncellemesi gerekli. İtibarın oluşumunda ihmal edilmemesi gereken çok önemli bir unsur şirket çalışanlarının kendi şirketleri hakkındaki görüşleridir. Zira bu kişiler dışarıda bir anlamda şirketin büyükelçisi gibi temsilcileridir, görüşleri algıyı şekillendirir. Bu büyük dönüşümde pek çok uygulama farklılığı olsa da güçlü liderlik mesajı ve çalışmaların sürekliliği kritik ortak nokta. Dolayısıyla bu dönüşümde dış iletişim kadar, hatta bazen daha çok iç iletişim önemli oluyor.” derken;

Allianz Türkiye Kurumsal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Müdürü Özlem Mutlu Doğan da “en çarpıcı sonuç; çalışanların kendi şirketlerinde ESG için düşük skor vermesi. Çalışanlar şu sinyali veriyor; şirketim zorunluluk kapsamında kapısının önünü süpürüyor ama ESG’yi iş yapış biçimi olarak ele almıyor. Şirketler ESG yatırımları yapmıyor. Aslında çalışanlar kendi şirketlerine bir mesaj veriyor ve bu mesaj çok kıymetli. İtibar paydaş nezdinde nasıl göründüğünüzle ilgili. İtibarı tek bir departmana yüklemek doğru olmaz ama itibarın tek bir çatıdan yönetilmesi önemli. ESG kapsamındaki tüm çalışmalarımızı çalışanlarımıza ve paydaşlarımıza yeşil aklama, pembe aklamadan kaçınarak aynı içerikte yalın ve anlaşılır bir şekilde aktarılmasını sağlıyoruz. Şeffaflık ve güven için verilerin dış denetimden geçmesi çok önemli. Allianz Türkiye olarak 2016 yılında çıktığımız yolculuğumuzda sektörümüzde ilk sürdürebilirlik raporu hazırlayan, Strateji belirleyen, sürdürülebilirlik ofisi kuran ve sürdürülebilirlik ofisi kuran şirket olduk . 2020 yılı itibarıyla söylemimiz öncü olmaktan, ekosistemin dönüşümüne katkı oldu . Bu dönüşümdeki önemli temel taşlarımızdan biri yatırıma açık olmayan şirketler arasında bir ilke imza atarak entegre raporlamaya geçişimizdir” şeklinde konuştu

Moderatör olduğu panelde söz alan TEİD Yönetim Kurulu Üyesi, TEİD ESG ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu Lideri Av. Altuğ Özgün de ESG olmadan iş etiğinden bahsedilemeyeceğini, iş etiği olmadan da ESG’nin olmayacağını ifade ederek, “İtibar çok ince iğneyle kazınan, yıkımı saniyeler süren bir alan ve çok dikkat etmek gerekiyor. Şirketlerde en iyi ESG yönetimi olsa bile üst yönetim bunu sahiplenmezse başarıyı yakalayamıyorsunuz” şeklinde konuşarak paneli bitirdi.