Türkiye Paris İklim Anlaşması’nı hayata geçirmek için adımlar atarken şirketler, bu konuda öncü uygulamalarıyla dikkatleri üzerine topluyor. Tüm üretim ve yönetim süreçlerini sürdürülebilirlik politikaları üzerine geliştiren Daikin Türkiye, bu yönde yaptığı çalışmaları bir raporla yayımladı. Şirketin açıkladığı 122 sayfalık ‘Sürdürülebilirlik Raporu’nun lansmanı ise Levent’te yapıldı. Lansmanda Daikin Türkiye CEO’su Hasan Önder, raporda tedarik zincirinden lojistiğe, Ar-Ge merkezinden çevre vizyonuna, operasyonel verimlilikten iklim değişikliği ve enerji politikalarına, su ve atık yönetiminden insan kaynakları yönetimine dair yer alan tüm süreçleri verilerle anlattı.

Prof. Dr. Levent Kurnaz, Tülin Özer, Tansu Biçer, İlker Ayrık gibi ünlü isimlerin katıldığı lansmanın moderatörlüğünü gazeteci Merve Yıldırım yaptı.

SERA GAZ EMİSYONLARI YÜZDE 63 AZALDI

Yayımlanan rapora göre şirket, ürünlerinde enerji verimli inverter teknolojisi ve daha düşük küresel ısınma potansiyeline sahip bir soğutucu akışkan olan R-32 ile verimliliği artırırken ozon tabakasına zararı önledi. Yerlileştirme projesi ile Türkiye’den aldığı ürünlerle 2 milyon Euro maliyet avantajı sağlayan şirket, nakliye gideri ve yakıt tüketimini düşürerek karbon emisyonunu azalttı. 2020 yılı temmuz ayında devreye alınan GES projesiyle Hendek’teki fabrikasının enerjisini buradan elde ederken, sera gazı emisyonlarını da yüzde 63 azalttı.

Su tüketimini titizlikle takip eden şirket; gerekli tedbirleri alarak 14 bin 500 metreküp su tasarrufu sağlarken, çeşitli uygulamalarla da aydınlatmada yüzde 70, doğalgazda ise yüzde 30 tasarruf etti. Ar-Ge’ye büyük önem veren şirket, bu departman için 22 milyon TL bütçe ayırdı. Öte yandan 513 ton atığı geri kazandırdı.

2050 YILINA KADAR 1 MİLYON AĞAÇ

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve F-Gazlarının yönetimini belirleyen Florlu Sera Gazlarına İlişkin Yönetmelik gereği Tüm Daikin servis personeli F-Gaz Sertifikası aldı. 2050 yılına kadar 1 milyon fidan dikecek olan şirket, Daikin ormanları kuracak.

“1 YILDA ÜRETTİĞİMİZ NESNELERİN AĞIRLIĞI 1 TRİLYON TON”

Üretilen nesnelerin tüketimi ile dünya üzerindeki birçok canlının direkt ve dolaylı şekilde olumsuz etkilendiğini belirterek sözlerine başlayan Önder, “Dünya genelinde bu çağa, ‘antroposen çağ’ deniyor. Yani, insan çağı. Her şey insan için. Tüketim çılgınlığı, üretim çılgınlığı, kıtlık, doğadan kopuş, ciddi derecede doğaya zarar veriş, özellikle de 2020 yılının sonunda ürettiğimiz nesneler, gezegende bulunan bitki ve hayvanların ağırlığını geçti. Bu inanılmaz bir şey, 1 trilyon tondan bahsediliyor. Çok büyük bir rakam ve artarak devam ediyor. Her hafta ağırlığınız kadar nesne üretiliyor. Bunun 20 yılda iki katına çıkması bekleniyor. 1 yıl sonra canlıların yaşayabileceği bir ortam kalmıyor. Biyoçeşitliliğin yok olması, ardından doğan afetlerin meydana gelmesi de bu ortamı hazırlıyor” diye konuştu.

“BU TUTUM DEVAM EDERSE İNSANOĞLU 2100 YILINI GÖREMEZ”

Sera gazlarının atmosferdeki etkisine dikkat çeken Önder, “Siz doğanın dengesini bozarsanız, o da size karşılık verir. Zaten sera gazlarının atmosferde ciddi bir etkisi var. Çünkü üzerinde kaplama yapıyor, global ısınmaya sebep oluyor, sıcaklık dışarı çıkamadığı için tekrar bize geri geliyor ve sürekli bir ısınma oluyor. Daha hissettiğimiz 1 derecelik sıcaklıkta, bir sürü felaket yaşıyoruz. Şu anki tutumumuzla devam ettiğimiz senaryoda bunun 6 dereceye çıkması bekleniyor. 6 derecedeki felaketler de öngörülemiyor. Belki insanoğlu olarak 2100 yılını göremeyiz. Tabii bu, büyük bir sorumluluk. Önce bunu hissetmemiz, birey olarak farkında olmamız lazım. Sadece şirketlerin, devletlerin değil toplum olarak farkında olmamız lazım. Özellikle devletlerin bu noktada yaptırım uygulaması, uluslararası kuruluşların direktiflerinin de birebir takipçisi olması gerekir” dedi.

“ELEKTRİĞİN YÜZDE 90’INI GÜNEŞTEN ALIYORUZ; KARBON AYAK İZİ BIRAKMIYORUZ”

“İmzaladığımız Paris Antlaşması, Türkiye için bir ışık. Martta imzalanan Montreal Protokolü’nün Kigali Düzeltmesi’ni imzaladık. Bunlar da sera gazı azaltımı için yüzde 80 söz verdiğimizin belirtisi. O yüzden, ülke olarak elimizden geleni yapacağız” diyen Önder, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genelde iklim değerlendirmelerinde sürdürülebilirlik raporları, 3 kapsamda değerlendirilir. İlk 2 kapsam, üretimle ilgili. Ne kadar sera gazı ürettiğinize, ne kadar karbon ayak izi bıraktığınıza ve aldığınız hizmetlerde ne kadar karbon ayak izi bıraktığınıza bakılıyor. Üçüncü kapsam da ürettiğiniz ürünlerin bıraktığı karbon ayak izi ile ilgili. İlk iki kapsamı, neredeyse 1,5 yıl içinde yüzde 63 azalttık. Bu durumlar raporda mevcut, üzerine duracağız. Çünkü şu an elektriğimizin yüzde 90’ını güneşten alıyoruz. Artık herhangi bir karbon ayak izi bırakmıyoruz.”

“SADECE YENİLENEBİLİR ENERJİYLE ÜRETİM YAPMAK YETERLİ DEĞİL”

İleriye yönelik hedeflerini anlatan Önder, “Önümüzdeki 2 yıl içinde fazlasıyla pozitif olacağız, negatif karbona geçeceğiz. Bütün üretimimizi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla sağlamayı planlıyoruz. Diğer ürünlerdeki karbon ayak izi, ömür boyu sürecek. Kullandığınız her ürünün ne kadar karbon ayak izi bırakacağına dair ciddi derecede AR-Ge ve inovasyon çalışmaları bütün dünyada devam ediyor. Ona çözüm bulunmazsa, sadece yenilenebilir enerjiyle üretim yapmak yeterli olmayacaktır. Bununla ilgili Daikin’da bin 500 Ar-Ge mühendisi, sadece ürün geliştirmeyle ilgili değil; yeni teknoloji ve inovasyon üretimiyle ilgili çalışıyor” diyerek sözlerini noktaladı.