Sultan Alp Arslan, ünlü komutan Çağrı Bey'in oğlu; Tuğrul Bey'in yeğeniydi.

Alp Arslan'ın yaklaşık 1030'lu yıllarda doğduğu tahmin edilmektedir. 1040 Dandanakan Savaşı sonrasında Çağrı Bey'e Merv ve çevresinin yönetimi verilmişti. Alp Arslan gençliği boyunca babasıyla beraber bu bölgedeki mücadelelere katıldı ve 1050'li yıllara doğru babasının yaşlanması üzerine tamamen onun yerini aldı.

Alp Arslan, Büyük Selçuklu tahtının en güçlü varislerinden birisiydi.

Babası Çağrı Bey 1059 yılında vefat etti. Tuğrul Bey bunun üzerine yeğeni Alp Arslan'ı, kendi emirlerinden dışarı çıkmayacak şekilde Çağrı Bey'in makamına getirdi. Alp Arslan amcasına saygıda kusur etmedi. Zira Tuğrul Bey'in çocuğu yoktu. Bu sebeple Alp Arslan, amcasından sonra kendisinin Büyük Selçuklu tahtına geçebileceğini tasarlamıştı.

1063'te Tuğrul Bey'in ölümü sonrasında taht kavgaları başladı.

Tuğrul Bey ölmeden evvel, üvey oğlu Süleyman'ı kendisine varis bırakmıştı. Oysa Süleyman'ı kimse tınmadı. Hanedan tam bir kargaşa içerisine girmişti. Alp Arslan'ın abisi Kara Arslan Kavurd Bey; amcası Musa Yabgu ve Çağrı-Tuğrul Beylerin amcası Kutalmış (Süleyman Şah'ın babası) taht mücadelesine girdiler. Kutalmış doğrudan, Sultan ilan edilen Süleyman'ın üzerine yürüdü.

Alp Arslan bu zeminde çok hızlı karar vererek harekete geçmek zorundaydı.

Evvela arkasını sağlama almak üzere amcası Musa Yabgu'nun üzerine yürüdü ve onu kendine bağladı. Ardından vezir ,Amidülmülk'ün de kendisini çağırmasıyla, başkent Rey'e doğru harekete geçti. Kardeşinin başkente geldiğini duyan Kara Arslan Kavurd Bey ise geri çekilerek ona itaat etti. 

Başkenti kuşatmış bulunan Kutalmış da Damgan civarında Milh vadisine çekildi ve savaş pozisyonu aldı. Alp Arslan burada büyük bir zafer kazandı ve Kutalmış dahi hayatını kaybetti. Böylece Alp Arslan 1064 yılında tartışmasız Büyük Selçuklu Sultanı oldu.

Sultanın ilk seferleri Doğu Anadolu üzerineydi.

Dandanakan Savaşı sonrasında akın eden onlarca Türkmen bilinçli bir şekilde Anadolu'ya yönlendiriliyordu. Zira Selçuklu toprakları bu insanlara yetemezdi. Fakat muhtelif Bizans ve Ermeni güçleri bu göçü zorlaştırıyordu. Aynı zamanda Anadolu topraklarının uygun bir yurt olabileceği de biliniyordu. İşte bu sebeplerle Alp Arslan batıya doğru sefere çıktı. Bu sırada oğlu Melikşah da babasının yanındaydı.

Dengeleri değiştiren bir muharebe: Malazgirt

Selçukluların Anadolu topraklarında kazandıkları muvaffakiyetlere karşı, 1068 yılında İmparator olan IV. Romanos Diogenes bir nokta koymayı kararlaştırmıştı. Birkaç ses getiren sefer düzenlediyse de Türklerin ilerleyişini tam manasıyla durduramadı. Esas düğüm 1071'de Malazgirt Ovasında çözülecekti...

Diogenes rahat, Alp Arslan gergin ve stresliydi.

Bizans için 600.000 gibi rakamlar verilse de bunu mübalağa olarak addetmek gereklidir. Fakat yine de Bizans'ın 60.000'e 200.000 gibi bir üstünlüğü olduğu tahmin edilmektedir. İki komutan da ordularının başında tıpkı Büyük İskender gibi merkezde duruyorlardı.Türkler için kazanmaktan başka yol yoktu. 

Bizans kuvvetleri sahte bir saldırıyla savaş meydanına çekildi. Daha sonra Selçukluların sağ ve sol kanatları Bizans ordusunu bir hilal şeklinde sarmaya başladı. Hilal kapandığında artık Bizans ordusu kapana kısılmış vaziyetteydi. Destek kuvvetlerin komutanı Andronikos, İmparatorun yenildiğini görünce savaş meydanını terk etti.

Anadolu'nun fethi emrediliyor

Romanos Diogenes esir alındıysa da gayet iyi muameleler gördü. Yapılan barış antlaşmasına göre Bizans resmen Selçuklu tâbiyetine giriyordu. Fakat Romanos Diogenes İmparatorluğu kaybedecek ve bu antlaşma asla geçerli olmayacaktı. Alp Arslan, ölü doğan bu antlaşma sonucunda Anadolu'nun fethini emretti. Artuk Bey'i de bu akınların başına kumandan tayin etti.

Beklenmedik bir suikast ve sessiz gelen ölüm...

Alp Arslan, Türkistan üzerine bilhassa Karahanlılar'ı kontrol altına almak için büyük bir orduyla sefere çıktı. Hiç şüphesiz ki Karahanlı hükümdarı Şemsülmülk Nasr'ın önceden evlendiği Alp Arslan'ın kızını, casusluk yaptığı iddiasıyla dövmesi ve ölümüne sebebiyet vermesi de Selçuklu Sultanını kızdırmıştı. 

Bu sefer sırasında Selçuklulara sıkı mukavemet eden Barzam kalesi düşürüldükten sonra, kale kumandanı Yusuf Harizmi Sultan ile görüşmek istediğini bildirdi. Alp Arslan'ın huzuruna çıktığında çizmesine sakladığı hançeri bir anda çıkartarak Sultanın üzerine atılıp onu yaraladı. Alp Arslan aldığı yaradan sonra 4 gün boyunca yaşama tutulma mücadelesi verdi. 24 Kasım 1072 tarihinde, oğlu Melikşah'ın hükümdar olacağını def'aten tembih ederek hayata gözlerini yumdu.

Not: Prof. Osman Turan'ın Selçuklular Tarihi Ve Türk-İslam Medeniyeti adlı eserinden faydalanılmıştır.