Şehir Efsaneleri: Nemrut Dağı'nın Gizemi


Nasıl ki Mısır'ın piramitleri var, bizim de gizem konusunda piramitlerle yarışan bir Nemrut'umuz var. Dağın zirvesindeki 2000 yaşındaki heykellerin ihtişamı ‘ölmeden burayı da gördüm' dedirtecek kadar güzel güzel olmasına ama 2134 metre yükseğe nasıl yapıldığı konusunda akla gelen deli sorular hala cevapsızlar. Kimilerine göre bu dağdaki kocaman heykelleri yontanlar ‘bir gece ansızın UFO'lardan inip işe girişen uzaylılar'. Kimilerine göreyse kendini ilah ilan etmiş ve herkesi kulu kabul etmiş bir kraldan korkup sınırsız işgücüyle çalışan insanlar.

Bilinmeyenlerle dolu Nemrut Dağı artık günümüz dünyasının 8. harikası olup, aynı zamanda da Adıyaman'ın geleceğe kazandırdığı bir UNESCO Dünya Mirası. Haydi gelin biraz yamaç tırmanıp zirvelere çıkalım, sessiz sedasız aşağıyı izleyen heykellerin yanına bağdaş kurup Nemrut'ta efsanelere dalalım. Manzarada Toroslar, Fırat Nehri ve iri bir portakal gibi yükselip batan güneş var. 

Nemrut Kim ve Neden Bu Kadar Meşhur?



Tevrat'ta Nuh'un torunu olarak tanıtılan Nemrut, göklere doğru yükselen bir kule yapmak isteyen ama tanrının bunu hoş görmemesiyle halkı dünyanın dört bir yanına dağıtılan Babil İmparatorluğu'nun kurucusu olarak geçiyor. İslamiyet'te ise Hz. İbrahim'i ateşe atan, puta tapan ve tanrılarla yarışan bir kral olarak tanımlanıyor ama adı Nemrut olarak değil de inkarcı olarak anılıyor.

Nemrut Dağı ile ilgili anlatılan efsanelere gelince; buraya heykelleri yaptıran kişi Kommagene Kralı Antiochus! Nemrut'la ilişkisi ise muhtemelen kendini tanrıyla aynı seviyeye koyan ve dünyaya kafa tutan kibri. O her ne kadar ölümsüzlüğün peşinden koşsa da yakalayamamış. Kendisinden geriye şimdi taşlarla örtülmüş Tümülüs bir mezar ve tanrılarla oturup hoşbeş eden heykelinden kopup önüne düşen kocaman bir baş kalmış. Tabii bir de dilden dile dolaşan ve masal tadında dinlenen hikayeler…

Kommagene Krallığı'nın Tanrı Olmak İsteyen Kralı

Büyük İskender'in mağlup olup, imparatorluğunun yıkılmasıyla büyüklü küçüklü birçok krallık oluşmaya başlamış. Kommagene de bu durum sonrası ortaya çıkan küçük krallıklardan biri ve Pers ile Yunan kültürünü kucaklayan yönetim anlayışından dolayı da ‘birleştirilmiş gen' anlamını taşıyor.

Rivayet o ki, M.Ö 162 – M.S. 72 yılları arasında dağın olduğu bölge Kommagene Krallığı'nın himayesi altındaymış. Kommageneli Kral Antiochus baba tarafından Persler ile anne tarafından Büyük İskender'le akraba olduğu için her iki ırkın da tapınabileceği tek bir din yaratmak istemiş. Kendini Nemrut Dağı'nı merkez olarak seçtiği bu dinin kurucusu ilan edip, devasa bir tanrılar şehri olarak heykellerle donattığı alana bir de kendi heykelini ekletmiş. Böylelikle kendini tanrılarla bir tutup, dua etmek için gelenlerden bir dua da kendi kapmaya niyetlenmiş. Bir yandan ölümsüz olmak isterken bir yandan da ölümü de göz ardı etmemiş Kral Antiochus!

Heykeller ve tapınaklarla çevrilmiş bu anıtsal alanın bir köşesine de kendisi için bir mezar yaptırmış. Üzerinden binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen alandaki Tümülüs'te olduğu sanılan lakin kazılırsa yıkılacağından korkulan kralın mezarı ve gizli yeraltı tünellerine halen ulaşılamamış. Olayın gizemi de işte burada, kral meçhul bir yerlerde sonsuz uykuda, heykeli ise taştan tanrılar arasında hala dünyaya tepeden bakmakta! Kral Antiochus ne kadar kostaklanıp güçten zehirlense de bir türlü tanrı olamamış ama her ölümlü gibi bir gün dünya sahnesinden çekildiğinde bıraktığı heykellerle tarihe adını yazdırmış. Sizce bu da bir nevi ölümsüzlük değil mi?

Nemrut Dağı Heykellerinin Vakur Halleri

Antik dönemlerde birbiriyle iyi geçinemeyen batı ile doğu kültürünü harmanlayan bir sanat göreceğiniz bu heykellerden bir grup güneşin doğuşunu selamlarken bir kısmı da batışını selamlıyor. Üzerlerinde tanrılarla el sıkışan kral figürünün yanında bir de tarihteki ilk yıldız haritasını barındıran bu heykellerde yıldızların konumu çok enteresan ki kralın tahta çıktığı zamana denk geliyor. Aslan heykeli üzerinde betimlenmiş Jüpiter, Merkür ve Mars gezegenleriyle 19 adet takımyıldızı da, yıldızların yere düşecek gibi yakınlaştığı bu coğrafyada astrolojinin ne kadar önemli olduğunu kanıtlıyor. Tarih bilinmezle dolu ve biz ne kadar ilerlersek ilerleyelim bizi şaşırtmaya devam ediyor.

Son Söz

"Ve sen kardeşim; buraya geldiğinde benim için de dua edersen seni duyacağımı sakın unutma!"

-Kral Antiochus, M.Ö. 34

Kaynak: (neredekal)