2010 yılında MİT Müsteşarlığı görevine atanmasının ardından FETÖ başta olmak üzere çeşitli terör ve organize suç örgütlerinin kendisini ve ailesini hedef aldığına dikkat çeken Fidan, bu yapıların kamuoyunda itibarsızlaştırma amacıyla yoğun bir propaganda faaliyeti yürüttüğünü vurguladı.
Fidan, yıllar boyunca iftiralarla mücadele ettiğini belirterek, “Bunlara alışkınız. Ancak alışkın olmadığımız şey; terör örgütlerinin ve suç gruplarının ürettiği bilgilerin, Türkiye’de ana muhalefet partilerince siyaset malzemesi yapılması. Bu, siyasetin ne kadar yozlaştığını gösteriyor. Son derece vahim bir tablo,” ifadelerini kullandı.
Programın en dikkat çeken anlarından biri ise Fidan’ın yaşadığı fiziki suikast girişimini ilk kez açıklaması oldu. “Zehirlendik, tedavi de gördük. Ağır arsenik ve civa verilmiş. Bunun üzerinden 4-5 yıl geçti. Bir yerde oldu, daha sonra tahlillerde ortaya çıktı,” diyen Fidan, bu olayın sadece kişisel değil, aynı zamanda devletin bekasına yönelik bir saldırı olduğunu ima etti.
Fidan, suikast girişiminin arkasındaki failleri açıklamaktan kaçınarak, “O detaylara girmeyelim. Bu tür meseleler sadece içeride değil, dışarıda da düşmanlarımız olduğunu gösteriyor. Biz bu vatana hizmet etmek için varız. Karakter suikastı da olur, fiziksel suikast da. Bu mücadelenin bir parçası,” sözleriyle mesajını net bir şekilde verdi.
Fidan’ın açıklamaları, Türkiye’de güvenlik bürokrasisinin karşı karşıya olduğu tehditleri bir kez daha gözler önüne sererken, özellikle istihbarat alanındaki görevlerin ne denli yüksek riskler barındırdığını da hatırlattı.
Bu çarpıcı açıklamalar, hem kamuoyunda hem de siyasi arenada geniş yankı bulacağa benziyor. Bakan Fidan’ın suikast ve sistematik saldırılarla ilgili verdiği mesajlar, Türkiye’nin güvenlik paradigması açısından da önemli bir dönüm noktası olabilir.