Kocaeli’de kanseri yenen 14 yaşındaki Barış Altun, kendisi için düzenlenen sürpriz kutlamada doyasıya eğlendi. En büyük tutkusu Beşiktaş olan ve hastalık sürecinde Umut Nayır ile birlikte bir maç önü seremoniye çıkan Barış, "Beşiktaş’ı çok seviyorum. Şimdi çıkma şansım olsa Necip Uysal ile çıkmak isterdim" dedi.

Kocaeli’nin Derince ilçesinde yaşayan 14 yaşındaki Barış Altun’un beyninde 6 yıl önce hücre bulundu. Langerhans Hücreli Histiositoz (LTT) adı verilen kanser türüne yakalanan Barış, uzun yıllar süren hastalık savaşından galip ayrıldı. Tamamen iyileşen Barış için yakınları sürpriz kutlama organize etti. Sürpriz kutlamada şarkılar söylendi, danslar edildi.

’Bu hastalığın bir gün biteceğine kendimi inandırdım’ diyen Barış Altun, "Sonunda bitti ve şu an aşırı mutluyum. Bugün hiç böyle bir kutlama sürprizi beklemiyordum. Kardeşimle oyun oynuyordum. Bir anda böyle sürpriz görünce çok heyecanlandım. Herkese çok teşekkür ediyorum" dedi.

"Beşiktaş’ı çok seviyorum"

En büyük tutkusunun Beşiktaş olduğunu kaydeden Barış, hastalık sürecinde seremoniye çıktığı Beşiktaş maçı olduğunu söyledi. O gün seremoniye Umut Nayır ile birlikte çıkan Barış, tekrar öyle bir şansı olsa Necip Uysal ile beraber çıkmak istediğini belirtti. Barış Altun, "Seremoniye çıkacağım hiç aklıma gelmezdi. Çıkınca bir anda çok heyecanlanmıştım. Seremoniye Umut Nayır ağabeyimle çıkmıştım. O da gerçekten çok sıcakkanlı birisi, çok mutlu oldum o gün. Şimdi de bir şansım olsaydı kesinlikle yine çıkmak isterdim. Beşiktaş’ı çok seviyorum. Şimdi çıkma şansım olsa Necip Uysal ile çıkmak isterdim" diye konuştu.

"Kafamdaki ağrıyı hissettiğimde ‘Anne bende tümör mü var?’ dedim"

Hastalık sürecinde yaşadıklarına da değinen Altun, "8 yaşlarımdayken annem saçlarımı okşadığında kafamda bir acı hissetmiştim. Annem kafamı bir yere vurmuş olabileceğimi düşünerek onu sordu. Vurmadığımı söyledim. Kendi kendime ‘Anne ben de tümör mü var?’ dedim. Sonra hastaneye gidip MR ve tomografi çektirdik. Tomografide hücre göründü. Hücrenin yeri belirlendi. Fazla süre geçmeden ameliyata girdim. Sonrasında da tedavime başlandı ve süreç devam etti. Üzülmüştüm ilk öğrendiğimde ama yine de ayaklarımın üstünde durdum. Şu an aşırı mutluyum" şeklinde konuştu.

"Oğlumun gücüyle başardık"

Süreç boyunca Barış’ın yanından bir an olsun ayrılmayan anne Nesrin Çetin ise "Çok zor bir süreçti, Barış ilk hastalandığında daha 8 yaşındaydı. Saçını severken ‘Anne orası acıyor, dokunma’ dedi. Ben de ‘Çarpmışsındır’ diye geçiştirdim ama yarım saat sonra gelip ‘Anne bende tümör mü var’ diye ağlamaya başladı. Hastaneye gittiğimizde tomografide tümör olduğunu gördük. Oğlumun gücüyle başardık aslında hastalığı yenmeyi. Etrafındaki insanlar da onu çok güzel motive ettiler. Hastalığı tamamen kafasından sildi, ‘Başaracağım anne’ dedi. İlaçlardan dolayı zor zamanlar da geçirdik. İlaçları çok ağırdı. Çok şükür şu anda iyi artık. Bugünkü kutlamada da her şey bir film şeridi gözümün önünden geçti" dedi.

"Barış, Beşiktaş ile bir bütün. Beşiktaş yendiyse iyi, Beşiktaş yenildiyse kötü"

Barış’ın en büyük tutkusunun Beşiktaş olduğunun altını çizen Çetin, "Beşiktaş maçına gideceğimiz gece Barış uyuyamadı. Oraya gittiğimizde o maç izleyeceğiz diye gitti. Sadece o kadarını biliyorum. Sonra seremoni için sahaya çıktı. O kadar heyecanlıydı ki eve döndüğümüzde kalp çarpıntısı hala devam ediyordu. Ertesi gün fotoğrafları çıkarttırdı. Evin her yerine onları astı. Barış, Beşiktaş ile bir bütün. Beşiktaş yendiyse iyi, Beşiktaş yenildiyse kötü. Sürekli bununla yatıp kalkıyor ama bu da ayrı bir tutku" diye konuştu.

"O, kapının içinde ağlardı ben dışında"

Zor zamanlardan geçtiklerini anlatan Çetin, "Onkoloji servisine girince çocukları görmek çok zor. Hiçbir şey yiyemiyorlar, yeme düzenleri değişiyor. Kemoterapi aldıklarında meyveleri bile haşlayıp yedirebiliyorsun. Geçenlerde pasta yiyeceğimiz sırada Barış, ‘Anne ben de yiyebilir miyim?’ diye sordu. Bunlar çok ağır geliyor. Her yemek koktuğunda o kapının içinde ağlardı, ben dışında ağlardım. Bir yudum su içmesi için yalvarırdım. İlk gittiğimizde saçları dökülen çocukları gördüğünde kendini eve kapattı. Pedagog desteği almıştık. Yavaş yavaş konuşmaya başlamıştı. Öfke nöbetleri oluyordu. ‘Yemek ye’ demem ona batıyordu. Oradaki çocukların bazıları savaşı kaybediyor. İster istemez bazen ne yapılırsa yapılsın olmuyor. Barış’ın bunları bilmesi, en yakın arkadaşını kaybetmesi gibi şeyler ona çok zor geldi. Hep bir acabası vardı. Fakat, ‘Anne söz veriyorum ben başaracağım’ dedi. Çok şükür sözünde durdu. Kara günler geride kaldı ve inanıyorum ki isterse herkes bunu başarabilecektir" ifadelerini kullandı.