HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, "Dünya Kadın Hakları Günü ve Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı tanınmasının yıl dönümünde tüm kadınlarımızın bu özel günlerini kutluyor, varlık mücadelesinde ön saflarda yer alan yürekli kadınlarımıza hayatın her alanında ortaya koydukları emeklerinden ve fedakarlıklarından dolayı teşekkür ediyoruz" dedi.

HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ve 5 Aralık 1934 tarihinde Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı tanınmasının yıl dönümü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı.

“HAK-İŞ olarak sorun var demiyor bir sorun varsa çözümüne katkı sağlamak için dertleniyoruz”

Varlık mücadelesinde ön saflarda yer alan kadınlara teşekkür ederek cümlelerine başlayan Arslan, “5 Aralık Dünya Kadın Hakları Gününde tüm kadınlarımızın bu özel günlerini kutluyor, varlık mücadelesinde ön saflarda yer alan yürekli kadınlarımıza hayatın her alanında ortaya koydukları emeklerinden ve fedakarlıklarından dolayı teşekkür ediyoruz. HAK-İŞ olarak sadece sorun var, sorun yaşanıyor demiyor eğer bir sorun varsa çözümüne katkı Sağlamak İçin Ne Yapabilirim Derdiyle Dertleniyoruz. 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü, tüm dünyada kadınların daha insanca yaşama isteğini dile getirdikleri bir mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanmaktadır. Bu anlamlı gün; kadın sorunlarının gündeme getirilmesi, bu konuda bir farkındalık yaratılması ve çözümler bulunması yolunda önemli bir gündür. Demokratik toplumlarda erişim ve katılım noktasında kadınlara verilen haklar büyük öneme sahiptir. HAK-İŞ olarak sadece sorun var, sorun yaşanıyor demiyor eğer bir sorun varsa çözümüne katkı sağlamak için ne yapabilirim derdiyle dertlenerek sendikal bir bütünlüğü ifade ediyoruz” cümlelerini kullandı.

“Kadınların kendi hakları uğrundaki mücadeleleri daha eşitlikçi bir toplum oluşturulmasını sağlar”

Arslan, çalışma hayatının her kademesinde kadının temsil gücüne inandıklarını belirterek, “Çağdaş, demokratik, ileri bir toplum için kadınların güçlendirilmeleri, etkinlik alanlarının genişletilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk vb. alanlarda eşit fırsat ve olanaklardan yararlanmalarının sağlanması büyük önem taşımaktadır. HAK-İŞ olarak kadınların kendi hakları uğrundaki mücadelelerinin daha eşitlikçi bir toplum oluşturulmasını sağlamak ve buna bağlı olarak da toplumun bütünü açısından demokratik bir anlam taşıdığına inanıyoruz. Bundan tam 87 yıl önce; 5 Aralık 1934’te Anayasamızda ve Seçim Kanununda yapılan değişikliklerle Türk kadınları milletvekili seçme ve seçilme hakkına kavuşmuşlardır. Diğer birçok batılı ülke ile kıyaslandığında Türk kadını seçme ve seçilme hakkını çok erken denebilecek bir tarihte kazanmıştır. Bu kararın ardından 1935 yılında yapılan seçimlerde 18 kadın vekil meclise girmiştir. Bu rakam o dönem için yüzde 4.6’lık bir temsil oranı demektir. Bugün ise Meclis’te 101 kadın milletvekili bulunmakta ve kadın temsil oranı yüzde 17.35’tir. HAK-İŞ olarak toplumun her kesiminde ve çalışma hayatının her kademesinde kadının temsil gücüne inanıyor, güçlendirilmesi için çalışmalarımıza ivme kazandırmaya devam ediyoruz” notunu düştü.

“Fıtratta farklılık haklarda eşitlik eksende çalışma hayatının düzenlenmesi istiyoruz”

Şiddet ve tacizden arındırılmış bir çalışma ortamının sağlanmasını istediklerini ifade eden Arslan, şu cümleleri kullandı:

“Kadın ve erkeğin eşit yurttaş mücadelesinde gelinen noktada önemli yol kat edilmişse de bugün nüfusumuzun 49,9’u kadınlardan oluşmasına rağmen kadınlarımızın fiili olarak “eşit yurttaş” olamadıkları açıktır. Fırsat eşitliğinin sağlanamaması, kadın istihdamın arttırılmaması, siyasi karar alma mekanizmalarının içinde kadının yeterince yer alamaması, kadının insan haklarının ihlaline devam edilmesine neden olmaktadır. Ülkesini ayakta tutmak için hayatın her alanında var olan kadınlarımız adına ‘Fıtratta Farklılık Haklarda Eşitlik’ ekseninde çalışma hayatının düzenlenmesi istiyoruz. HAK-İŞ olarak şiddet ve tacizi bir insan hakları ihlali olarak değerlendiriyor, insana yakışmayan bir olgu olarak görüyoruz. Karşılıklı saygı ve insan onuruna dayanan bir çalışma kültürünün önemine inanarak, herkesin şiddet ve tacizden arınmış bir çalışma ve yaşamı hakkına sahip olması gerektiğini her platformda dile getiriyor, bu ortamın sağlanmasını istiyoruz. Terör, tüm dünyada ve ülkemizde varlığını sürdürmekte, can almaya, evlatları analarından ayırmaya devam etmektedir. Diyarbakır’da anneler çocuklarını terör örgütlerinden kurtarmak için onurlu bir direniş gerçekleştirmektedir. Tıpkı bundan tam 102 yıl önce Anadolu’nun büyük bir bölümü işgal altındayken Kastamonu’da 3 bin kadının bir miting düzenleyerek bu işgali Türk kadınları olarak tanımadıklarını tüm dünyaya duyurmaları gibi Diyarbakır annelerinin direnişini de kadınlarımızın haklarını, vatanlarını ve evlatlarını korumak için gerekirse her şeyi göze alabilecekleri bir mücadele olarak görüyoruz.”