Evren:  “Adalet olsun diye;

 Bir Sağ’dan, Bir Sol’dan Astık”

Bugün 12 Eylül, Kenan Evren ve Cuntasının 12 Eylül 1980 tarihinde yaptığı kanlı darbenin 40. Yılı.

12 Eylül darbesiyle ilgili birçok film, belgesel çekildi? Hepsinin ortak paydaşı Kenan Evren ve Milli Birlik Komitesinin 5 kişiden oluşan kadrosunun darbeyi meşru bir zemine oturtmak için acımasızca idam ettiği gençler için söyledikleri “  Adaleti sağlamak için bir Sağ’dan bir soldan astık” sözleri...

12 Eylül bizim kuşağı asla unutmayacağı acılar yumağıdır.

O sabah gazetedeki işime yetişmek için Üsküdar Atik Valide Camii yakınlarındaki arkadaşlarımın evinde misafirdim. Cerrahpaşa hastahanesine’ya yakın, Koca Mustafa Paşa da oturuyordum. 11 Eylül akşamı Üsküdar a geçmiştim. Arkadaşlarla sohbete oyuna  daldık. Gece vasıta bulamam diye arkadaşımın evinde kalmıştım. Erken kalkıp kahvaltı bile etmeden Üsküdar a yürüyüp vapurla Eminönü’ne geçecek oradan da Topkapı’daki Gazete binasına gidecektim.

Atik Valide Camiinin köşesini dönerken bir askerle burun buruna geldim. Asker silahını doğrulttu. Bana “ kafa kâğıdını göster “ dedi. Bende “Gazeteciyim” dedim. Mesleğe yani başlamış daha bir yılını doldurmamış stajyer sayılacak pozisyonda  muhabirlerden biriyim.

Asker tekrar” Kafa kağdı” dedi. Bende “ gazeteciyim” diye tekrarladım. Gazeteciyim . O anda asker tüfeğin dipçiğini göğsüme en hızlı şekilde indirdi. Yere düştüm. Kalkıp askere ne yapıyorsun diyecektim ki,asker “ kımıldama vururum” dedi. Ben ne oluyor demeye kalmadan ikinci asker ;”Darbe oldu. Arkadaşım sana nüfus kâğıdını soruyor” dedi. Gazetenin bana verdiği personel kimlik kartımı gösterdim. Aldılar.

 Askerin birisi kimliğimi incelerken diğeri elindeki ucunda süngü takılmış mavzer tüfeğini göğsüme bastırıyordu. Kimliğime baktılar. Sonra bana, “Haberin yok. Darbe olduğu sokağa çıkmak yasak” dedi. Ben önce şaka sandım. O zaman televizyonlar fazla yaygın değil, radyo dinlememişim. Arkadaşlarla gece sohbet ederek vakit geçirdik. Şaşkınlığım üzerimden geçince ”Öyleyse ben şurada kalıyorum.   Gideyim” dedim. Yediğim dipçik darbesinin acısıyla hemen yakında olan arkadaşlarımın kaldığı Atik Valide yurduna girdim.

Herkes şaşkındı.. Ne yapacağını bilmiyorlardı. Yurt yöneticileri toplandılar ve “ arkadaşlar aranızda ülkücüler, akıncılar,  solcular varsa, öğrenci temsilciliği yapıyorlarsa   gizlensin, yurttan ayrılsın birazdan askerler gelir  alırlar” diediler.  Darbenin sıkıyönetim Merkezi Selimiye kışlasıydı. Üsküdarlar Kadıköy arasında, Harem Otogarı’nın hemen üstünde büyük bir askeri kışlaydı.  Sonra birisi daha çıktı Sonra birisi …İlahiyat Fakültesinde okuyanlar varsa onlarda gizlensin birazdan gelirler sıkıyönetime götürürler “ dedi. 

Bir telaş ,bir telaş. Bir korku bir şaşkınlık? Neden diye ? Bu arada mahalle halkıda yavaş yavaş Atik Valide Camiinin avlusunda toplanıyordu. Öğrenci olanlarda cami avlusunda halkın arasına karıştı.İkindi üzeri bir jep geldi Öğrenci yurdunda  yetkili olanları ve okul temsilcilerini ve kılık kıyafetlere bakarak uzun saçlı, sakallı olanları  biraz da iri yapılı olanları seçtiler alıp sıkıyönetime götürdüler. Ellerinde bir liste vardı. Tek tek isimleri sordular.

 Sonra asker her şeyi kontrol altına aldı.

Ekmek  yiyecek  gibi bazı ihtiyaçlar için sokağa çıkma yasağı yumuşatıldı. Çalıştığım gazete bize sıkıyönetim Komutanlığından çalışma görev kartı çıkardı. Artık o kartla rahatça işe –habere gidip gelmeye başladık. Ancak gazeteler basılmıyordu.  Çook uzun bir süre böyle oldu. Aylar sonra gazete basımına izin verildi. Ancak bizim için sıkıntıda başladı. Haberi yazan muhabir ve yazı işleri müdürleri sık sık sıkıyönetime alındı. Soğulandı. Gazete de  çıkan haberler dolayısıyla birkaç defa  sıkıyönetime  çağırıldım. Sanırım 4 yada 5 sefer.. Bir jep gelip bizi alıyor, 3-4 saatlik sorgudan sonra bu haberi niye yaptınız? Size bu haberi kim yapın dedi? Amacınız ne?  size kim söyledi vs gibi küfürlü soruların ve ifadenin ardından bırakılırdık. Birkaç defa bu sorgulamaya o zaman  Milli Gazete’nin yazı işleri müdürü olan rahmetli  Hasan Karakaya ile gitmiştik. O sorgu sırasında bulunduğumuz kattaki işkence görenlerin bağırışları hala hafızamda taptaze duruyor.

12 Eylül 1980 yüreğimde hala bir yaradır.

Yaşamayan bilmez. O kadar masum genç, öğrenci işkence gördük ki, Sıkıyönetim ya da karakola düşenlerin hayatları karardı. Ruh sağlıkları bozuldu. Kenan Evren ve Milli Güvenlik Kurulu Üyeleri, halkın baskı altına tutmak için hızlı bir şekilde sıkıyönetim Mahkemeleri oluşturdular. Bu mahkemelerde işkence ile alınmış ifadelere dayanılarak binlerce kişiye ceza verildi. Hayatları karartıldı. Halkı sindirmek için idam sehpaları kuruldu. Bu idam sehpalarında 50 kişi idam edildi. Bütün bunlar yaşanırken darbeyi yapanların arkasındaki güç, Pentegon- CİA yani Amerikalılar “ Bu sefer bizim çocuklar başardı” diye nutuk attılar.

Bir sağdan bir soldan  

12 Eylül Darbecileri, Milli Güvenlik Kurulu üyeleri Kenan Evren’in başkanlığında darbenin ilk ayı dolmadan 8 Ekim 1980 de ilk olarak sol görüşlü Necdet Adalı’yı ardından da ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu’nu idam etti. O sırada gazeteler basılmıyordu. Gazete baskıları yasaklandığı için haber de yapamıyorduk. Her gün gazeteye gidiyor izin gelecek de baskı yapacağız diye haberleri hazırlıyor ve bekliyorduk.

12 Eylül 1980 Türkiye’nin en karanlık günlerinin başlangıcıydı. 12 Eylül ‘ün akıbetine bakacak olursak

Darbesi sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı.

 1 milyon 683 bin kişi fişlendi,

 50 kişi idam edildi,

171 kişinin işkencede öldüğü belirlendi.

Siyasi partiler kapatıldı,

 Siyasi Parti liderleri, Ecevit, Demirel, Erbakan ve Alpaslan Türkeş gözetim altında tutuldu, yargılandı.

Türk siyasetinin yeniden tasarlandığı ve yaklaşık dokuz yıl süren askeri düzende, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.

Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.

517 kişiye idam cezası verildi.

.937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.

 Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.

30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.

 9 yıl süren bu sıkıyönetim ve Darbe günlüğünün ardından hepimizin hafızasında Kenan Evren’in söylediği şu sözler ibretlik olarak kaldı.

!Adaleti sağlamak için, bir sağdan bir soldan astık.” Başka nasıl davranabilirdik ki…

Bugün 12 Eylül 2020..

 Benim Meslek hayatımda kesintisin 41. Yıl..

Allah bir daha bu milleti  sonucu acı ve ızdırap olan zalim darbelerden korusun….