Karaman'ın yazısından dikkat çeken bölümler şöyle:

"Kendi ahlaksızlığını bir şekilde meşrulaştırıp veya bunu bile yapmadan yoluna devam edip başkalarına ahlak dersi vermek de bir çeşit ahlaksızlıktır. Herkes haddini bilecek."

"Bürokratlar ve siyasetçiler ait oldukları toplumun içinden çıkıyorlar. Taban ne kadar ahlaklı ise tavan da o kadar ahlaklı olur. Toplumda kâmil ahlak sahipleri azınlıkta veya müstesna olurlarsa tavandaki kâmiller de azınlıkta veya müstesna olurlar."

"Eline para geçen ve zengin olan “dindarlar”, lüks ve israfta dinsiz veya dini hayatı gevşek/kusurlu olanları fersah fersah geçtiler."

"Müslümanca örtünmenin ictimai hayata katılmaya engel olmaması için yıllarca mücadele ettik, değerli bedeller ödendi, sonunda engeller kalktı, bu defa da sözde örtünenler “örtülü açıklar” nitelemesinin örneği haline geldiler."

"Birçok “dindar” işadamının işyerinde Müslümanca düzen, hakkını verme ve liyakati gözetme yok."

"Birçok “dindar” (böyle görünen ve bilinen) olup kamu otoritesi kullanan kimsenin elindeki imkân ve yetkiyi kötüye kullandığına dair pek çok örnek var.

“Bu saydıkların “dindar” kesimde var da ötekilerde yok mu?” diye soranlar ve eleştirenler olacaktır.

Vardır, olmaz mı, ama bizde ya hiç ya da az (müstesna) olması gerekmiyor mu?"

Yazının tamamını okumak için lütfen tıklayınız